by Dilek ÖZÇALIŞKAN
Copyright © 2020
- ÖNSÖZ………………………………………….…5
- GÜNEŞ TUTULMASI……………………….6-7-8-9
- TEMİZ ÇEVRE…………………. 10-11-12-13-14
- 4.ARKADAŞ KULÜBÜ 15-16-17-18-19-20-21-22-23
- MEHMET’İN GÜZEL GÜNÜ…………….24-25-26
- KEDİCİK……………………………… ……..27-28
- FİL İLE ZÜRAFA………………………… …29-30
- 8. ORMANDAKİ TLKİ………………………31-32-33
- YARAMAZLIK………………………… 34-35-36
- 10.KÜÇÜK KIZ…………..……………………..37-38
- 11.PARKTA OYNARKEN…………………….39-40
- 12.ARILAR…………………………………41-42-43
- 13.BİR GÜNÜM …………………………………….44-45-46
ÖNSÖZ
Sevgili Öğrencilerim;
Sizinle ilk tanıştığım gün, gözlerinizde gördüğüm o heyecanı,ve öğrenme merakını, tüm hayatınız boyunca kaybetmemeniz benim en büyük dileğim…
Kitaplara olan sevginiz ve ilginiz sayesinde kendi kitabınızı yazacak seviyeye geldiniz…
Yüreğinize ektiğim okuma sevgisini, tüm hayatınız boyunca büyütüp hep canlı tutmanız benim en büyük ödülüm olacak…
Hepinizi çok seviyorum minik yazarlarım…
Dilek ÖZÇALIŞKAN
ÖĞRETMENİNİZ
GÜNEŞ TUTULMASI
Öğretmen Fen Bilgisi dersinde Güneş tutulmasından bahsetmişti.Bu konu Deniz ‘in dikkatini çekmişti.Ders boyunca,öğretmene sürekli sorular sordu. Öğretmen:
– ‘‘Çocuklar, Güneş tutulması bu yıl sadece Fas’tan görülebilecek ’’ dedi.İşte bu Emre’nin ilgisini çekmişti.Çünkü Emre, başka ülkelere oldukça meraklıydı. Öğretmen, Güneş tutulmasıyla ilgili araştırma ödevi verdi. Ancak ‘’internetten bulmak yok’’ dedi.Tek çareleri, kütüphaneye gitmekti.Ders bitti.Çocuklar kütüphaneye gitmek için sabırsızlanıyordu.Kütüphaneye geldiler.İki kardeş, büyük bir kütüphanenin içindeki en tozlu,en eski kitabı seçti.Kitabı alıp eve gittiler.Evde kitabı incelediler.
Sonra Deniz bir kelime okur okumaz, kitap Deniz ‘ i içine çekti.Sonra da ikisinin ortasından bir kum saati çıktı.Bu kum saati dolana kadar Deniz kitabın içinden çıkmazsa, orada kalacaktı.
Emre’de ,Deniz’e çok üzüldü.Emre diğer yazıları okudu.
Ama diğer yazıların hiçbir faydası yoktu. Bu arada Deniz ‘de çıkış yolları arıyordu.İki kardeşte o kadar üzüldü ki! Birlikte oldukları, neredeyse tüm anıları hayal ettiler. Bu arada sürede yarılamıştı. İki kardeşte diğer kardeşine ulaşmak istiyordu.İkisi de çözüm yolları bulmaya çalıştı.Emre diğer kitapları okuyup bilgi almaya, Deniz ‘ de Fas’ta dolaşıp incelemeler yapıyordu.
Sonra bir anda hava karardı.İlk önce korktular.Sonra bunun bir Güneş tutulması olduğunu anladılar.Hemen ikisi de fotoğrafını çekti.Okuldaki sunum için harika olduğunu düşündüler.
Güneş tutulması bitince, süreye baktılar. Süre bitmişti. İki kardeşte ağladı, ağladı.O kadar çok ağladı ki ikisinin de yanaklarında küçük su birikintileri oldu.İkisi de bilmese de,bu su birikintileri , yollarını bulmalarını sağlıyordu.Biraz zaman geçtikten sonra, Deniz ‘in yanına bir yere giden su birikintisi çıktı.Deniz su birikintisini takip etti.Su birikintisini bitince,
Deniz aniden Emre’nin yanına ışınlandı.İkisi birbirine sarıldı.İlk başı normal ortası heyecanlı ve sonu da mutlu bitti.Okulları içinde bir sunum hazırlamış oldular.
YAZAN
BERİL ADA BEGĞİ
TEMİZ ÇEVRE Ömer
Ömer çok mutluymuş çünkü pikniğe gideceklermiş.Daha
sonra yola koyulmuşlar.Ömer ve ailesi piknik alanına gelmişler,belediye piknik alanını yeni yapmıştır heryer yemyeşil pırıl pırıldır.Ömer piknik yerini çok ama çok beğenmiştir.Ömer ‘in annesi yere örtü serer ve malzemeleri yerleştirmeye başlarlar.annesi yemekleri hazırlar ve seslenir:
_Çocuklar sofra hazır,babanızıda çağırmayı unutmayın.Ömer:
_Tamam anne geliyoruz.Hep birlikte sofraya otururlar Ömer yemeğini bitirdikten sonra annesine:
_Eline sağlık anneciğim ben doydum der ve kalkıp çantasından daha önce dikmek için koyduğu fidesini çıkarır.uygun bir yer bulunca fideyi dikmeye kara verir.Ömer fideyi diktikten sonra başında beklemeye başlar.Ömer fidenin başında büyümesini bekliyordu heyecanla.Ömerin abisi:
_Ne bekliyorsun böyle kardeşim diye sorar.
Ömer:
_Fidanın büyümesini bekliyorum . abicim.
_Kardeşim fidan hemen öyle büyümez biraz zaman gerekir.Bunu duyan Ömer hayal kırıklığına uğrar.Eve dönme zamanı gelmiştir Ömer istemesede dönmek zorunda olduğunu bilir.Ömer ve ailesi eve dönerler Ömer birkaç gün sonra annesine sorar:
-Anneciğim bir daha ne zaman pikniğe gidecegiz?
-Oğlum birkaç hafta sonra gidebilir.
Bunu duyan Ömer bu duruma çok üzülür.Ömer anne ve babasına ısrar etsede bir faydası yoktur.Sabah olunca Ömer’in anne ve babası Ömerle ilgili birşeyler düşünmeye başlarlar onu babaannesinin yanına göndermeye karar verirler.Ömer bunu duyunca çok sevinir çünkü babaannesi köyde yaşamaktadır.Babaannesiyle birlikte hayvanları otlatır,süt sağar,kümesten yumurtaları alır köy hayatı Ömer’in çok hoşuna gider.Birkaç hafta sonra dönüş zamanı gelir.Ömer’in babası onu almaya gelir ve yola koyulurlar.eve gelen ömer annesiyle ve abisiyle hasret giderir.Annesi köy hayatı nasıl geçti diye sorar.
Ömer:
– Çok güzeldi annecim,tatillerde herzaman
gitmek isterim.
Okulların açılmasına az kalmıştır,son kez pikniğe gitmek ister ömercik hem fidesinin ne durumda olduğunu da merak eder ve hep birlikte hazırlanıp piknik yerine giderler.Ama gidince Ömer gördüklerine inanamaz birkaç ay önce geldikleri piknik alanı çöp içinde çok ama çok kötü durumdaydı.Diktiği fide çoktan yerinden koparılmıştı.Ömer babasına sorar:
– Babacığım burası nasıl böyle oldu?
-Canım oğlum insanlar doğaya nasıl davranmaları gerektiği konusunda çok bilinçli değiller ve sonuç böyle maalesef biz insanları elimizden geldiğince uyarmalıyız.
Ailecek piknik alanındaki çöpleri toplar ve evlerine giderler. Ömer Gördüğü herkesi çevreyi temiz tutması konusunda uyarır.
Bu konuyu okullar açılınca ögretmeniyle paylaşır ve okulda sosyal sorumluluk projesi başlatırlar.
Çevremizi temiz tutalım ona iyi davranalım.annesi ve babası Ömerle gurur duyarlar.
YAZAN
NEHİR ÇOLAK
ARKADAŞ KULÜBÜMÜZ
Ayten Hanım,Recep Bey, Melisa, arkadaşları
Güneşli bir gündü,pencerenin kenarındaki masada oturan Ecrin resim defterine bir şeyler çiziyordu. O sırada annesi Ayten Hanım yanına geldi ve resim yaptığını fark edince ;
-Resim mi yapıyorsun kızım neler çiziyorsun bakalım ? dedi.
Ecrin annesine dönerek;
– Hayır anne, yeni kulübümüz için afiş hazırlıyorum.
– Ayten hanım:
– Ne kulübüymüş bu böyle anlat bakalım kızım
– Ecrin:
– Arkadaşlarımla bir kulüp kurduk,bu kulübün adını da arkadaş kulübü koyduk
– Ayten hanım:
– Ne güzel olmuş aferin size peki nerede toplanıyorsunuz ?
– Ecrin:
– Giriş kattaki kapıcı dairesinde toplanacağız.
Bugün de gidip kulübümüzün yerini süsleyeceğiz.
Ecrin afişini hazırlamaya devam etti bitirir bitirmez annesine koştu ve ;
-Anne afişim hazır arkadaşlarımla kulübümüzü süslemeye gidebilir miyiz? Diye sordu.
Annesi de ona dönerek;
-Tabiki kızım ama çok dikkatli olun dışarıda, ayrıca hava güneşli olduğuna bakma güzel giyin.
diyerek cebine harçlığını sıkıştırdı. Ecrin annesinin izin vermesine sevinerek hemen hazırlanıp evden çıktı. Giriş kattaki kapıcı dairesine indiğinde arkadaşlarının onu beklediğini görünce koşmaya başladı. Hemen içeriye girip hazırlıklara başladılar. Hazırladıkları afişi,süsleri astılar. Son olarak aldıkları hopörleri de yerleştirip hazırlıkları tamamladıklarını düşünürken gerekli ışıklandırmaların olmadığını fark ettiler hemen çarşıya çıkıp gerekli ışıkları aldılar. Kulübe döndüklerinde dışarıda kalabalık gördüler ne olduğunu anlamadılar içlerine girdikçe bir baktılar kulübün içerisinden dumanlar geliyor meğersem yangın çıkmış.Ecrin ve arkadaşları çok korkmuşlar. Hemen itfaiyeyi aramışlar ve
annesine haber vermişler. Annesi hemen gelmiş, korkan Ecrin ve arkadaşlarının yanına gitmiş onları sakinleştirmiş. O sırada itfaiye gelip daha fazla dağılmadan hemen yangını söndürmüş. Hepsi çok üzülmüş tüm emekleri boşa gitmiş. Üzgün üzgün evlerine dağılmışlar. Ecrin o üzüntüsüyle yolu şaşırmış ve kalabalıktan çıkarken kendini ormanın içinde bulmuş. Kafasını bir kaldırmış kimseler yok tek başında ormanda kaybolmuş. İlk çok korkarak ağlamaya başlamış sonrasında kendine çözüm bulmaya çalışırken aklına çarşıdan aldığı ateş marşmelov çubukları gelmiş ve hemen çıkarıp onları yakarak kendine ışık yapmış çünkü çoktan akşam olmuş. O sırada ağaçların arkasından biri daha görünüyormuş bir küçük kız kendi kendine konuşuyormuş korkarak ona yaklaşmış ve ;
-Merhaba, bana yardımcı olabilir misin? Ben galiba ormanda kayboldum. Demiş.Kız:
-Tabiki de gel seni kediciğimle beraber buradan çıkaralım demiş
Ecrin kendi kendine konuştuğu sandığı kızın aslında kedisinin olduğunu ve onunla konuştuğunu fark etti kendi kendine gülmeye başladı. Hatta giderken bunu kıza anlatıp güle
güle yürüdüler.Sonunda ormanın içinden çıkmayı başarmışlardı. Ecrin ormanda gördüğü kıza çok teşekkür ederek evinin yolunu tuttu hemen yolu hatırlamıştı evlerinin yanındaki ormandı oysa, ama karanlıkta seçememişti.
Eve giren Ecrin annesinin sesiyle kedine geldi.
Ayten hanım:
-Neredesin sen kızım çok merak ettik akşam oldu dedi.
Ecrin başında geçenleri anlatırken geç olmuş ve babası geldi.
Babası Recep Bey:
-Ecrin kızım sana bir sürprizim var. Dedi Ecrin merakla babasının yanına geldi ve dinledi.
Babası Recep Bey :
-Kulübünüzü tüm komşular toplanıp temizledik ve boyadık. Hatta süs ve ışıklandırmanızı da yaptım. Kendi afişinizi tekrar yapıp asarsınız sadece bir şeye ihtiyacınız olursa bize söyleyebilirsiniz. Bundan sonra güvenle oturabilirsiniz kulübünüzde. Dedi
Bu sözlerin üzerine çok mutlu olan Ecrin zıplayıp babasına sarılmaya başladı çok teşekkür etti.
Ecrin artık yorulmuştu ve pijamalarını giyip ailecesine iyi geceler dileyerek uyumaya gitti.
Sabah annesinin seslenmesiyle uyanan Ecrin hemen kalkıp annesine;
-kulübü görmeye gidebilir miyim ? diye sordu
Ayten hanım:
-okuldan gelince gidebilirsin geç kalacaksın. Dedi.
Hemen hazılanan ecrin annesini bekliyordu.Annesi Ayten hanım işe giderken Ecrin’i de okula bırakacaktı. Apartmadan aynı sınıfta olduğu arkadaşı Melisa’yı da alıp okula gitmek için yola çıktılar.
Ecrin okulda bir türlü dikkatini toplayamıyordu aklı kulüpte kalmıştı. Okuldan çıkınca ilk oraya gitmeyi düşünüyordu. Tenefüste arkadaşlarıyla konuşup plan yaptılar. Zil çalmıştı ve toplanıp evlerine gittiler okul yakınlarındaydı beraber gidebiliyorlardı.
Kulübe şöyle kapıdan bir baktıktan sonra planladıkları gibi ilk evlerine gittiler. Evine giden ecrin elini yüzünü yıkayıp üstünü değiştirdi. Ailesine yardımcı olarak yemek hazırlayıp yediler. Ecrin ailesinden ilk Melisa’lara gidip hazırlık yapmak için ve oradan kulübe gitmek için izin istedi. Ailesi de tabiki destekleyerek yardıma ihtiyacın olursa mutlaka gel dediler. Ecrin hemen kağıt kalem ve boyama kitaplarını alıp Melisa’lara koştu.
Melisa onu bekliyordu hemen odalarına masaya geçerek afiş hazırladılar. O sırada Melisa’nın annesi onlara mis gibi kek ve taze portakal suyu getirdi. Ecrin ve Melisa çok sevinerek teşekkür etti.
Hazırlıklarını bitiren Ecrin ve Melisa diğer arkadaşlarını arayıp kulübe indiler. Kulübü istedikleri gibi hazırladılar herşey tamdı. Ve planladığı gibi oldu herşey eskisinden çok daha güzel oldu herşey şimdi tek bir şey kalmıştı o da yarın ki açılış okuldaki arkadaşlarıyla beraber arkadaş kulübünü açacaklardı. Geç olmadan evlerine dağılıp uyudular.
Güzel gün gelmişti gözlerini açar açmaz hemen hazırlanmaya başlayan Ecrin çok mutluydu. Annesi de bu mutluluğu merak ediyordu ama Ecrin planladıkları gibi kimseye söylemiyordu okuldan geldiklerinde sürpriz olacaktı. Okula gitmek için Melisa’yı da alıp yola çıkmışlarıdı. Okulda herkese hazırladıkları afişlerden dağıttılar ve çıkış saatini sabırsızlıkla beklediler. Zil çalmıştı ve çıkış saati gelmişti bahçede buluşup gittiler zamanları kısıtlıydı. Hemen evlerine gidip üstlerini değişip elini yüzünü yıkayarak arkadaş kulübünde toplandılar. Herkes evinde olan yapboz,oyun kartları, soru kitapları gibi şeyleri getirmişti ve dolaplara yerleştirmiştik burası Ecrin ve arkadaşlarının yeriydi.
Herşey istedikleri gibi mükemmel olmuştu herkes gelmişti şimdi sıra güzel müzikle açılışı başlatmaktı hopörlerden yayılan seslerle beraber zıplayıp dans etmeye başladılar. Artık Ecrin ve arkadaşları kulüblerinde çok mutlulardı. Arkadaş kulübü onlar için oyun,ders,eğlence her şeydi.
YAZAN
ECRİN NUR KAYIKÇI
MEHMET’İN EN GÜZEL GÜNÜ
O gün Mehmet’in programı çok sıkışıktı. Çünkü; hem yüzmesi, hem de futbolu vardı.
Babası:
– Oğlum, ya yüzme, ya da futbol, dedi.
Mehmet:
-Futbol, dedi.
Çünkü sınıfını maçta kendisini desteklemeye çağırmıştı. Maç başladığında, çok hızlı ve zor geçti. Mehmet’in arkadaşları tezahürat yaptı. Mehmet aldığı destek ile daha bir coşkulu oynadı. Desteklenince kendini daha iyi hissediyordu. Sanki ayakları daha güçlüydü. Maç 1-0 bitti. Tek golü Mehmet atmıştı. Takım arkadaşları Mehmet’le gol sevinci yaşadı.
Sürpriz bir olay vardı maç çıkışında. Mehmet Ronaldo’yu gördü. Ronaldo bir etkinlik için stada gelmiş, maçın son dakikalarını seyretmişti. Hatta Mehmet’in golünü alkışlamıştı bile. Mehmet Ronaldo’nun yanına gitti. Tam Mehmet, Ronaldo’ dan imza alacakken, Ronaldo Mehmet’ten imza istedi. Herkes çok güldü. 2-C sınıfı olarak yazdıkları kitabı imzalayıp Ronaldo’ya hediye ettiler.
Ronaldo onlara imza verdi. Sonra Ronaldo gitmesi gerektiğini söyledi. Mehmet birazda olsa üzüldü.
Mehmet eve gidince olanları babasına anlattı. Babası da Mehmet ’in en çok istediği “Benim Adım Ronaldo” kitabını aldı.
Kitap Ronaldo’nun da arkadaşları ile oynayınca, sevdikleri maçını izlediğinde daha mutlu olduğunu, daha iyi oynadığını anlatıyordu.
Çok para kazanmaktan bile daha iyi, arkadaşları olmak diye düşündü .
YAZAN
İRFAN MEHMET AŞKIN
KEDİCİK
Bir varmış bir yokmuş. Güzel bir kedi varmış. Bu kedi gökyüzüne bakar, yıldızlara şarkı söylermiş. Bir gece gökyüzünde hiç yıldız kalmamış. Çok üzülmüş, gökyüzüne doğru uçmaya başlamış. Ayın tepesine çıkmış, seslenmiş yıldızlara ;”gökyüzünün ışıkları nerdesiniz?” Bir de bakmış ki hepsi yorgun uyuyormuş.
Kedicik onlara ninni söylemiş ve yarın yine geleceğim diye fısıldamış. Bu seferlik uykunuzu alın, sonra yer yüzüne indirmiş ay kediciği. Kedicik yıldızları uyusada uyanık olsa da hep severmiş.
Her gece yıldızlara şarkı söylemeye devam etmiş.
YAZAN:
BERAT KAAN KORKMAZ
İYİ KALPLİ ZÜRAFA
Günlerden bir gün fil, arkadaşlarıyla oyun oynuyormuş.Ağacın yanında tek başına duran zürafayı görmüş, onun yanına gitmiş ve ona neden onlarla oynamadığını sormuş.
Zürafa ona çok uzun olduğu için kimsenin onunla oynamadığını söyler.Fil ona der ki; “beni de arkadaşlarım iri olduğum için aralarına almazlardı. Fakat sonradan hepimiz şunu anladık ki farklılıklarımız bizi biz yapan şeydir.Sonrasında zürafa da onların yanına gider ve oyun oynarlar.Bundan sonra zürafanın en iyi arkadaşı fil olmuş.
YAZAN:
MUHAMMED ARDA BİLEN
ORMANDAKİ TİLKİ
Dıgıdak at gerçekten de çok hızlı koşardı.Kuşların dışında hiçbir hayvan onu geçemezdi. Görelim o zaman …
Sahibi Dıgıdak At’ı serbest bırakmıştı. O da dışarıya çıktı, sevdiği kırlara koştu. Koşsun bakalım…Dıgıdak at evinden çok uzaklarda ot otladı. Su içti. Yanlız olunca ne olunca ne otun ne de suyun tadı vardı.. Niye bir arkadaşı yoktu ki?
O böyle düşünürken ne oldu dersiniz? Karşısına bir tane kurt çıktı. Aç ve zayıf bu kurta ta yaklaştı..En tatlı sesiyle; “Uuuu!! Yarışmayı çok sevdiğiniz duydum. Benimle yarışır mısınız?” dedi. O an Dıgıdak At çok mutlu oldu. “Yarışırım tabii” dedi. Kurt; “O zaman şu karlı tepeye doğru koşalım, ne dersin? “diye sordu. Kurt daha onun yanıtını beklemeden koşmaya başladı. Dıgıdak At durur mu? O da başladı kurdun arkasından koşmaya.
Dıgıdak At tam tepeye varacakken zınk diye duruverdi. O sırada aç kurtlar çevresini sarıverdiler. Buyrun bakalım…Dıgıdak At öyle korktu ki sormayın, kişnedi, şaha kalktı, kurtların üstünden atlayıp gerisin geriye koşmaya başladı.
Koştu, koştu, canını zor kurtardı. O günden sonra tanımadığı kimseyle yarışmaya gitmedi…
Aferin Dıgıdak At sana…
YAZAN:
ZEYNEP SÜMEYYE OCAK
YARAMAZ ÇOCUK
Küçük Oya beş yaşındaydı. Her zaman aburcubur yer, sağlıklı yiyecekleri yemezdi.Bir gün Oya annesi evde yokken, mutfağı karıştırmaya başladı. Dolabın üzerindeki kutuyu gördü ve “acaba içinde ne var?” diye düşündü. Hemen sandalyeyi alıp dolabın üzerindeki kutuyu aldı. Kutuyu açınca çok mutlu oldu.İçinde bir sürü şekerleme vardı.
Hepsini bir anda bitiriverdi. Sonra dişleri ağrımaya başladı. O sırada annesi eve geldi. Oya annesine , ağlayarak, dişlerinin çok ağrıdığını söyledi.Annesi Oya’yı hemen diş doktoruna götürdü. Doktor, Oya’ya , dişlerinin neden böyle ağrıdığını anlattı.Oya hatasını anladı, artık şekerleme yemeyeceğine, sağlıklı yiyecekler yiyeceğine ve dişlerini düzenli olarak fırçalayacağına söz verdi.
YAZAN:
ALYA PEHLİVAN
KÜÇÜK KIZ
Bir köyde yaşayan küçük bir kız çocuğu varmış, adı Ebru’ymuş. Ebru’nun okulu şehirde olduğu için, okula gitmek için uzun bir yol yürüyormuş. Giderken yürüdüğü yolda; kuşlar, çiçekler, böceklerle oynaya oynaya yürürmüş.Bu da onu çok mutlu edermiş.
Ebru birgün yine okula giderken, kuşların peşine takılıp on ları yakalamaya çalışıyormuş. Ama farketmeden okul yolundan uzaklaşmış, yolunu kaybetmiş. Korkudan bir ağacın altında sığınıp ağlamaya başlamış.
Nerde olduğunu ve ne yapacağını bilemeyen Ebru, korku içinde beklerken onu yol üstünden geçen bir amca fark etiş. Amca ona neden burda tek başına oturduğunu sormuş.Ebru ne kadar korksa da yardıma ihtiyacı olduğunu biliyormuş, bu yüzden de kaybolduğunu söylemiş.
Amcanın yardımıyla Ebru evine varmış.
Birdaha okul yolundan uzaklaşmaması gerektiğini anlamış ve birdaha yapmamış.
YAZAN: ÇINAR TAŞ
PARKTA OYNARKEN
Arkadaşımla parkta oynarken, birdenbire karşımıza rengarenk bir kelebek çıktı. Arkadaşım Gülsüm ile peşinden koşmaya başladık. Elimizle tutmaya çalışırken, gözden kayboldu. Parkta oynamaya devam ettik. Annem ve kardeşim yanımıza geldiğinde; heyecanla gördüğümüz kelebeği anlattığımızda, annem, kelebeği asla elimizle tutmamamız gerektiğini söyledi.
Kelebekler hakkında konuşmaya başladık. Onların hayatlarının kısa olduğunu ve bir günde tırtıl olarak doğup, kelebek olarak öldüğünü öğrendik.
Gülsüm ile çok üzüldük. Bird aha kelebeklerin peşinden koşmamaya karar verdik.
YAZAN:
MEVANUR ÖKSÜZ
ARILAR
Bir varmış bir yokmuş. Bir gün Mina arılara bakmak istedi. Dürbünle arılara baktı. İğnesini gördü. Ve yakından görmek için yanlarına gitti. Mina arıya ellemek istemiş, ama arı izin vermemiş.
Arı onu kovalamaya başlamış. Koşa koşa eve gitmiş. Odasına gidip pencereden arılar geliyor mu diye bakmış. Penceren bakarken bir kuş yuvası görmüş, hemen annesinin yanına gitmiş.Annesinin elinden tutarak pencerenin önüne getirmiş ve beraber kuşları izlemeye başlamışlar..
Annesi Mina’ya seslenip “lunaparka gidelim mi?” demiş. Sonra orada arkadaşlarıyla karşılaşmış, beraber eğlenmişler.
Eve gidip uyumuşlar.
Sonra sabah olmuş, kahvaltı yapmışlar, tavukları beslemek istemiş, annesi de izin vermis ama Mina nasıl yem verileceğini bilmiyormuş.Annesine seslenmiş,ama annesi duymamış, Mina annesinin kızacağından korkmuş ama annesi ona hiç kızmamış.
Mina bahçede oyun oynamış ve akşam olmuş uyumuşlar…
YAZAN:
RABİA BENGÜ USLU
Bir varmış, bir yokmuş, Cemre adında bir kız varmış.Cemre ailenin tek çocuğuymuş. Cemre’yi bir gün annesi lunaparka götürmüş. Cemre dönme dolaba ve çarpışan arabaya binmiş. Cemre lunaparkta hediye çekilişine katılmış.Oradan dürbün kazanmış.Hediyesini çok beğenmiş. Dürbünle gökyüzüne bakmış,kuşları görmüş.Cemre ile annesi parkta gezerken dondurmasına arı gelmiş. Cemre dondurmasınını yiyemeden yere düşürmüş. Cemre ve annesi eve dönerken annesine” anneciğim keşke bizimde bir kuşumuz olsa” demiş.
Eve dönerken annesi Cemre’ye bir kuş ve kafes almış. Cemre kuşun adını Limon adını koymuş. Cemre annesine teşekkür edip, öpmüş. Güzel bir günün ardından Cemre yorulmuş, Limon’u da alıp odasına gitmiş. Biraz Limon’la konuşup oynadıktan sonra Cemre’nin uykusu gelmiş.
Cemre dişlerini fırçalayıp yatağına yatmış, güzel bir uykuya dalmış… YAZAN:
SİMAY ECRİN BAŞ
TUANA’NIN BİR GÜNÜ
Bir varmış bir yokmuş, Tuana adında bir kız varmış. Tuana okuldan gelmiş, çok yorulmuş, ablasına “ablacığım beni yarın lunaparka götürür müsün? “ demiş. Ablası da Tuana’ya “Evet güzel kardeşim.” demiş. Tuana gece olunca, dürbününü alıp odasının camından yıldızlara bakmış. Yıldızlara bakmaktan artık uykusu gelmiş.Yatağına girip uyumuş.
Sabah uyanınca kahvaltısını yapmış. Sonra ablasıyla hazırlanıp lunaparka gitmek için yola çıkmışlar..Ablası telefona bakarken, Tuana ablasının elini bırakmış. Gördüğü arı kovanına elini sokmuş ve arı onu ısırmış..Lunaparka gidememiş, eve dönmüşler.
YAZAN:
TUANA CEBECİ
Published: Apr 15, 2020
Latest Revision: Apr 16, 2020
Ourboox Unique Identifier: OB-778103
Copyright © 2020