ALTINORDU DEVLETİ
ALTINORDU DEVLETİ KURULUŞU:
Cengiz Han ölümünden önce topraklarını oğulları arasında paylaştırmıştır. Seyhun Irmağı ve Baykal gölü de oğullarından biri olan Cuci’ye verilmişti. Cuci’nin küçük oğlu Batu Han Altın Orda Devleti topraklarını iyice genişletmiş ve Batı’ya seferler düzenlemişti. Daha sonra ise bu toprakları Orda Han ile paylaştı. Böylece topraklarını genişleten Altın Orda Devleti 1242 yılında egemenliğini ilan etmiş oldu.
ALTINORDA DEVLETİ H Ü K Ü MDARLARI:
– Cuci Han
– Batu
– Sertak
– Ulakçı
– Berke
– Gey yok
– Mengü Temür
– Tuda Mengü
– Tula Buka
– Tohta
– Gıyaseddin Muhammed
– Tinibeg
– Canibeg
– Berdibeg
– Kulpa
– Muhammed
– Kildibek
– Hızır
ALTINORDU DEVLETİ SINIRLARI:
Rusya’nın Avrupa topraklarından, Karadeniz’in Kuzey bölgesinden Gürcistan’a kadar, Ukrayna ve Kazakistan’ın Avrupa toprak hepsi Altın Orda Devletine aitti.
ALTINORDU DEVLETİ YIKILIŞI:
Altın Orda Devleti’nin yıkılışı aşamasına bağlı olarak gerçeklemiştir. En önemli olay ise Emir Timur ve Altın Orda Devleti hükümdarı olan Toktamış Han’ın mücadelesinden geçmektedir. Emir Timur, Timur İmparatorluğu başında iken düzenlemiş olduğu seferler Altın Orda Devleti için bir tehdit olarak görülmedi. 1260 ve 1280 yılları arasında ise Altın Orda Devleti fetret devri dönemine girmiştir. Geçen 20 yıl boyunca Altın Orda Devleti bazı iç karışıklıklar ile uğraşmıştır. Kardeşler arasında hükümdarlık ve taht kavgası devletin karışıklığına sebep olan en büyük etmenlerden biri olarak öner.
Altın Orda Devleti hükümdarı Berdibeg iç karışıklıkları
önleyememiş ve devlet iyice zayıflamış hale gelmiştir. Geçen bu fetret devrinde 25 tane hanlıkleri ile mücadele etmiş ve bu yazışma devam olarak iç işleri ile uğraşmaya koyulmuştur. Bundan sonra bu hiç soru sorulmadı. Urus Han’da bu karışıklıklardan korkarak Timur’a sığınmak zorunda kalmıştır. Bu durumda ise Timur ve Toktamış arasında ki ilk tanışma gerçekleşmiştir. Bu şekilde devlet zamanla parçalanmış ve yıkılmak zorunda kaldı.
Batı Hun İmparatorluğu veya Avrupa Hun İmparatorluğu, 376 yılında başka akınlarla Avrupa’daki Hun etkisinin artmasının kuruluşuna hazırlandığı, 434 ile 469 yılında, Hun kavimlerinin birleşmesi ile oluşmuş bir bozkır konfederasyonu oluşturun.
Avrupa Hun İmparatorluğu
Hun İmparatorluğu
376-469
Başkent
Budin (Etzelburg) veya Segedin
Yaygın diller
Hunca, Gotça (lingua franca), Latince, Yunanca
Hükûmet
Monarşi
- 370 – 375
Balamir (İlk yönetici)
- 445 – 453
Attila (En önemli lider)
- 458 – 469
Dengizik (Son yönetici)
Tarihçe
- Kuruluşu
376
- Dağılışı
469
Yüzölçümü
- Toplam
4.000.000 [3] km2 (1.500.000 mil kare)
Para birimi
Solidus (sikkeler)
Ardıllar
Avar Kağanlığı
350 yılında Avrasya steplerinden batı yönüne hareket ederek; dönemlerine göre gelişmiş silah ve donanımları, yüksek hızları ve savaş taktikleriyle diğer kavimleri sürerek ya da egemenlik altına alarak Doğu Avrupa’nın büyük bir bölümünü işgal etmiş Hunlar, 434 yılında Atilla altında birleşerek yaklaşık 35 sene boyunca sürecek bir konfederasyon kurmuşlardır. Hunların baskısıyla bu hareketlilik Avrupa’nın sosyal, kültürel, demografik yapısını değiştiren ve bugünkü yapısının temellerini değiştiren Kavimler Göçü’nün
Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasında önemli bir etken olmuştur.
Kökenler
Avrasya stepleri.
Ana madde: Hunlar
Hunların kökeni ve diğer eski antik topluluklar ile ilişkileri hala kesinlik kazanmamış bir konudur.Akademisyenler genellikle Hunların kökenlerini Orta Asya’ya dayandırmakla beraber hangi kavimden türedikleri konusunda ortak bir fikre sahip değillerdir. Klasik kaynaklar Hunları 370 yılı Avrupa’da birden ortaya çık bir kavim olarak tanımlamaktadır. Pek çok Romalı yazar Hunların köklerini diğer bozkır göçebe toplumları ile bağdaşlaştırmaya çalışmışlardır. Romalı yazarlar aynı zamanda Hunların Avrasya stepleri olarak bölgeden Kırım’a gelerek Gotlar’a saldırmalarını konu alan hikâyelerden bahsetmektedirler. Jordanes’in Getica eseri Gotların Hunları
kötü ruhların ve cadıların soyundan gelen bir halk olarak gördüklerini belirtmiştir.
Hiung-nular ile ilişkileri
Hiung-nu birleştiğinde, M.Ö. 205 yılı.
Joseph de Guignes ilk defa 18. yüzyılda 4. ve 5. yüzyılda yaşamış Avrupa Hunları ile M.Ö. 3. yüzyıl ile MS 2 yüzyıl arasında Çin ve Moğolistan’da yaşamış Hiung-nu halkı arasında kökensel bir bağ olduğu iddiasını görebilir. İlerleyen dünyada Hiungnuların (Türk tarih literatüründe Büyük Hun İmparatorluğu) kuzey kolunun Çin ile yaptıkları savaşı kaybetmelerinden ötürü kuzey batıya göç etmek ve Avrupa Hunlarının kısmında olsa göç eden bu halkların kökensel, kültürel ve genetik bir devamı fikri yaygınlaşmaya başladı. Dönemin Çin kaynaklarına dayandırılan bazı görüşlere göre de, Hiung-nu halkının devamının, 3. yüzyıla kadar Batı Hun ve Doğu Hunlar olduğu, sonrasında da 375 yılından itibaren Asya’dan Doğu
Avrupa topraklarına kadar gelip Avrupa Hunlarının temelini oluşturduğu iddia edilir. Hatta, Avarlar, Bolgarlar (Ön Bulgarlar) ve Hungarların (Macarlar) aynı kökenden geldikleri iddialar fan. Akademisyenler aynı zamanda Eftalitlerin (Ak Hunlar) ve Kidarite Krallığı’nı kuran (Kızıl Hunlar da denen) Kidaritlerin de Hunlar ile akraba bir kavim olduğunu düşünmeye başlamışlardır.Otto J. Maenchen-Helfen bu geleneksel fikrin birincil kaynak olarak arkeolojik bulgulara dayanmak yerine yazılı kaynaklara gün göründüğünü bir başka sürerek güvenilmez olduğunu savunan ilk kişi olmuştur. Maenchen-Helfen’in oluşturduğu ortaya çıkan ortaya Xiongnu ve Hunların aynı kavim veya aynı ataya sahip olan olan akraba olması fikri tartışmalı bir konu başlıyor. Buna ek olarak daha önce Hunlar ile bağdaşlaştırılmış Eftalitlerin (Akhunlar) ve Kidarite Krallığı’nın da Hunlardan farklı bir kavim halinde süt verildi.
Walter Pohl hiçbir savaşçı bozkır konfederasyonunun etnik olarak tek bir milletten oluşmadığını, farklı gruplarca benzer isimli devletlerin bu ismin prestiji yüzünden seçtiklerini veya diğer devletler tarafından kan bağına bakılmaksızın sadece geldiği yer veya yaşayış tarzları yüzünden bu isimlerin verildiklerini söylemiş ve Hiung- nular, Akhunlar ve Avrupa Hunları arasında tam bir köken ya da kan ilişkisi olmadığını savunmuştur.
Diller
Ana madde: Hunca
5. yüzyılda yaşamış ve Atilla ve Hun İmparatorluğu’nu geçen Romalı tarihçi ve diplomat Priskos’un Avrupa Hun İmparatorluğu’nun çok uluslu olduğunu ve Hunca’nın olduğu Gotlar gibi devleti Başka kavimlerin dilleri ile beraber konuşulmuş olduğunu ortaya koymaktadır. Hunca hiçbir metin veya tam cümle günümüze ulaşmamış ötürü dil yazılan kaynak yazma
tamamen Yunan ve Roma kaynaklarında geçen özel isimlerden oluşmaktadır. Günümüzde Hun dil hakkında sahip olunan kaynakların çok az olması sınıflandırılmasının neredeyse imkânsız olduğu düşünülmektedir.Günümüzde özel isim olmayan sadece 3 adet Hunca sözcük ulaşmıştır. Bu kelimelerden medos bal şarabı, kamos arpa içeceği, strava ise cenaze kutlaması sağlanacak ve etimolojik olarak hepsi Hint Avrupa dilleri kökenlidir. Bu kelimelerin Slav, Cermen İrani sürmekleri düşünülmektedir. Bazı akademisyenler bir Cermen dili olan Gotça’nın da Hun İmparatorluğunda Hunca ile beraber lingua franca statüsünde konuşulmuş savunmaktadırlar. Maenchen-Helfen medos ve kamos kelimelerinin ve Attila, Bleda, Laudaricus, Onegesius,
Karl Heinrich Menges ve Omeljan Pritsak gibi bazı tarihçiler Huncadaki özel isimlerden ve etnolojik nedenlerden yola çıkarak dilin olası kökenlerinin Moğolca veya Türki dillere yakın olduğunu belirtmişlerdir. Pritsak 33 Hunca özel ismi analiz etmiş ve dilin Türki olmadığını ancak Ön Bulgarca ve Yakutça gibi dillere daha yakın olmak üzere türki diller ve Moğolca arasında bulunan bir dil değiştirme tarihinde olacak. Denis Sinor ve Hyun Jin Kim de, kaynak azlığı nedeniylen dilin sınıflandırılmasının çok zor olduğunu belirtmekle beraber aynı sonuca ulaşmış ve en azından yönetici kesimin bir kısmının Türki olduğunu iddia etmişlerdir.
Lajos Ligeti ve Edwin G. Pulleyblank gibi akademisyenlerse Yenisey dilleri dil ailesine mensup Ketçe gibi Sibirya dillerinin Hunlar’ın ve Hiung-nu’ların dilleri ile akraba olduğu veya dillerinin temelini oluşturduğunu savunmuşlardır. Hyun Jin Kim 2013 yılında Hunların, Çağatay Hanlığı’nda da görülmüş olan, orijinal olarak bir Yenisey dili kullanırken Dingling ve Tiele halkları tarafından sunuluyor Ön Bulgarca yazıldığı bildirilmiştir.Bu teoriler dışında dilin Ural dilleri’ne ait olduğu ve Macarlar’ın Hunların soyundan geldiği gibi derilerde mevcuttur.
Tarihçe
Kuruluş
Hun askerleri.
Hunların bir şehir kuşatmasını tasvir eden 1360 tarihli minyatür.
352 yılında Kama Tarkan Avrupa Hun İmparatorluğu kurdu ve yönetimi 370 reklama kadar elinde bulundurarak Hazar teşkil edebilir ve önemli bir güç haline gelerek hakimiyet batıya doğru ilerletti. 4. yüzyılın ortalarında Aral Gölü ile Hazar Denizi’nin kuzeyindeki Alan ülkesini ele geçirdikten sonra, 374 yılında Balamir komutasında İdil Nehri kıyılarında görünmüşler, Karadeniz’in kuzeyindeki düzlüklerde yaşayan Ostrogotlar’ı ve Vizigotlar’ı yenilgiye uğratmışlardır. 375 yılında Ostrogotlar ve Vizigotlar, Hunlar’ın saldırılarından batıya doğru yönelmişlerdir. Böylece Kavimler Göçü kuruldu.
Balamir’den sonra 378 yılında Alypbi, Hunların lideri olmuştur. 378 yılında Hunlar, Tuna Nehri’ni geçmişler ve Trakya’ya kadar ilerlemişlerdir. Hunlar, Trakya’ya kadar ilerlemelerine rağmen Roma İmparatorluğu’ndan bir direniş görmemişlerdir. Hunların baskısı barbar kavimler, Roma İmparatorluğu’nu zorlamaya başlamışlardır. Roma İmparatoru I. Theodosius’un 17 Ocak 395 tarihinde ölmesi üzerine Hunlar tekrar harekete geçmişlerdir. 395 yılında Hun orduları Balkanlar üzerinden Trakya’ya akın yapmışlardır. Yine aynı yıl Kafkasya’dan gelen Hunlar, bugün Lübnan’da bulunan Sur yazı, Şanlıurfa’da ve Antakya’da bir süre kalmışlar sonra tekrar Karadeniz’in kuzeyindeki topraklara dönmüşlerdir.
Uldız (Uldin) Dönemi
390 yılında Alypbi’den sonra geçen Uldız zamanında Hunlar, Karpat Dağları’nı aşarak bugünkü Macaristan’ın bulunduğu bölgeye girmişlerdir. Hun İmparatorluğu’nun
siyaseti Uldız zamanında. Buna göre, Doğu Roma İmparatorluğu baskıda tutulacak, barbar kavimlere karşı Batı Roma İmparatorluğu ile iyi ilişkiler içinde bulunulacaktı. Bunun nedeni Batı Roma İmparatorluğu’nun düşmanı olan barbar aynı zamanda Hunların da düşmanıdır. Bu hikaye Hunlar, Batı Roma İmparatorluğu ile iyi ilişkiler içinde bulunmayı seçmişlerdir.Uldız’ın Tuna boylarına kadar ilerlemesi ile barbar kavimler, Batı Roma İmparatorluğu topraklarına girmeye başlamıştır. Batı Roma İmparatorluğu, sınırlarını aşan kavimleri durdurmakta güçlük çekince Uldız’dan yardım istemiştir. Uldız yardım talebi üzerine 406 yılında Radagais idaresindeki barbar kavimler, bugünkü Floransa’nın askeri yenilgiye uğratmış, Ağustos 406 tarihinde Radagais idam edilmiştir.Uldız bir yandan Batı Roma İmparatorluğu ‘
Uldız Doğu Roma’yı baskı altına almak 409 yılında Tuna Nehri’ni geçmiştir. Kendisi ile barış görüşmeleri için gönderilen Doğu Roma İmparatorluğu elçisine
“Güneşin battığı yere kadar her yeri zaptedebilirim! „
diyerek meydan okumuştur. Uldız’ın 412 yılında ölümünden sonra yerine Karaton geçmiştir. Donatus isimli hükümdar ise 412 sitede kadar Karadeniz’in bu Hun topraklarını yönetmiştir. Karaton 422 sayfasını kadar hükümdarlık yapmıştır.
Rua Dönemi
Oktar’dan sonra 422 yılında devletin başına Rua geçmiştir. Attila’nın babası olan Muncuk ise 408 yılında ölmüştür. Rua, 422 yılında Doğu Roma İmparatorluğu’nun, Hun ordusunu isyana kışkırtmak ve Hunlar’dan ayırmak Hun topraklarına gönderdiği casusları ileri sürerek Balkan seferine çıkmıştır. Direniş göstermeyen Doğu Roma İmparatorluğu, vergi ödemek zorunda bırakılmıştır.
Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius, Batı Roma İmparatorluğu’ndaki karışıklıklardan yararlanarak İtalya’ya ordu ve donanma göndermiştir. Batı Roma İmparatorluğu Rua’dan yardım istemiştir. Rua bölgeye asker gönderince II. Theodosius, Hunlar ile savaşmayı kabul etmeyerek geri çekilmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu, Hunların baskılarına karşı Hun idaresinde yaşayan kabileleri kışkırtmaya devam edecek. Bunun üzerine Rua, Doğu Romalı tüccarların Hun İmparatorluğu’nda ticaret yaptıkları ve ücretli asker toplamalarını yasaklamıştır. Yine bu şehirde 433 Viyana Roma tarafından Hunlara teslim edilmiştir. Rua, Doğu Roma İmparatorluğu’na sığınan geri dönüş ile uğraştığı mesaj, 434 yılında geldi.
Attila Dönemi
1360 Viyana kroniklerinde Attila.
Attila’nın Papa I. Leo ile görüşmesi.
Rua’nın ölümü üzerine Attila ve Bleda, Hun
İmparatorluğu’nun başına geçmiştir. Attila, babası Muncuk’un ölümünden sonra amcası Rua’nın yanında yetişmiş, birlikte katılmış, devlet yönetimini ve Hun siyasetini öğrenerek tecrübe kazanmıştır. Attila ve Bleda idaresi sırasında Hun İmparatorluğu ile Doğu Roma İmparatorluğu arasında Hun kaçaklarıyla ilgili görüşme yapılmaktaydı. Attila ve Bleda Hun elçisi Esla ile birlikte dönen II. Theodosius’un görevlendirmiş oldukları Roma konsülü Plintha ve Dionysius’u Tuna ve Morava nehirlerinin birleştiği yerdeki Margos (bugünkü Požarevac, Sırbistan) ‘da karşıladılar. Roman elçileri de altta kalmamak için bu teklifi kabul etmek üzere sırtında yapmak isteyen Attila ve Bleda’ya karşı görüşmenin yapılması. Priscus’un yazdıklarına göre; sırtında uzun süre oturmamış ve hiç müzakere yapmamış olan Roma elçilerinin zor halleri, Attila ve Bleda için eğlence ve alay konusu olmuştur. Yapılan görüşme ile Doğu Roma İmparatorluğu ile Hun
İmparatorluğu ‘na Margos Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşmanın daha uzun sürmesi;
Doğu Roma İmparatorluğu, Hunlara ödemekte olduğu vergiyi iki katına çıkaracak (350 pound altından 700 pound altına).
Doğu Roma İmparatorluğu, Hunlara bağlı ve onlara kavimlerle antlaşma yapmayacak, ticari ilişkiler ilişkileri kasabalarında devam edecek.
Doğu Roma İmparatorluğu, elindeki Hun esirleri iade edilecek.
Doğu Roma İmparatorluğu, kaçak adam başına 8 Solidus altın ödeyecek.
İskitya Seferi
Attila ve Bleda Margos antlaşmayla; Hun İmparatorluğunun içinde yapılacak sefer sırasında Bizans’tan gelebilecek tehditleri kaldırmıştır. II. Theodosius ise bu antlaşmadan sonra, Sasani Şah’ı V. Behram ile aralarında geçmekte olan Ermenistan meselesine yoğunlaşmıştır. Hun kaçaklar geri göndermeli bir kısmı idam edilmiş, Bizans’tan gelen altınlarla da İskitya Seferi için hazırlıklar tamamlanmıştır. 435 yılında Attila ve Bleda, Hun ordularının başına geçerek doğuda Volga boylarındaki Bizans’ın teşvikiyle isyan etmiş olan Akatlar ve Ak-Oğuzlar’ın üzerine yürümüştür. Elde ettikleri galibiyetten sonra Attila, oğlu Ellak’ı Akatların başına şef tayin görevi. Hun orduları Orta Asya’ya kadar geldikten sonra, dönüş yaptı Kara Deniz ‘
Bu güç gösterisiyle onun yerinde düzen ve istikrarı sağladıktan sonra Attila ve Bleda ordularıyla İmparatorluk merkezine geri dönmüştür. 435-440 Geç arasında geçen bu kontrol ve teşkilatlandırma seferinden sonra Hun İmparatorluğu en geniş sınırlarına ulaşmış ve yaklaşık 4 milyon km²’lik bir coğrafyaya hükmetmiştir
1.Balkan Seferi
441 Sitede gelindiğinde Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu tekrar barbar istilasına mağruz kaldı. Vandallar, Genserik idaresi altında Batı Roma İmparatorluğunun Afrika eyaletlerini istila ederek Kartaca’yı ele geçirmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu ise Sasanilerin Ermenistan’ı istilası, Anadolu da ise Tzanilerin isyanlarıyla zor zamanlar geçirmektedir. Bizans’ın içinde ihtiyaç farkında olan Attila ve Bleda, Bizans ile aralarındaki antlaşma şartlarının değiştirilmesine karar vermiştir. Hun İmparatorluğuna ödenen haracın arttırılması için diplomatik
müzakerelere gerek duyulmadığı, II. Theodosius’un karşı koyamayacağı bir şeyde daha fazla ganimet elde edecekleri kararına varılmıştır. Saldırı gerekçesi olarak ise Doğu Roma İmparatorluğu’nun Margos Antlaşması’na uymaması ve Margos Piskoposunun Hun mezarlarını tekrar etmesi.
Hun orduları Attila ve Bleda önderliğinde, Tuna nehrini geçerek Viminacium (bugünkü Kostolac) şehrini yerle bir yapılacak. Margus kalesi önlerine gelindiğinde ise, Piskopos teslim olarak canının bağışlanmasıda, orduyu kaleye gizlice sokacağının teminatını verir. Attila ve Blade bu öneriyi kabul ederek fetheder Margus kalesini. II. Theodosius Hunlarla olan antlaşmaya sadık kalacağı sözünü vermiş bu istila karşısında Sasani Şah’ı II. Yezdigirt ile antlaşma imzalayıp, Vandalların istilasına karşı deniz yoluyla Batı Roma
İmparatorluğuna yardım amaçlı gönderdiği filoyu geri çağırtmıştır. Bu sefer zaman zaman Doğu Roma İmparatorluğunun Hun ordularına karşı koyamayacağı anlaşılmıştır.
2. Balkan Seferi
443 sitenin gelindiğinde Attila ve Bleda ordusunu yeni kuşatma araçlarıyla (koçbaşları, mancınıklar) donatarak Balkanların hakim olabilmek için orduyu dağıtmıştır. Naissus (Nis), Serdica (Sofya), Philippopolis (Filibe) ve Arcadiopolis (Lüleburgaz) şehirlerini sırayla harap edilmiştir. Fakat Attila ile Bleda’nın aralarında geçen anlaşmazlıklar üzerine, Attila ağabey’i Bleda’yı 445 yılında öldürerek Hun İmparatorluğunun tek hakimi olmuştur. Bizans İmparatorluk günü olarak itaati altına alabilmek için 446 yılında Attila, Dacia Ripensis (bugünkü Plevne) Utus Savaşında Arnegisclus komutundaki Bizans ordularını imha’da geçirin.
Bu galibiyetten sonra ordusunun bir etrafının Yunanistan’a gönderen Attila, ana orduyla birlikte Konstantinopolis’e hareket sırasında. Termopylae’ye kadar birçok yeri tahrip eden Hunlar, geri dönerek Büyükçekmeceye kadar gelen ana Hun sorusuna katılmıştır.Yenilgiyi kabul eden II. Theodosius, Attila ile yeni bir antlaşma yapmak için konsül Anatolius’u Hun ordugahına göndermiştir. 447 yılında Hun İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu’na yapılan Anotolyos Antlaşmasıyla;
Doğu Roma İmparatorluğu, yıllık ödediği vergiyi 3 katına çıkartacak (700 pound altından 2.100 pound altına).
Doğu Roma İmparatorluğu, bir defaya mahsus savaş tazminati ödeyecek (6.000 pound altın)
Doğu Roma İmparatorluğu, Tuna nehrinin askeri asker bulundurmayacak.
Doğu Roma İmparatorluğu, elindeki Hun esirleri iade edilecek. Doğu Roma İmparatorluğu, kaçak adam başına 12 Solidus altın ödeyecek.
Priscus’un yazdıklarına göre; Hunlara ödenmek zorundaan olağanüstü vergiler yüzünden, birçok asilzade telefonlarını kaybetmiş, halk isyan etmiş ve iktisadi düşüş yüzünden birçok insan açlıktan ölmüş veya intihar sırasında.
Batı Roma (Galya) Seferi (451)
Ana madde: Katalon Savaşı
Galyadaki Roma villası Hun ordularını tarafından yağmalanırken. Georges Rochegrosse’ın İllüstrasyon kitabı.
Batı Roma İmparatoru’nun kızıyla evlenen Attila, çeyiz olarak imparatorluk topraklarının yarısını isteyince, bunu kabul etmeyen Batı Roma’nın üzerine yürüdü. Katalon Ovası’nda Attila, 100 bini Hun geri kalanı da Germen ve Slav kavimlerinden oluşan 200 bin kişilik bir ordu ile iken Roma ordusu da aynı bölgeye 200 bin kişilik ordu ile gelmişti. Hun düşmanı olan kavimlerin hepsi Flavius ordusunun safında birleşmişlerdi. 20 Haziran 451 dünyanın iki
birbiri üzerine yüklendi. Katalon Savaşı yaklaşık 24 saat sürdü ve iki taraf da çok büyük kayıplar verdi. Fakat akşam olduğunda dağılan Roma ordusu oldu. Batı’yı destekleyen Batı Got ordusu da kralları savaşta ölünce çekilmek zorunda kaldı. Attila Roma’nın asker deposu sayılan Galya’yı işgal etmiş, zamanın bilinen dünyasını yenilmezliğini kabul ettirmişti.
İtalya Seferi (452)
Attila önderliğindeki Hunlar İtalya’yı ele geçirirken. V. Checa’nın bir resminden.
450 yılında Galya seferi Katalon savaşıyla kapanmıştır. Konstantinopolis’te tutsak olan III. Valentinianus’un kızkardeşi Honoria, Attila’ya kullanılmak kurtarması için bir mektup ve kendisiyle evlenmesini için bir yüzük yol almıştır. İlk bunun bir aldatmaca olduğunu düşünen Attila, temkinli davranarak Ravenna’ya bir elçi heyeti gönderir.
[55] Honoria’nın serbest bırakılıp haklarının verilmesi, aksi takdirde olayların daha kötü boyutlara ulaşacağının mesajını verir. [55] III. Valentinianus, Attila’nın isteğini reddederek elçileri geri gönderir, Honoria’yı da Roma’ya getirterek üst düzey bir valiyle evlendirir. İsteğinin reddedildiğini öğrenen Attila, 451 yılında ordularını tekrar toplayarak İtalya aleyhinde harekata başlatıldı. Katalon savaşında kesin bir zafer elde edemeyip saray entrikaları yüzünden Ravenna’da kalmak mecburiyetinde olan Flavius Aetius, vakit ve imkân bulup Hun İmparatoru’nun harekatıyla meşgul olamamıştır. Bu sebeple Attila, İtalya yolunu bir kale-şehir olan Aquila’nın surları altına kadar katetmiştir.Bu şehir, Batı Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunmaya yarayan bir mevkideydi. Şehir çok sağlamlaştırılmış,
Hunlar tarafından kuşatılan şehir yaklaşık 3 ay boyunca direndi ve hiçbir zaman teslim olmayacakmış izlenimi doğurdu. Bu biçim uzun bir kuşatmaya fazla rastlamayan, Aquila indirmek yerleşim görmek için yağmış olan Hun ordusu, yiyecek sıkıntısı yüzünden zor zamanlar geçiriyordu ve memnuniyetsizliklerini belirtmeye başladılar. Attila bu durum yakın zamanda daha da sakıncalı bir duruma dönüşebileceğini düşünüyor, yoğun ve kuvvetli bir kaleyi gerisinde bırakıp ilerleyen de uygun bulmuyordu. Geri çekilmeyi de İmparatorluğu’nun karşısında, kendisinin aciz ve beceriksiz görülmesini kabul edemiyor. Böyle bir durum ve tereddüt içinde olan ve ne karar alacağını bilmeyen Attila, Jordanes’in naklettiğine göre; bu mesaj bir leylek sürüsünün Aquila’yı bırakıp gitmekte olduğunu görür. Attila,
getirerek yuvasını bırakıp gitmektedir. Bu kaleyi savunanların artık şehri savunacak kuvvetten ve imkandan mahrum olduğunun kesin bir işaretidir. Demek oluyor ki, düşmanlarımız artık kuşatmamıza uzun zaman dayanamayacaktır. “Attila’nın bu sözleri askerleri üzerinde büyük bir etki yaratmıştır ve Hun askerleri, koçbaşları ve mancınıklarla artan bir heyecan ve şiddetle saldırıya geçmiştir. Böylelikle Batı Roma İmparatorluğu’nun en meşhur veaklı şehirlerinden biri haritadan silindiği gibi, İmparatorluk doğu sınırında koruyan da indirilmiş, Şehrin yağma edilişini bittikten sonra ise onun altında ateşle yakılmıştır.
Aquila şehri düştükten sonra Attila ordusu ile birlikte İtalya’ya girmiş ve sıra ile Altinum, Padova, Vicenza, Verona, Brixia ve Bergamo gibi şehirleri harabeye çevirmiştir. Yalnızca Pavia ve
Milano şehirleri razılıkla eğip, değerli puan sahibi ve evleri her türlü zarar ve ziyandan kurtulmuştur. Bu davranıştan anlaşılacağı üzere Hunların dışında baş eğmeyenlere acımasız pasifleşmiştir.Hunların tahribat, verdikleri karşısında bütün İtalya’yı dehşet ve korku kaplamıştır. Flavius Aetius, İmparatorluğu yıkılmanın gerilmesinin kurtarması için toplayabileceği bir ordu ile birlikte defalarca çağrılmıştır. Fakat savaş yorgunu ordusunda çok az asker kalmış olan Aetius, zafer görmediğinden, Hunlarla savaşı kabul etmemiştir. Bizans İmparatoru Marcianus’tan da yardım talep edilmiştir.Fakat ne onun ne de Aetius’un askerlerini toplayıp yardıma gelebilmesi uzun bir zaman gerektirmektedir. Galya’ya yerleşmiş olan barbar kabileler de, Attila ‘
. Durum Ümitizdir ve İmparator III. Valentinianus Ravenna’dan Roma’ya kaçmış olmasına rağmen orada güvende hissetmiyor. Bu şartlar altında İmparatorluğun kurtulmasını sağlamak için danışmanlarından İmparator’a, bir elçi heyetinin çok değerli ganimetlerle birlikte Attila’ya gönderilmesini tavsiye ederek.
Bu sayede övgü dolu sözler ve ganimetlerle birlikte Hun Hakanı’nın yatıştırılıp, İtalya’yı istila etmekten vazgeçirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu plan bir bakıma savaşma yanlı görünsı olanlarca sakıncalıse bile; Milano ve Pavia da baş eğerek ve ezikliği kabul ederek kurtulmuştu.Roma elçiliğine; konsül ve en gözde senatörlerden biri olan Avienus, konsül ve vali Basileus ve Papa I. Leo seçilmiştir. Roma elçi heyeti Attila’yı Acroventus Mamboleius (bugünkü Peschiera del Garda) denilen yerde bulmuştur. Hun ordusu, Mincio Irmağı kenarında ihtiyar papayı parlak elbise giyilebilir ve silahsız görünce şaşırmıştır. Piskopoz ve Aziz III. Sixtus’un halefi,
Gök Tanrısı adına Attila’dan, Roma’yı bağışlayıp, cemaatini barış içinde bırakmasını talep etmek üzere.
Papanın kullanmış olduğu hitap ve İmparator III. Valentinianus’un hediye olarak gönderdiği paha biçilemeyecek değerde ganimetler, Attila’nın işgal etmekten vazgeçektenirten sebepler olmuştur. Daha sonra Attila’nın, bu ganimetlerin bir kısmının Hun himayesindeki evlenen gençlara çeyiz olarak hediye verdiğine dair belgeler vardır. Bazı kaynaklar ise bu sefer İtalya’yı kırmakta olan veba salgını yarım kaldığını sürdürüyor. Kuzey İtalya’dan topladıkları ganimet ve Roma’dan gönderilen altınlar, sefer sırasında orduda patlak veren ufak çaplı memnuniyetsizliğin karşılığıdır. İtalya bu seferde kurtulmuştu; fakat Hun ordusu sapasağlamdı, yeni sonra bir saldırı ve istila tehlikesi şimdiye kadar olduğu gibi bundan da dehşet ve ihtişamını koruyordu.
Attila İtalya’yı bırakıp gitmeden önce, Honoria İtalya’yı gönderilmez ve düğün hediyesi olarak yaklaşık 500.000 Solidus altın verilmezse, İtalya’ya tekrar döneceğini, bu sefer daha acımasız davranacağı tehdidinde bulundu. İsteği yerine getirilen Attila, payitahtına dönüşü sırasında, Konstantinopolis’e gönderdiği elçiler, Bizans’tan II. Theodosius zamanından çeşidinden kaldıkları haracı göndermelerini istemiştir. İmparator Marcianus tekrar kuşatılma tehlikesi yüze yüze bildiği için bildiği için duvar kağıtları altında Hun İmparatorluğu’nun merkezine göndermiştir.
Yıkılışı
Son seferinden kısa süre sonra 453’de Attila öldü ve tahtına en büyük oğlu İlek geçti. Ancak diğer oğulları Dengizek ve İrnek taht kavgasına girdiler. Çıkan karışık fırsat bilen bazı kabileler birlikten ayrıldı ve devlet dağılma süreciine girdi. Attila’nın ölümünden bir yıl sonra Hunlar Nedao
Muharebesi’nde yenildi. İlek’in yerine tahta geçen Dengizik de 469’da Bizans’a karşı savaşta öldü ve bu tarih bazı kaynaklarda Hun İmparatorluğu’nun sonu olarak kabul edilir. Attila’nın en küçük oğlu İrnek bir kısım Hun kütlesiyle doğuya doğru göç etti. Karadeniz’in kuzeyindeki Türki kitlelerle karışan bu kitle bugünkü Bulgarların ataları olduğu ve “Bulgar” kelimesinin “bulgalanmak = bulanmak = karışmak” kelimelerinden “bulanan” yani karışan anlamında türediği kabul edilir.
Başkentler
Hun İmparatorluğu’nun başkenti farklı kaynaklarda Segedin ve Macaristan’ın başkenti Budapeşte’nin kesimi Sycambria olarak geçmektedir.
Avrupa Hunlarında ekonomi
Batı Hunları klasik göçebe ekonomik hayatına sahipti. Geçmişte gördüğünüz bilgilerin gerçek bir göçebelik değilidir. Hiçbir yere bağlı kalmayıp oradan oraya göçenler bazı yatakevi ile bazı kazak kabileleridir. Hunların da dahil olduğu göçebelikte yaylaklar ve kışlıklar vardır. Havalar ısındığında daha üst rakımlardaki yaylaklara kışın ise daha aşağıdaki kışlıklara geçilirdi. Oğlu ve aşiretin temel olarak yaylak ve kışlağı belli idi. Yani oradan oraya sürekli göçen bir topluluktan bahsetmiyoruz. Kroniklerin ve arkeolojik verilerden de bunu anlıyoruz. Hunların yaptığı temel ekonomik faaliyet koyun ve şirketinde yetiştiriciliğidir.Koyundan yün deri et süt elde sütten yoğurt peynir ve kımız yapmaktaydılar. Atlar hem kılları hem derileri hem de binek hayvanı olarak çok değerliydi. Büyükbaş hayvan yetiştiriciliği tercih edilmiyordu. Sayısı da Hunlar arasında çok azdır. Hunlar büyük koyun postunda yapılma çadırlarda kalırlardı.
Macaristan’a geldiklerinde bir kısmının kot tarzı evlerde yaşadıklarını da biliyoruz. Hunların dokumayı bilmemesi veyahut çiftçilik yapmadığını bazı batılı yazarlar yazmışlardır fakat arkeolojik kanıtlar bunu yalanlıyor. Hunlar keten elbiseler dikmişlerdir. Bazı kurganlardan çıkan demir oraklar da onların bir kısmının tarımla uğraştığını gösteriyor. [Kaynak belirtilmeli] Hunlar, Roma ile ticarette köle, ve kürk ihraç edilmişler ipek, şarap ve silah eşyası ithal etmişlerdir. Hunların şarap ve ipek sevdikleri [kaynak belirtilmeli] Kronikler Attila’nın sarayının ipekten yapıldığını bildirmektedir. Hunların altın ihtiyacını ticaret, Roma ordusunda yaptıkları paralı askerlik ve Romalıların Hunlara ödediği haraç ve vergiler ile sağlanıyordu. Hunların para bastığına dair bir bilgi yoktur. Roma para birimi olan Solidus ‘
Avrupa Hun İmparatorları
Kama Tarkan (352 -?) [Kaynak belirtilmeli]
Balamber, (Balamir) (? – 375)
Alypbi (Baltazar) (378 – 386)
Alypbi ve Muncuk (386 – 390)
Muncuk ve Uldız (390 – 408)
Uldız (408 – 411)
Karaton (412 – 422)
Oktar (425 – 430)
Rua (432 – 434)
Attila ve Bleda (434 – 445)
Attila (445 – 453)
İlek (453 – 455)
Tuldila (455-457)
Dengizik (458 – 469)
İrnek (469 – 503)
AKHUN DEVLETİ
Ak Hun İmparatorluğu (Bizans kaynaklarında Eftalit, Çin kaynaklarında Ak Hiung-nu, Hint kaynaklarında ise Sveta-Hūna olarak geçer), dördüncü yüzyılın başlarında Isığ Gölü Avarlar’a bağlı yaşarlarken bu ikinci yarısında Maveraünnehir’e ve Toharistan’a yayılmış bir Hun devleti. Hükümdarlık 5. yüzyılda Heftal denilen aileye geçtiğinden Eftalitler olarak bilinirler.
Batıya doğru ilerlemelerine devam ederek Çin’in kuzeybatısındaki Gobi Çölü’nden Hazar Denizi kenarına kadar yayılan bir devlet kurmuşlardır. Ak Hunlar’ın güneye inen bir kolu da Kabil sitesinde bulunan Kuşanlar’ı yenerek Hindistan’a doğru ilerlemiş ve Hindistan’da bulunan Gupta İmparatorluğu’nun 5. yüzılın sonlarında parçalanmasından sonra 510 yılında İndüs Vadisi’ni ve Ganj Vadisi’ni almışlardır.
Hindistan’daki Ak Hunlar altın yüzyılın ilk yarısından sonra tarih sahnesinden çekilerek yerli halk arasında kaybolmuşlardır. Başa Dön
Ak Hun İmparatorluğu, Hiung-nu’ların bölünmesinden sonra batıya kayanlar tarafından kurulan bir devlettir. Çağdaş devletleri olan Sasani, Çinli ve Bizanslı kaynaklardan böyle bir devlet olduğu bahsedilmektedir. Hun birliğinin bozulmasından sonra devletin kurucularının gelen Uar ve Hun kabileleri, bu bölgedeki yönetim boşluğundan yararlanarak bugünkü Afganistan ve Tacikistan devlet kurmuşlardır. İlk dönemler Sasaniler ile iyi geçinmişlerdir. Kuzey Hindistan, Pakistan ve Keşmir’e doğru yayılmışlardır. Sasaniler’in iç politikalarına yardımcı olmuşlardır. Fars ve Bizans kaynaklarında Eftalitler olarak geçen bu devletin yönetici ailesinin “Eftal sülalesi” olduğu kanısı yaygındır ancak “Heftal adında bir kağanın sülalesi” olduğunu da söyleyenler de vardır. Fakat Ak Hunlar’ın Orta Asya steplerinden geldikleri kesindir. [Kaynak belirtilmeli] Çinliler ise bu devlete “Hua” demiştir. Eftalitler ile Türkiye Türkmenlerinden olan Abdallar arasında bağlantı kurulmaktadır.
Sasaniler’e göre, Ak Hunlar, beşinci yüzyılın başlarında Ceyhun Irmağı’nı geçerek komşuları Sasaniler’in sınırlarına dayandılar. Savaşçı hükümdarları Hakan’ın yönetiminde Rey önlerine kadar ilerlediler ama Sasani Hükümdarı V. Behram bu akınları durdurdu. İç Asya’da, Hun idaresinden sonra iktidara gelen Sienpiler’in yerine kurulan Avar Kağanlığı’nda, Uar ve Hun adlarında iki kabile grubu, 350’lerde, bilinmeyen bir sebeple o devletten ayrılarak, bugünkü Güney Kazakistan bozkırına gelmiş; buradaki eski Hun halkını Volga’ya doğru ittikten sonra (Avrupa Hunları) sonra güneye yönelerek, Afganistan’ın Toharistan gönderilmiş.
Hakimiyetini, batıda Hirkania’ya (Gurgan, Hazar denizinin güneyi) kadar genişleten bu devlet, beşinci asır ortalarından itibaren Heftal adında yeni bir hükümdar ailesine sahip olmuş (bu ad ilk defa 457’de görülüyor) ve yıkandığı 567’de şu kadar hem sülale, hem kavim olarak, öteki adlar ve “Ak Hun” adı ile birlikte bu adı da taşımıştır. Yapılan tespitlere göre, devlette rol oynayan kabilelerden olanlardı:
Kadis-hun (Herat yak. Pers kaynaklarında Hvon, Prokopios’da Eftalit diye zikredilen bu kabile, sonra İran’ın batısına göç etti; “Kadisiya” yer adının menşei.)
Zavul (Zabul; bundan Zabulistan)
Çol (Gurgan = Curcaniye, havalisinde)
Kernikhion (Karmir-hyon)
Askil ya da Eskil.
Bunlardan hiç olmazsa bir kısmının yerli olduğu aşikardır.
Sasanilerle ilişkileri
430’da Ak Hunlar’ın başına Aksuvar geçince de, İran’ın iç işlerine karışıldı. Aksuvar himayesine öğren I. Firuz’u İran tahtına çıkardı. Firuz, bunun içinde Tirmiz ve Vasgirt bölgelerini Ak Hunlar’a verdi. Ancak bir olay sonunda Firuz, Ak Hunlar’a savaş ilan etti. Aksuvar ile Firuz’un orduları karşı geldi. Yapılan savaşta Aksuvar, Turan taktiğini uygulayarak Firuz’u pusuya düşürdü. Firuz, Aksuvar’ın önünde diz çöktü, özür diledi ve böylece ordusunu kurtardı. Ama çok geçmeden yeniden Ak Hunlar’a savaş ilan etti. Bu savaşta Sasaniler, Aksuvar’ın kazdırdığı çukurlara saplandılar. Bu savaşta Firuz da ölmüştür. Böylece iki devlet arasında yeni bir anlaşma yapıldı. Bundan sonra Hunlar Hindistan’a seferler düzenledi. Ama yeni kurulan Göktürk Devleti, Ak Hunları sıkıştırıyordu.
Mazdek İsyanı’nda Ak Hunlar
480 yıllarında İran’da patlak veren Mazdek İsyanı’nın bastırılmasında Ak Hunlar etkin rol oynamışlardır. Bazı Sasani imparatorları Ak Hunlar’a sığınmıştır. 30 bin kişilik Hun ordusuyla Mazdek İsyanı bastırılmıştır.
İpek Yolu’nun ele geçirilmesi
Çin kaynaklarına göre, İç Asya’da Hoten, Kuça, Aksu, Kaşgar ve etrafındaki hakimiyetlerine alan Ak Hunlar, bu arada Kuzey Hindistan’ı da zaptetmişlerdi. Bu harekât, “Tegin” unvanını taşıyan ve Kâbil’de oturan Toramana adındaki başbuğ tarafından idare edilmişti. İpek Yolu ekonomik kaynaklarıydı.
Hindistan’ın zaptı
Altıncı yüzyılın ilk yarısında ise Toramana’nın oğlu Mihiragula imparatorluk güney kanadının en azametli hükümdarıdır. Ordusunda, daima yedi yüz savaş filinin bulunduğu rivayet edilir. But Budist rahipler (Song Yün ve ondan bir asır sonra buraya gelen Hiuen-tsang), bu “Sveta-Hūna” dan
hoşnutsuzlardır. Çünkü Mihiragula, Budizm’i ülkesi ve halkı için tehlikeli sayıyor, Budistler’i kontrol altında tutuyordu. Buna karşılık, İskenderiye’den Hindistan’a giden tüccar Kosmas tarafından ve 530 tarihli Gwalior Kitabesi ile Sanskritçe yazılı Keşmir Vekayinamesi’nde Mihiragula, Hindistan’ın en büyük hükümdarı olarak tasvir edilmektedir.
Egemenlik alanı
Kuzey Hindistan’ın hüküm, Afganistan ve Türkistan’ın bir bölümü Ak Hun İmparatorluğunun hüküm sürdüğü toprakları kapsar.
Sosyal yaşam
Ak Hunlar, genel olarak göçebe bir yaşam sürüyorlardı. Buna karşı Gor, Huo ve Sakkala’yı başkent olarak kullandılar. Ak Hunlar, Asya’nın ipek ticaretini ellerinde tuttukları suretle güçlerini korudular. Göktürkler’in İpek Yolu’nun denetimini ellerine geçirmesiyle bu üstünlüklerini yitirdiler
Published: Nov 12, 2020
Latest Revision: Nov 12, 2020
Ourboox Unique Identifier: OB-933652
Copyright © 2020