Türk Devletleri E-Kitabımız

by MRT

This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Türk Devletleri E-Kitabımız

  • Joined May 2019
  • Published Books 25

TÜRK DEVLETLERİ E- DERGİMİZ (KARMA ETKİNLİĞİMİZ)

 

1. KARAHANLI DEVLETİ

2. AVAR KAĞANLIĞI

3. BABÜR DEVLETİ

 

 

KARMA ETKİLİNLİĞİ HAZIRLAYAN OKULLAR

 

ERKAN ERDOĞAN – ÇARŞAMBA FEN LİSESİ ve ÖĞRENCİLERİ

 

DİLAVER AYDIN – ALİ FUAT BAŞGİL ANADOLU LİSESİ ve ÖĞRENCİLERİ

2
Türk Devletleri E-Kitabımız by MRT  - Ourboox.com

KARAHANLI DEVLETİ

 

Karahanlılar devleti Uygur Devletinin dağılmasından sonra Türkistan ve Maveraünnehir’de hakimiyet kuran ancak daha önceki Türk  devletlerinden farklı olarak hükümdarlarının ve halkın çoğunluğunun Müslümanlığı seçtiği ilk Türk-İslam devletidir.

4

Başta Karluklar olmak üzere Çiğil, Yağma, Tuhsi gibi diğer Türk boylarından oluşmaktadır. Karluklar, Balasagun merkez olmak üzere yedi-su bölgesinde bir devlet kurmuşlardı.Karluk yabgusu, bağlı bulunduğu Uygur Hakanlığının Kırgızlar tarafından yıkılması üzerine (840) bağımsızlığını ilan etti. Kendisini Türk hakanlarının yasal halefi sayan yabgu Karahan unvanını aldı. Uygur devletinin yıkılmasından sonra Orta Asya bozkırlarında Karahanlıların ilk bilinen hükümdarı Bilge Kül Kadir Han tarafından Karahanlı Devleti kuruldu.

5

 

Karahanlı sülalesinin ilk hükümdarı 819’dan beri Balasagun’da oturup çevresine hükmeden Bilge Kül Kadir Han’dır. Devlet bunun başta bulunduğu zaman 840 yılında resmen kurulmuştur.

 

 

Daha sonra Satuk (Satuk Buğra Kara Han b. Bezîr Han) İslam sufî vaizleriyle karşılaşmış ve İslam’ı kabul etmiştir. Yaptığı taht mücadelesi sonunda yönetimi el geçirmiş ve hakim olduğu bölgelerde İslamiyet’i resmen ilan etmiştir.

6

 

SATUK BUĞRA HAN

 

900-910’da doğan Satuk, 944-945’te İslamiyet’i kabul etmiştir. Kaynaklarda el-mücahit ve el-gazi gibi isimlerle anılan Satuk gayrimüslim Türkler arasında İslamiyet’i yaymak için epey çaba sarf ettiği söylenilmektedir. Müslüman olduktan sonra Abdülkerim adını almış ve 955 veya 959 yılında ölmüştür.

7

Satuk Buğra Han’ın ölümü üzerine önce kısa bir süre oğlu Musa Tonga İlig (İlig Buğra) yöneltime geçmiştir.

 

 

Musa Tonga’nın ulema ve meşayihe önem vermesiyle tebaası için mektepler, mescitler, hângâhlar yaptırdığı nakledilmektedir.

 

 

Musa Tonga’dan sonra yönetime Satuk Buğra’nın diğer oğlu Baytaş Arslan Han (Süleyman) geçmiştir. Bu hükümdar gayrimüslim muhaliflerle mücadele ederek bütün Karahanlı Devleti’ni İslam dairesine girdirmeyi başarmıştır. İslam tarihçileri 960’ta 200 000 çadırlık bir Türk topluluğunun bunların zamanında İslam’a girdiğinden bahsederler.

8

 

Baytaş Arslan’dan sonra devletin başına oğlu Ebu’l-Hasan Ali (Arslan Han b. Baytaş) geçmiştir. O da baba ve dedeleri gibi Karahanlı sınırlarına yakın bölgelerin İslamlaşması için büyük çaba sarf etmiştir.

 

Bu sırada devletin Batı bölgesini kardeşi Kılıç Buğra Han Harun yönetiyordu. Semerkant ve Buhara’yı ele geçirmesiyle, Maveraünnehir’i ilk fetheden Karahanlı hükümdarı olmuştur.

9

 

998’de Ebu’l-Hasan Ali’nin ölümü üzerine Karahanlıların başına Ebû Nasr Ahmed b. Ali (Togan Han 998/1016-1017) geçmiştir. O Karahanlı hükümdarları arasında Abbasi halifesini tanıyan ilk kişidir. Bundan sonra basılan sikkelerde Abbasi halifelerinin adları da yer almaya başlamıştır. Bu arada Kılıç Buğra’nın ölümü üzerine Batı bölgesinin idaresini Ebu’l-Hasan Ali’nin oğullarından Nasr b. Ali (İlig Han) üstlenmiştir. Böylece doğuyu Ebu Nasr b. Ahmed Ali, batıyı da kardeşi Nasr b. Ali idare etmeye başlamıştır.

10

İlerleyen zaman içerisinde aile fertleri arasında bazı huzursuzluklar çıkması sebebiyle Karahanlılar Horasan bölgesinde başarısız olmuşlardır.

 

Maveraünnehir’in ikinci ve gerçek hakimi Nasr b. Ali’nin ölümü üzerine üçüncü kardeş Mansur (Arslan İlig) yönetimi eline almıştır. Mansur kısa sürede Karahanlı hanedanının en meşhur hükümdarlarından birisi oldu. Kendini büyük kağan ilan ettikten sonra hakimiyetini Talas, Şaş, Tünhas, Binhas, Fergana, Özkent, Hocend, Uşrûsana ve Buhara’ya kadar yaydı.

11

 

 

Diğer Türk boylarıyla yapılan bazı savaşlar sonucunda Mansur, hükümdarlıktan vazgeçerek yerini Yusuf Kadir Han’a bıraktı. 1032 yılında Yusuf Kadir Han’ın ölümü üzerine yönetim oğullarından Süleyman Arslan ile Muhammed Buğra Han’ın eline geçti. Fakat aradan on yıl geçince Karahanlı Devleti, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.

12

BATI KARAHANLILAR DEVLETİ

 

Devlet merkezinin önce Özkent sonra da Semerkant olup, Hocend’e kadar Batı Fergana’yı ve Maveranünnehir’i de içine alan Batı Karahanlılar’ın başında I. Muhammed b. Nasr bulunuyordu. Bundan sonra da I. İbrahim b. Nasr (Tamgaç Buğra Karahan İbrahim) devam ettirmiştir.

 

İbrahim, Karahanlı hükümdarlarının en meşhurlarından birisi olmuştur. Para işlerini düzenleyerek kendi adına Tamgaç Dirhemini bastırmıştır. Adaletin tam uygulandığı devlette asayiş düzenli ve halk refah içerisinde idi. Yol kesiciler ve haydutlarla amansız bir mücadele yapıldığı için sahibinden habersiz koparılan bir tek gülün bile hesabı sorulmuştur.

 

Dindar bir kişi olan İbrahim, aynı zamanda kahraman bir asker, vakur bir hükümdar idi.

13

 

 

İbrahim’den sonra yerine oğlu Şemsu’lMülûk Nasr b. İbrahim geçmiştir. Babası gibi adil bir hükümdar Şemsu’l-Mülûk, Karahanlı hükümdarları içerisinde imar faaliyetlerine en fazla önem veren kişi olarak bilinir. O Buhara’da köşkler, bahçeler, havuzlar yaptırmıştı. 1068 yılında yapılan Buhara Ulu Camii de onun tarafından yapılmıştı.

14

 

 

Şemsu’l-Mülûk’tan sonra Batı Karanlıların başına kardeşi Ebu Şuca Hızır b. İbrahim ve bundan sonra da oğlu Ahmed geçmiştir. Melikşah esir ettikten bir müddet sonra Ahmed Han, Selçuklulara tabi olmak şartı ile tahtına iade edildi. Ancak ulema ile ihtilafa düşünce idam edilmiştir. Karahanlıların son hükümdarı Osman Han zamanında devlet Harzemşahlar tarafından yıkılmıştır.

15

DOĞU KARAHANLILAR DEVLETİ

 

Şerefü’d-Devle Ebu Şucâ lakabını alan Süleyman Arslan Han b. Yusuf (1031-1056) Doğu Karahanlıların ilk hükümdarı idi. Süleyman Arslan Han, adil, dindar bir hükümdardı ve alimlerin dostu ve koruyucusu olarak tanınmıştır.

 

Doğu Karahanlıların bundan sonraki tarihi aile içi hanlık mücadelesiyle geçmiştir. Bunun sonucunda bazı toprakları Batı Karahanlılara bırakmak zorunda kalmışlardır.

16

Doğu Karahanlıların tahtına sırasıyla Muhammed (1057), 15 ay sonra oğlu Hüseyin, bir müddet sonra kardeşi İbrahim b. Muhammed (1057-1059) ve Yusuf Kadir Han’ın üçüncü oğlu Tuğrul Karahan Mahmud geçmiştir (1059-1075).

 

1075’te ise Büyük Kağan olarak Tavgaç Buğra Kara Hakan Ebu Ali Hasan tahta çıkmıştır.

 

Bu da babası Süleyman Arslan Han gibi ilme ve alimlere uygun ortam hazırlamıştır. Bu vesiye ile Balasagunlu Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig’i (462/1069-70) Kaşgar’da yazarak Han’a ithaf etmiştir. Bunun dışında Ebu’lFütûh Abdulgâfir b. el-Hüseyin el-Almaî Tarih-i Kaşgar, ile Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divânu Lütati’t-Türk de bu muhitin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

17
Türk Devletleri E-Kitabımız by MRT  - Ourboox.com

Avar İmparatorluğu

 

Kuruluş Tarihi: 565
Yıkılış Tarihi: 835
Kurucusu: Bayan Kağan
Başkenti: Segedin
Dili: Avarca
Devlet Başkanı: Kağan

Avarlar, Orta Avrupa’da, Frank krallığı ile Bizans imparatorluğu arasında, eski Hun, Sabar kalıntıları ve Ogur (Bulgar)’lar gibi Türk kitlelerinin desteği ile kudretli bir devlet kurarak, çeşitli Germen ve özellikle kalabalık îslav kabilelerini hakimiyetleri altına almak suretiyle 250 sene kadar Avrupa siyasetine yön veren bir imparatorluk olmuştur.

19

558 yılında Avarlar Bizanslılara gönderdikleri bir elçi heyeti ile dostluk kurmak ve yerleşecek bir toprak istemişlerdir. Bizanslar ise Balkanlara sürekli, bazı boylarının akın yapmasından bıkmış ve Avarlardan da bu konuda yardım umarak anlaşma yapmıştır ve Avarlara yerleşecek toprakları Kafkasya’daki düşmanlarına karşı savaş yapma karşılığı vermişlerdir. Avarlar birçok boyla ve Sabirler ile savaşmış ve galip gelmiştir. 560 yılında Tuna nehrinin ağzına kadar inen Avarlar Bizans’ın izni ile Dobruca’ya yerleşirler. Böylece İslavları baskı altına almaya başlamıştırlar. Rus kaynakları Avarların istedikleri an İslav kadınlarını aldıklarını ve arabalarında at yerine İslav kadınları koşturduklarını yazarlar. Avarlar 562 yılında İslavlar üzerinden Bizans hududuna doğru akınlar düzenlediler. Bu akınlarda İslavlar Balkanlar’a doğru çekilmek zorunda kaldılar. Kafkasya savaşında Bizanslılara yaptıkları yardım için hak ettikleri toprakları Bizanslılardan istediler. Bizanslıların önerdiği bir kısım toprağı beğenmeyen Avarlar Bizans’ı düşman kabul etti. Ayaklanan Antları ve Slovenleri yenen Avarlar Frankların Kralı Siegebert’i Albis nehri kıyısındaki bir savaşta yendiler.

20

Bu savaşlar ve akınlar sonunda Avarlar 565 yılında Avrupa Hun İmparatorluğu’nun 1 asır önceki toprakları üzerinde Avar İmparatorluğu’nu kurdular. Başkentlerini de Atilla’nın başkenti olan Segedin şehrini ilan ettiler. Avar İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk hükümdarı Bayan Kağan’dır. 565-602 yılları arasında 37 yıl hükümdarlık yapmıştır. Bayan Kağan zamanında Avarlar en parlak dönemini yaşamıştır. Tuna nehri batısında yaşayan Germen kaviminden olan Lombardlar, Gepidlere karşı yapacakları savaşta Avarlardan yardım istedi. Avarlar Lombardlardan hayvanlarının onda birini vermelerini, savaşın kazanılması halinde ganimetin yarısını ve Gepid topraklarının tamamını almak şartı ile yardımı kabul etti. Bizanslardan yardım alamayan Gepidlere karşı yapılan savaş çok kanlı oldu ve Macaristan’da yaşayan Gepidlerin egemenliğine son verildi. Avarlar böylece Macaristan’ın büyük kısmını ele geçirmiş oldu. Daha sonra Lombardların İtalya’ya göç ederken bıraktıkları ülkeleri Panonia’yı ve sonunda tüm Macaristan’ı ele geçirdiler. Avarlar büyük bir imparatorluk haline geldiler.

21

Tüm Avrupa’nın dikkatini çeken Avarlara ilk saldırı 569 yılında Göktürklerden geldi ve bazı bölgeler kaybedildi. 570 yılında da Frank Kralı Siegebert Avarlara saldırarak büyük bir yenilgiye uğrattı. Avarlar Bizanslılardan Sirmium (Mitroviça) kentini isteyince iki ülke arasında savaş çıktı ve Bizans komutanı 1.Tiberius komutasındaki Bizans ordusu Avarlara saldırdı ise de teşkilatı düzenli olan Avar ordusu Bayan Kağan yönetiminde Bizansları yenip geri püskürttü. Bu savaş sonunda Bizanslılar Avarlara 80.000 altın ödediler ve Avarlar da Sirmium kentini istemekten vazgeçtiler.

22

Daha sonra 579 yılında yine bu kent yüzünden ilişkiler gene bozuldu ve Avarlar 3 yıl süren bir kuşatmanın ardından Bizans’ın hudut kaleleri olan Belgrad ve Sirmium’u kuşattılar. Kaleler 582 yılında tamamen ele geçti. Bu durum karşısında Bizanslar kaleleri gözden çıkardı ve barış yapmak zorunda kaldı ve son 3 yıldır ödemediği 80.000 altınlık vergiyi toplam 240.000 altın olarak ödedi. Avarlar yaptıkları savaşlar sonunda sayıca azalmaya başlayınca doğudan bazı boyları getirdiler. Bayan Kağan 582 yılında intikam almak için Frankların bölgesine girdi ve Frankları yenerek kral Siegebert’i esir aldı. Daha sonra ganimet karşılığı serbest bıraktı. Avarlar Bizanslılardan 80.000 altınlık yıllık vergiyi 100.000 altına çıkarılmasını istedi ve bu kabul görmeyince Belgrad şehri tekrar kuşatıldı ve ağır kayıplar verilmesine rağmen savaş kazanıldı. Bayan Kağan Bizanslıların 100.000 altınlık vergiyi kabul etmeleri üzerine zengin ganimetlerle beraber ülkesine geri döndü.

23

Avar sarayında bir ruhani reisin, Hakanın haremindeki bir kadınla ilişkisi ortaya çıkınca Bizans’a sığındı. Üstelik İslavların Bizans topraklarına saldırmasını Bayan Kağan’ın istediğini söyledi. Bunun üzerine Bizanslılar vergi almaya gelen Avar elçisini 6 ay tutuklu tutunca Avarlar Bizans’a saldırdı. 586 yılında birçok Bizans şehrini Avarlar yakıp yıktı. Bunun üzerine yeni bir Bizans ordusu Aemus Dağlarında Avarlara saldırdı ve yenilgiye uğrattı. Bu savaşta Avarlar büyük kayıp ve esir verdiler. Bir süre sonra kendini toparlayan Avarlar da bu sefer ansızın Bizans ordusuna saldırdı ve esirlerini geri kurtardı. Diğer bir Bizans ordusu da Mea şehrinde Avarlara saldırdı ve yenilgiye uğrattı. Savaşa katılan 3 Bizans ordusu birbirini ararken gece karanlığında aniden Avarların saldırısına uğradılar, bazı Bizanslılar ve komutanları ormana kaçtılarsa da yakalanıp esir alındılar ve daha sonra para karşılığı serbest bırakıldılar.

24

Bu zaferle moral kazanan Avarlar, Trakya içlerine kadar ilerlediler, hatta Edirne kalesini kuşattılar fakat sonuç alınamadı. Bu kuşatma sırasında Bizanslılardan darbe yiyen Avarlar Bizanslılarla 5 yıllık bir dostluk anlaşması yaptılar. 581 yılında Bizanslılar İslavlardan geçmiş yılların öcünü almak için Avarlardan yardım istediler ve 60.000 kişilik bir Avar ordusu İslavlara saldırdı ve bozguna uğrattılar, ülkelerini bırakıp ormana ve mağaralara kaçan İslavlar Avarların ülkelerini yağma edişine karşı koyamadılar. 5 yıllık Bizans-Avar dostluk anlaşması sona erdikten birkaç yıl sonra Avarlar tekrar Bizans topraklarına saldırdı ve Selanik’i kuşattı fakat başarılı olamadı. 592 yılında tekrar akınlar düzenleyip Çorlu’ya kadar geldiler. Karşılıklı akınlar sürdü ve 597 yılında Avarlar Franklara bir saldırı daha düzenledi ve bozguna uğrattı. Bu tarihlerde Avarlar Don nehrinden Galia’ya kuzeyde İslav bölgelerinden İtalya’ya kadar geniş bir toprağı egemenlikleri altına almışlardı.

25

600 yılında Bizanslılarla yapılan savaşın sonunda ise Avarlar Tuna nehrinin sol kıyılarını kaybetti. 601 yılında Bayan Kağan 4 oğlunu da Bizanslıların üstüne gönderdi ve kendisi de bizzat savaştı ise de bu savaşta Bizanslılar galip geldi ve Bayan Kağan’ın 4 oğlu çarpışarak öldüler. Oğullarının yardımına koşan Bayan Kağan Bizanslıların üstünlüğü karşısında ancak kurtulabilmiş ve Tisa nehri bölgesine kaçabilmişti. Bu savaştan sonra Avarlar Dakia’ya çekildiler. 602 yılında İmparator Bayan Kağan ölünce yerine 5.oğlu hükümdar oldu. Bayan Kağan dan sonra hükümdar olan 5.oğlunun ismi bilinmiyor.

26

602 yılında Bizanslılarla tekrar barış yapıldı ve 610 yılına kadar barış içinde yaşandı. 610 yılında Avarlar Lombard Prensi Ghisulf’un idare ettiği Friaul şehrini kuşatıp Prensi öldürdüler. Prensin karısı Romhilda ise 8 çocuğu ile beraber Forum Juli kalesine çekildi. Bu kaleyi de kuşatan Avarlar kuşatma uzun süre sonuç vermeyince geri çekilmek istediler fakat bu sırada Romhilda kaleden görüp aşık olduğu Avar Hakanına evlenmek şartı ile kaleyi teslim edebileceğini haber gönderdi. Avarlar bu sayede kaleyi ele geçirdikten sonra Avar Hakanı bu prensesi vatanına ihanet eden bir kimseden bize de fayda gelmez diyerek 12 Avar muhafızına teslim etti. Bu kaleyi yağma eden Avarlar Panonia’ya doğru çekildiler. Bu sırada Romhilda’nın çocukları kaçınca Avar Hakanı Romhilda’yı öldürttü.

27

610 yılında imparator olan 1. Heraclius 616 yılında Avarlarla dostluk kurmak istediği elçiler aracılığı ile belirtti. Bizans İmparatoru Avar hakanını ziyaret etmek istediğini söyledi ve daha sonra iki hükümdar Selymbria-Hereklea arasında buluşmaya karar verdi. Avarlar bu buluşmada Bizanslılara saldırmayı ve imparatoru esir almayı planladılar fakat Bizans imparatoru bunu son anda öğrenip kaçmayı başardı, Avarlar ise gelen Bizanslılara saldırıp esir aldılarsa da İmparatoru bulamadılar. Babası ve kardeşlerinin intikamını alamayan Avar Hakanı İstanbul’u kuşattı fakat başarılı olamadılar. Bu kuşatma İstanbul’un ilk kuşatmasıdır. Avarlar ülkelerine geri dönerken gördükleri birçok kiliseyi yağma ettiler.

28

Avarlar ile Sasaniler 2.İstanbul kuşatmasını denemek için anlaştılar. Sasaniler bütün Anadolu’yu geçerek Boğaziçi’nin Anadolu yakasına geldiği zamanlarda Avarlarda İslavlar ve Bulgar Türkleri destekli olarak Balkanlar ve Trakya’yı aşıp İstanbul önlerine geldiler, Karşı kıtada bulunan Sasaniler ile geceleyin ateşle anlaşarak kuşatmayı başlattılar. 626 yılında Sasaniler ile ortak başlatılan kuşatma 5 gün sürdü. Avarların çok güçlü silahları ve inanılmaz ok yağmurlarına rağmen İstanbul çok iyi savunuldu. Avar gemileri de Bizans gemilerini bir türlü yenemeyince kuşatma sonuçsuz kaldı. Bizanslılar kuşatmadan kurtuldukları için Büyük Perhiz’in 5.haftasındaki Cumartesi gününü bayram ilan ettiler ve kiliselerde yıllar boyunca okunacak olan Akathistos ilahisinde Meryem Ana’ya şükrettiler. Bu başarısız kuşatma sonrasında Avarlar güç kaybettiler.

29

630 yılında Avar hakanının ölmesi sonunda Bizanslılar Avarların egemenliği altında yaşayan boyları kışkırttı ve ayaklanma çıkmasını sağladı. Topraklarının bir kısmını ayaklanmalarda kaybeden Avarlar ekonomik olarak da iyice zayıfladı. Avarlar uzun süren bir sessizliğin ardından 736 yılında Baviyera’ya girdiler ve 20 yıl süren bu savaşta iyice yıprandılar hatta Avusturya’daki topraklarını Germenlere bırakmak zorunda kaldılar. 788 yılında Avarlar İtalya üzerine yürüdü ve Friaul şehrini yağma ettiler, daha sonra ise Franklara yenildiler. Son (7.) hükümdar olan Tudun Kağan 791-803 yılları arasında 12 yıl hükümdarlık yaptı. Bu sıralarda Franklar Avarlara saldırılar düzenleyip Avar kalelerini yakıp yıktılar. Avar hakanı ise Franklara elçi göndererek kendisinin ve halkının Hıristiyan olacağını ve bu saldırıların son bulmasını istedi. Bu teklifi kabul etmeyen Franklar Avar ülkesinin içlerine kadar ilerlediler. 796 yılında Avarlar başkentlerini kaybedince Avarlar Şamanizm dinini bırakıp Hıristiyanlığı kabul ettiler. Tudun Kağan Frank kralını ziyaret edip törenle Hıristiyan oldu ve Todor adını aldı. Frank kralının Türklere karşı olan düşmanlığı devam edince Tudun Kağan tekrar Şamanizm dinine döndü ve Baviyera’ya giderek Frank kralının kayınbiraderi Kont Gerold’ü yenip öldürdü. Süren savaşlar sonunda 803 yılında Avarlar tamamen dağıldılar. Parçalanan Avar boyları Frankların eziyetleri karşısında Doğu Macaristan ve Balkanlara dağıldılar. Hıristiyanlaşan Avar halkı giderek eridiler ve yok oldular. Günümüzde Macaristan ülkesinde Avarların soyundan gelenlerin olduğuna inanılmaktadır.

30
Türk Devletleri E-Kitabımız by MRT  - Ourboox.com

BÂBÜRLÜLER

 

Hânedanın kurucusu ve ilk hükümdarı Çağatay Türkleri’nden Bâbür’dür. Bâbür Şah 1526’da Pânîpet Meydan Savaşı’nı kazanarak Lûdî Sultanlığı’nı ortadan kaldırdı ve Bâbürlü hânedanını kurdu. Mart 1527’de Kânvâ’da, savaşçılıklarıyla Hindistan’da haklı bir şöhrete sahip olan Racpûtlar’ı mağlûp etti. Çitor racası Rânâ Sangâ’nın emrindeki Hindular ağır kayıplar verdiler. Bu hadise Bâbürlüler’in Hindistan’daki hâkimiyetini iyice sağlamlaştırdı. 1530’a doğru Bâbür’ün sağlık durumu bozulmaya başladı. Devrin ileri gelenlerini yanına çağırtarak oğlu Hümâyun’un hükümdarlığını kabul ettirdikten kısa bir süre sonra 26 Aralık 1530’da Agra’da vefat etti.
32

âbür’den sonra oğlu Hümâyun (1530-1540) Agra’da tahta çıktı. Devletin o sırada önde gelen rakibi Lûdî ailesinden Afganlar’dı. Bengal’e iltica etmiş olan Mahmud Han Lûdî batıya doğru ilerleyerek Cavnpûr’u ele geçirdi. Hümâyun 1531’de şehri kurtardıktan sonra Şîr Han’a ait Çunâr Kalesi üzerine yürüyerek kaleyi dört ay kadar muhasara etti. Bâbürlüler’in güneybatıdaki komşusu Sultan Bahadır Şah Gucerâtî, 1534’te Hümâyun doğuda meşgul iken Çitor’u muhasara ettiği bir sırada Agra yakınlarına kadar ilerlemişti. Bunun üzerine Hümâyun Gucerât seferine karar verdi ve Bahadır’ı Mandasor’da bozguna uğratarak kaçmaya mecbur ettikten sonra Kambay körfezine kadar ilerledi ve Gucerât’ı topraklarına kattı (1535). Yörenin idaresini kardeşi Askerî’ye bırakarak Agra’ya döndü. Askerî Gucerât’ın muhafazasında başarılı olamadı. Bahadır Ahmedâbâd’a hücum ederek Bâbürlüler’i ülkesinden attı. Bu sırada Hümâyun iç karışıklıklarla uğraşıyordu. Kardeşleri Hindal Mirza ve Kâmrân Mirza’nın ayaklanmaları ve tahtta hak iddia etmeleri Hümâyun’u epey uğraştırdı. O sırada Şîr Şah, Ganj boyunca batıya doğru nüfuzunu yaydığı gibi Benâres’i de topraklarına kattı. Şîr Şah 27 Haziran 1539’da Çavsa’da gece baskınıyla Hümâyun’u beklenmedik bir şekilde ağır bir mağlûbiyete uğrattı.

33

17 Mayıs 1540’ta Kannevc Meydan Savaşı da Bâbürlüler’in yenilgisi ve Agra ile Delhi’yi boşaltıp Lahor’a çekilmeleriyle sonuçlandı. Hindal Mirza ve Kâmrân Mirza Hümâyun’la Lahor’da buluştular ve hep birlikte mücadeleye karar verdiler. Fakat Hindal-Kâmrân rekabeti, doğuda Şîr Şah tehlikesi Hümâyun’u Hindistan’dan uzaklaşmaya mecbur etti. Bâbürlüler on beş yıl kadar sürgünde varlıklarını devam ettirmeye çalıştılar. Hümâyun Safevîler’e sığındı ve Tahmasb’ın yardımını gördü. Hindal Moğollar’la yaptığı savaşta öldü. Askerî ve Kâmrân da hac için Mekke’ye gittiler ve orada vefat ettiler.

34

Hümâyun 1555’te Hindistan’a geri döndü. Sûrîler’den İskender’i mağlûp ederek Delhi’yi zaptetti. Böylece Bâbürlüler ikinci defa Hint hâkimiyetini ele geçirdiler. Mir’âtü’l-memâlik müellifi Seydi Ali Reis bu sırada Delhi’ye gelmiş ve Hümâyun’la görüşmüştür. Hümâyun 28 Ocak 1556’da kaza sonucu yaralandı ve öldü. Hümâyun’un ölümü Seydi Ali Reis’in tavsiyesi üzerine gizli tutuldu. Az sonra Hümâyun’un oğlu Ekber Şah, atalığı Bayram Han’ın yardımıyla on dört yaşında iken Celâleddin unvanı ile tahta oturdu. Gerekli tedbirler alınarak iç huzur sağlandı. Afganlı Hemu 1556 yılı sonlarında mağlûp edildi. Daha sonra Bayram Han hacca gönderilmek suretiyle saraydan uzaklaştırılmak istendi. Ekber Şah bazı idarî ve sosyal değişiklikler yaptı. Bengal, Portekiz, Gucerât meselelerini isteği doğrultusunda halletti. Osmanlılar, Safevîler ve Özbekler’le iyi münasebetler kurdu. Hindistan-Türk tarihinde büyük akisler bırakan Celâleddin Ekber’in 1605’te vefatından sonra büyük oğlunun muhalefetine rağmen Nûreddin unvanı ile tahta çıkan Cihangir, Bâbürlüler’in Ekber’den sonraki en güçlü şahsiyetidir. 1612’de Afganlılar’ın Bengal’deki tehlikeli ayaklanmasını bastırdı. Mevar Racası Amar Sing de Cihangir ile siyasî rekabete başladı. Onun saltanatı sırasında Portekiz, Hollanda, Fransa ve İngiltere Hindistan’a karşı sömürge politikalarını geliştirdiler.

35

Vereenidge Dost-Indische Compagnie adlı Felemenk Doğu Hindistan Kumpanyası, Compagnie Française des Indes Orientales ve İngilizler’in kurduğu East Indian Company yanında Portekizliler’in de Hindistan kıyılarında ticarî merkezleri mevcuttu. Türkçe bilen William Hawkins 1608’de Gucerât’taki Sûret’e geldi ve ülkesi için ticarî imtiyaz istedi. Bu münasebetle 1609’da Cihangir’in huzuruna çıkarak onunla dostluk kurdu. 1615’te Sir T. Roe İngiltere adına Bâbürlü hükümdarı tarafından kabul edildi. Cihangir’in oğlu ve Dekken valisi Hürrem ona istediği bazı ticarî kolaylıkları sağladı. Dekken’de Melik Amber ayaklanması ve Maratalar’ın onunla iş birliğine girmesi Cihangir’i epeyce meşgul etti. Şehzade Hürrem babası adına Dekken’de sükûneti sağladı (1621). Bu sırada Safevî Hükümdarı Şah Abbas Kandehar’ı ele geçirdi (1622). Cihangir batı sınırı için önem arzeden bu kaleyi almak üzere Hürrem’i görevlendirdi. Ancak şehzade emrine itaat etmeyerek Bâbürlüler’in can düşmanı Melik Amber’le birleşti. Daha sonra yaptığına pişman olarak iki oğlu Dârâ Şükûh ile Evrengzîb’i başşehre yolladı. 1626’da Mehâbet Han Cihangir’e karşı ayaklandı ve hükümdarı esir aldı, fakat aynı yılın sonuna doğru Cihangir onun elinden kurtuldu. Şehzade Hürrem de bu kargaşa sırasında âsi veziri destekledi.

36

Cihangir 7 Kasım 1627’de Keşmir’den Lahor’a giderken yolda öldü ve Ravi nehri kıyısında Şah Dârâ denilen yerde gömüldü. Şehzade Hürrem bu sırada Dekken’de idi. Cihangir’in karısı Nurcihan’ın kardeşi Âsaf Han, Cihangir’in torunu Dâver Bahş Bûlâkī’yi hükümdar ilân etti. Ancak Dâver Bahş, az sonra Âsaf Han’ın kendisine ihanet ederek amcası Hürrem’i sultan ilân ettiğini öğrendi ve Safevîler’e sığındı (1628). I. Şah Cihan adıyla Agra’da tahta çıkan Hürrem, Cihan Lûdî ve Bundelas ayaklanmalarıyla meşgul oldu. Çok sevdiği eşi Ercümend Bânû Mümtaz Mahal’in hâtırasına Tac Mahal adlı âbidevî eseri yaptırdı. Behmenîler’in son kalıntısı olan mahallî hânedanları da Bâbürlü topraklarına kattı. Portekizliler’le Hugli’deki mücadele Şah Cihan lehinde sonuçlandı. Dekken’deki ordu Evrengzîb’in emrindeydi. Bîder ile Kalyan da bu şehzade tarafından alındı. Şah Cihan 1657’de hastalandı. Bunu haber alan diğer şehzadeler ayaklandılar. Murad Bahş kendisini hükümdar ilân ettiyse de bir ihanet sonucu ele geçirilerek hapsedildi ve daha sonra öldürüldü. Şah Şücâ‘ da Hacva’da mağlûp oldu ve Murad Bahş’ın âkıbetine uğradı. Dârâ Şükûh, Samugarh’ta Evrengzîb’in kuvvetleri önünde bir varlık gösteremeyerek yenildi. Böylece rakipsiz kalan Evrengzîb, Muhyiddin I. Âlemgîr unvanıyla 21 Temmuz 1658’de Agra’da tahta çıktı ve babasını da kalede göz altına aldırdı.

37

1662’de doğuda Assam racası Bâbürlüler’e karşı ayaklandı. Evrengzîb muktedir ve güvenilir valilerden Mîr Cumlâ’yı onun üzerine yolladı. Yûsufzay ve Afridîler’in 1667 ve 1672’de birbirini takip eden isyanları da bastırıldı. Cesvent Sing’in bir halef bırakmadan ölmesi üzerine de Mârvâr Bâbürlü topraklarına katıldı. Hindistan’da Hinduluğun en güçlü temsilcilerinden biri de Racpûtlar’dı. Evrengzîb, oğlu Ekber’i bunları te’dib etmekle görevlendirdi. Fakat tecrübesiz şehzade Racpûtlar’ın vaadine aldanarak babasına karşı isyan etti. Bâbürlü ordusu hemen hükümdarın diğer oğlu Muazzam’ın idaresinde Ekber’in üzerine yürüdü. Ekber önce Dekken’e, sonra Maratalar’a sığındı. Evrengzîb’in sıkı takibi dolayısıyla canını kurtarmak için İran’a kaçtı ve orada öldü. Maratalar gün geçtikçe Bâbürlüler’e karşı düşmanca tutumlarını daha da arttırdılar. Reisleri Şâhcî, Ahmednagar’dan çevreye sık sık baskınlar düzenleyerek birçok yeri yağmaladı.

38

Evrengzîb daha sonra Şâhcî’nin oğlu Sîvâcî ile meşgul oldu. Amber Racası Cay Sing’i Maratalar’a karşı harekete geçirdi. Âsiler yenilgiye uğratıldığı gibi zaptettikleri arazi de Bâbürlüler tarafından alındı. Dilir Han Racapûr’a yürüyerek şehir ve kale yakınlarında Maratalar’ı ağır bir mağlûbiyete uğrattı (1679). Sîvâcî’ye kendisi gibi muharip olan oğlu Sembhâcî halef oldu ve Evrengzîb’i dört beş yıl kadar uğraştırdı. Karakoyunlular’a mensup Kutbşâhîler ile Osmanlılar’la akraba olduklarını iddia eden Âdilşâhîler Bâbürlüler’in hâkimiyetini tanımak zorunda kaldılar (1687). Dekken bölgesi ve civarının hâkimiyet altına alınmasından sonra sıkı bir şekilde takip edilen Sembhâcî de esir alındı. Bazı kutsal değerlere hakaret etmesinden dolayı Evrengzîb’in emriyle 1689’da idam edildi. Ancak Maratalar bu defa Raca Ram ve II. Sîvâcî gibi liderler vasıtasıyla Bâbürlüler’e karşı mücadeleye devam ettiler. Evrengzîb 1705’te Maratalar üzerine son seferine çıktı. Vâkinkera Kalesi’ni kuşattığı sırada hastalandı ve 3 Mart 1707’de Ahmednagar’da öldü. Cesur ve ileri görüşlü bir kişi olan Evrengzîb Bâbürlüler’in altı büyük hükümdarının sonuncusudur. Devlet yönetimi hakkında on iki maddelik bir de vasiyetnâme bırakmıştır. Hindular karşısında müslüman nüfusu dengeleyebilmek için Türkistan’dan getirilen çok sayıda Türk’ü büyük şehirlerde iskân ettirmiş, onlara toprak dağıttığı gibi ordusunda da görev vermiştir.

39

Evrengzîb’in ölümünden sonra oğulları A‘zam Muhammed Şah ve Kâm Bahş 1707’de kısa bir süre tahtı ellerinde bulundurdular. A‘zam Muhammed Şah babası gibi güçlü bir şahsiyet değildi. Kâm Bahş, Bîcâpûr sûbedar*ı iken Turaniyanlı beylerin desteğiyle tahta sahip olmak istedi. Kendi adına hutbe okuttuğu gibi para da bastırdı. Bu arada Evrengzîb’in diğer oğlu Şah Âlem I. Bahadır Şah da ayaklanmış, A‘zam Şah’ı yendikten sonra hükümdarlığını ilân etmiş ve Dekken’de istiklâlini ilân eden Kâm Bahş’ın kendisine itaat etmesini istemişti. Bunun üzerine Kâm Bahş, Pâdişâh-ı Dînpenâh unvanını alarak I. Bahadır Şah’la mücadeleye karar verdi. Ancak Haydarâbâd yakınlarında meydana gelen savaşta mağlûp oldu, kısa bir süre sonra da aldığı yaraların tesiriyle öldü. I. Bahadır Şah daha şehzade iken Muazzam unvanını taşıyordu. Babası adına Dekken’i yönetmiş ve Goa’daki Portekizliler’le savaşmıştı. Ancak Bâbürlüler’e sonraki tarihlerde büyük darbeler indirecek olan Maratalar’a mağlûp olmuştu. 1699’da Afganistan’da Kâbil valiliğine gönderilmişti. I. Bahadır Şah 1707’de Bâbürlü hükümdarı oldu. Saltanatının ilk yılları Marata ve Racpûtlar’la mücadele içinde geçti. 27 Şubat 1712’de ölümünden önce Pencap’taki Sihler’i te’dib edip dağlık bölgeye sürdü. I. Bahadır Şah’a büyük oğlu Azîmüşşân halef oldu. Fakat vezir Zülfikar Han’ın desteğine rağmen tahtı muhafaza edemedi. Mültan’da vali olan Muizzüddin Cihandar Şah üç gün devam eden savaştan sonra Azîmüşşân’ı bertaraf ederek Bâbürlü tahtına çıktı. Ancak isyan eden Azîmüşşân’ın büyük oğlu Ferruhsiyer meselesini bir türlü halledemedi. Oğlu İzzeddin, Barhe seyyidlerinin desteklediği Ferruhsiyer’e mağlûp oldu. Sadık veziri Zülfikar Han 1713’te âsi kuvvetlerle Agra’da savaştı. Durumun aleyhinde geliştiğini gören Cihandar Şah Delhi’ye sığındıysa da burada ele geçirildi. Ferruhsiyer 10 Ocak 1713’ te Bâbürlü tahtına oturdu. Ancak kendisine bu mevkii sağlayan Bâre Seyyidleri’yle anlaşamadı. Bengal’de ve dolayısıyla Kalküta’da nüfuz kazanmış olan İngilizler fırsattan istifade ederek Ferruhsiyer’den gümrük resminden muaf olduklarına dair izinnâme aldılar. Ondan sonra sırasıyla Şemseddin Refîüdderecât ve Refîüddevle II. Şah Cihan 1719’da Bâbürlü tahtına çıktılar. Seyyidler ve bazı Hindu ileri gelenleri hükümdarın zayıflığından faydalanarak düzeni bozucu bazı menfaatler sağladılar. II. Şah Cihan da selefinden farklı değildi ve Seyyidler’in istedikleri şekilde hareket etti. Maiyetiyle Agra’ya giderken Fetihpûr Sikri yakınında Bidyâpûr köyünde öldü (Eylül 1719). Bu sırada Mâlvâ sûbedarı Nîkûsiyer, Çın Kılıç Han’a güvenerek hükümdarlığını ilân etmişti. Ancak Çın Kılıç Han ve ona tâbi olanlar Nîkûsiyer’i yalnız bıraktılar. Ali ve Seyyid Hüseyin hanlar Bâbürlü hükümdarını Agra’da muhasara altına aldıktan sonra esir ederek Delhi’ye sürgüne yolladılar.

40

Bâbürlüler’in son güçlü hükümdarı Nâsırüddin Muhammed’dir. Rûşen-ahter lakabını taşıyan Nâsırüddin Muhammed 29 Eylül 1719’da tahta çıktı ve Seyyidler’in de yardımıyla mevkiini sağlamlaştırarak otuz yıla yakın saltanat sürdü. Afganistan’da ve İran’da Afşarlılar’ı güçlendiren ve onlara parlak bir devir yaşatan Türkmen reisi Nâdir Şah, Kandehar meselesi sebebiyle Bâbürlüler’le anlaşmazlığa düştü. Galzaylar’ın Hindistan’a sığınması üzerine Nâsırüddin Muhammed’e mektup yazıldı. Fakat Nâdir Şah’ın gün geçtikçe artan gücünü göremeyen Bâbürlü hükümdarı Afşarlılar’ın ricasını cevapsız bıraktı. Nâdir Şah bu sebeple 1738’de Kâbil’i, 1739’da da Delhi’yi işgal edip ülkeyi yağmaladı. Hindistan’ın bütün zenginlikleri İran’a taşındı. Nâsırüddin Muhammed, Nâdir Şah’ın Hindistan’dan ayrılmasından sonra içte emniyeti sağlamaya çalıştı. 1747’de Nâdir Şah’ın öldürüldüğü haberi Delhi sarayına ulaştı. Afşar ordusundaki Afganlar Abdâlî kabilesinden Ahmed’i kendilerine şah seçtiler. Afganlılar tekrar Bâbürlüler’in kuzeybatı sınırlarını kolaylıkla aşarak Pencap’ı yağmaladılar. Nâsırüddin Muhammed, son çare olarak oğlunun kumandasındaki kuvvetlerini Ahmed Şah Dürrânî üzerine yolladı. Pencap-Delhi yolu üzerindeki Sirhind’de meydana gelen savaşta Bâbürlü kuvvetleri istilâcı Abdâlîler’e mağlûp oldu. Nâsırüddin Muhammed, oğlunun Afganlılar tarafından öldürülmesinden kısa bir süre sonra 16 Nisan 1748’de vefat etti. Delhi’de XIV. yüzyılın büyük velîsi Şeyh Nizâmeddin Evliyâ’nın türbesi yakınında toprağa verildi. Bâbürlüler bundan sonra hızlı bir çöküş içine girdiler. Ülke Maratalar’ın, Pindârîler’in ve hepsinden önemlisi ateşli silâhlarla donatılmış İngilizler’in istilâsına uğradı. Evrengzîb devrinde en geniş sınırlarına ulaşan Bâbürlüler büyük kayıplara uğrayarak süratle eridiler. Afganlılar, Sindliler, Pencaplılar, Keşmirliler, Bengalliler ve Güney Hint racaları imparatorluktan paylarına düşen toprakları aldılar.

41

Mücâhidüddin Ebû Nasr unvanını taşıyan Ahmed Şah Bahadır (1748-1754), annesi Udam Bai ve harem ağası Câvid Han’ın tesirinde kaldı. Ahmed Şah Dürrânî onun zamanında Pencap’ı istilâ ederek yağmaladı. Bu arada İskenderâbâd’daki Maratalar ayaklandılar; 1750’de yakın adamı Safder Ceng Maratalar’a katıldı. Bu ayaklanmadan sonra gücünü epeyce kaybeden Bahadır tahttan indirildi.

42

Azîzüddin II. Âlemgîr (1754-1760), vezir İmâdülmülk Gaziddin’in yardımlarıyla nüfuz sağlayabildi. Güçlükle toplayabildiği orduyla Pencap’ı Dürrânîler’den geri alma teşebbüsü felâketle sonuçlandı. Ocak 1757’de Delhi ikinci defa Afganlılar’ın eline geçti. Bu hadiseden sonra vezir Gaziddin bir komplo hazırlayarak II. Âlemgîr’i tahttan indirip öldürttü (1760) ve hükümdarın oğlu Ali Cevher’i Celâleddin Şah Âlem unvanıyla tahta çıkardı. 1760-1806 devresinde iki defa tahta çıkan Şah Âlem, Baksar Savaşı’ndan sonra İngilizler’in himayesini kabul etti. Robert Clive, 1767’ye kadar devam edecek valilik görevine getirildi. Hükümdar ise İngilizler’den maaş alan bir memur durumuna düştü.

43

Bîdârbaht ve Muînüddin II. Ekber de İngilizler’in gölgesinde varlıklarını kabul ettirebilmişlerdi. Son Bâbürlü hükümdarı Sirâceddin II. Bahadır Şah’tır. 1837-1858 yılları arasında ülkede Bâbürlüler’in eski büyüklüğünden hiçbir eser kalmamıştı. Bahadır Şah 1857’de Delhi’de patlak veren ayaklanmaya zoraki ön ayak olduğu için İngilizler tarafından sert bir şekilde cezalandırıldı. Aralık 1858’de Birmanya’ya Rangun’a sürüldü ve 6 Kasım 1862’de orada öldü. II. Bahadır silik bir şahsiyet olmasına karşılık şairliği, mûsiki bilgisi ve hattatlığıyla Bâbürlüler’in son temsilcisidir.

44
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content