by Dilek ÖZÇALIŞKAN
Copyright © 2019
BİZİM HİKAYEMİZ
ATATÜRK İLKOKULU
1-C SINIFI ÖĞRENCİLERİ
YAZAR OLMA YOLUNDA
2019
ÖNSÖZ
Sevgili Öğrencilerim;
Sizinle ilk tanıştığım gün, gözlerinizde gördüğüm o heyecanı,ve öğrenme merakını, tüm hayatınız boyunca kaybetmemeniz benim en büyük dileğim…
Henüz okumayı yeni öğrenmenize rağmen, kitaplara olan sevginiz ve ilginiz sayesinde kendi kitabınızı yazacak seviyeye geldiniz…
Yüreğinize ektiğim okuma sevgisini, tüm hayatınız boyunca büyütüp hep canlı tutmanız benim en büyük ödülüm olacak…
Hepinizi çok seviyorum minik yazarlarım…
Dilek ÖZÇALIŞKAN
ÖĞRETMENİNİZ…
CEMRE’NİN MERAKI
Bir varmış bir yokmuş Cemre adında bir kız varmış. Köyde yaşıyormuş, evlerine yakın bir de ağaç varmış. Ağacın üstünde bir kuş yuvası varmış. Cemre babasını çağırmış heyecanla ve bunun ne olduğunu sormuş. Babası bunun bir kuş yuvası olduğunu söylemiş. Cemre’nin babası balcılıkla uğraşıyormuş. Bir çok bal kovanları varmış.
Cemre bir gün boynunda dürbün olan bir adam görmüş, ancak dürbünün ne işe yaradığını bilmiyormuş.Annesinin yanına gidip, boynunda dürbünle gezen adamı işaret etmiş, dürbünün ne işe yaradığını sormuş, annesi ona; bu aletin uzaktaki şeyleri büyük olarak gösterdiğini söylemiş.Ayrıca bu adamın bir veteriner olduğunu, bununla kuşlara baktığını ve yaralı kuşları tespit ettiğini de söylemiş. Cemre o yaz İstanbul’daki teyzesini ziyraret etmiş, teyzesi onu lunaparka götürmüş, Cemre ilk kez bir dönme dolap görüyormuş. Binmek istemiş, teyzesiyle birlikte dönme dolaba binen Cemre hem heyecanlanmış hem çok mutlu olmuş.Tatil bitince evlerine doğru yola çıkmışlar…
YAZAN:
ALPEREN AYDOĞAN
EREN’İN HAYALİ
Bir zamanlar küçük bir kasabada yaşayan Eren adında küçük bir çocuk varmış. Bu çocuğun hayalleri varmış. Hayallerinden biri de; müzeye gitmekmiş.Ertesi gün okula gitmek için hazırlanıp evden çıkmış.Okulda öğretmen dördüncü derste; bir müze gezisi yapacaklarını söylemiş. Eren bunu duyunca sevinçten havalara uçmuş. Ertesi gün müzeye gitmişler, Eren otobüsten inince babası ile karşılaşmış. Onu bir yıldır görmüyormuş. Çünkü İstanbul’da çalışıyormuş babası. Babası da Eren ile birlikte müzeye gelmiş.
Müzeye girdiklerinde içinde kelebekler uçuyor elleri titriyormuş.Babası Eren’e sakin olmasını söylemiş.Eren bir sürü harika tarihi eserleri görmüş.
Gezi iki saat sürmüş, kasabaya geri dönmüşler ama Eren babasının yine İstanbul’da kalacağını duyunca çok ama çok üzülmüş. Erkenden uyuyan Eren o günü hiçbir zaman unutmamış.
YAZAN:
ALPEREN BOYLU
MİNİK KUŞLARIM
Bundan bir yıl önce kuşlarım olmasını çok istiyordum. Babam da kardeşimle bana iki tane kuş aldı. Kuşların biri mavi, diğeri sarı renkti. Kuşlarımıza çok iyi bakıyorduk. Birinin adı Maviş, diğerinin adı ise Limon’du.Gün geçtikçe onlara daha çok alışıyorduk, ve onlara konuşmayı öğretiyorduk.
Her sabah onların sesleriyle uyanıyorduk, yemlerini veriyorduk. Uyanınca balkona koyar güneşlendirirdik. Gel zaman git zaman, bir sabah uyandık ki kuşlardan bir tanesi ölmüş.Sarı renk olan yani Limon. Çok üzüldüm, çok ağladım, sonar onu bahçeye gömdük. Limon öldükten sonra Maviş hiç ses çıkarmıyordu. İki gün sonra uyandığımızda Maviş de ölmüştü.
Çok üzüldüm ama elimden birşey gelmiyordu. Meğerse ceyranda kalmışlar…
YAZAN:
ALPEREN ZENGİN
YARAMAZ ÇOCUK OYA
Küçük Oya beş yaşındaydı. Her zaman aburcubur yer, sağlıklı yiyecekleri yemezdi.Bir gün Oya annesi evde yokken, mutfağı karıştırmaya başladı. Dolabın üzerindeki kutuyu gördü ve “acaba içinde ne var?” diye düşündü.
Hemen sandalyeyi alıp dolabın üzerindeki kutuyu aldı. Kutuyu açınca çok mutlu oldu.İçinde bir sürü şekerleme vardı.
Hepsini bir anda bitiriverdi. Sonra dişleri ağrımaya başladı. O sırada annesi eve geldi. Oya annesine , ağlayarak, dişlerinin çok ağrıdığını söyledi.Annesi Oya’yı hemen diş doktoruna götürdü.
Doktor, Oya’ya , dişlerinin neden böyle ağrıdığını anlattı.Oya hatasını anladı, artık şekerleme yemeyeceğine, sağlıklı yiyecekler yiyeceğine ve dişlerini düzenli olarak fırçalayacağına söz verdi.
YAZAN:
ALYA PEHLİVAN
ŞARKI SÖYLEYEN KEDİ
Bir varmış bir yokmuş. Güzel bir kedi varmış. Bu kedi gökyüzüne bakar, yıldızlara şarkı söylermiş. Bir gece gökyüzünde hiç yıldız kalmamış.
Çok üzülmüş, gökyüzüne doğru uçmaya başlamış. Ayın tepesine çıkmış, seslenmiş yıldızlara ;”gökyüzünün ışıkları nerdesiniz?” Bir de bakmış ki hepsi yorgun uyuyormuş. Kedicik onlara ninni söylemiş ve yarın yine geleceğim diye fısıldamış. Bu seferlik uykunuzu alın, sonra yer yüzüne indirmiş ay kediciği. Kedicik yıldızları uyusada uyanık olsa da hep severmiş.
Her gece yıldızlara şarkı söylemeye devam etmiş.
YAZAN:
BERAT KAAN KORKMAZ
EJDERHA İLE İYİ KALPLİ KIZ
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde Lili adında bir kız yaşarmış.Birgün Lili yürüyüşe çıkmış. Yürüyüşte bir ejderha görmüş. Önce ondan korkmuş, sonra, o ben ona bir şey yapmazsam o da bana bir şey yapmaz diye düşünmüş. Ejderha Lili’ye ateş püskürtmüş. Lili çok korkmuş.Ejderha kötü kalpli imiş. Lili ona iyi olmasını anlatmaya başlamış.Kağıdı kalemi eline almış, anlatmaya başlamış.
Lili ejderhaya “zaten dünyada yeterince kötü var” demiş. ” Karşına çıkan insanlara zarar verme, dünyada iyi insanlar da var !“ demiş.
Lili ejderhanın kendini korumak için ateş püskürttüğünü anlamış. Ejderha da Lili’nin iyi kalpli olduğunu,ona zarar vermeyeceğini anlamış.
Ejderha ile Lili bu olaydan sonra çok iyi arkadaş olmuşlar.
YAZAN:
BERİL ADA BEGĞİ
KAYBOLAN EBRU MASALI
Bir köyde yaşayan küçük bir kız çocuğu varmış, adı Ebru’ymuş. Ebru’nun okulu şehirde olduğu için, okula gitmek için uzun bir yol yürüyormuş. Giderken yürüdüğü yolda; kuşlar, çiçekler, böceklerle oynaya oynaya yürürmüş.Bu da onu çok mutlu edermiş.Ebru bir gün yine okula giderken, kuşların peşine takılıp on ları yakalamaya çalışıyormuş. Ama farketmeden okul yolundan uzaklaşmış, yolunu kaybetmiş. Korkudan bir ağacın altında sığınıp ağlamaya başlamış.
Nerde olduğunu ve ne yapacağını bilemeyen Ebru, korku içinde beklerken onu yol üstünden geçen bir amca fark etiş. Amca ona neden burda tek başına oturduğunu sormuş.Ebru ne kadar korksa da yardıma ihtiyacı olduğunu biliyormuş, bu yüzden de kaybolduğunu söylemiş.Amcanın yardımıyla Ebru evine varmış.
Bir daha okul yolundan uzaklaşmaması gerektiğini anlamış ve bird aha yapmamış.
YAZAN:
ECRİNNUR KAYIKÇI
PANDA VE ÇİTANIN DOSTLUĞU
Panda;
Pandalar; bambu yer. Bambu kök ve yapraklarından günde on beş kilo tüketir.
Çita;
Çita en hızlı koşan hayvandır. Koşma hızı, saatte yüz beş kilometredir.
Başlıyoruz……
Günlerden bir gün, çita avını yakalamak için hızlıca koşarken, bir bambu ağacına çarpmış. Bunu gören panda hemen çitanın yanına gelir ve hızlıca onunla ilgilenir.Çita iyileşince Pandaya teşekkür eder ve beraber arkadaş olurlar. Hem de ne arkadaşlık…Ömür boyu…
O günden sonra panda ve çita zor zamanlarında birbirlerine hep yardım etmişler…
YAZAN :
FEVZİ MELİH ASLAN
MEHMET’İN MACERALARI
Bir varmış bir yokmuş. Mehmet diye bir çocuk varmış. Asaf diye bir kuzeni varmış. Bunlar çok iyi anlaşıyorlarmış. Bir gün Mehmet’in bir kız kardeşi olmuş. Kardeşini görmeye hastahaneye gitmişler. Asa file Mehmet küçük kardeşini görünce çok sevinmiş.Kardeşin eve gelmesini heyecanla beklemişler. Sonunda kardeşi eve gelmiş. Mehmet kardeşini hemen yatağına koymuş. Sonra kardeşiyle oyun oynamaya başlamış. Asaf’ta yatağa gelmiş. Büyüdükçe birlikte çok eğlenmişler.Yıllar sonra Serra büyümüş,beraber güzel oyunlar oynamışlar.Bir gün Asaf’ın da bir kardeşi olmuş. O zaman oyun oynamak çok daha eğlenceli oluyormuş.
Mehmet Asaf’la beraber oynamayı çok seviyormuş. Asaf’la oynarken hiç yorulmazmış, hiç sıkılmazmış, çok eğlenirmiş.Mehmet büyümüş , artık okula başlamış.Mehmet, okulunu çok seviyormuş.Öğretmenini de çok seviyormuş.Öğretmeninin ismi Dilek ÖZÇALIŞKAN’mış. Mehmet’in okulda da çok arkadaşı olmuş. Arkadaşlarıyla çok iyi anlaşıyormuş. Kardeşlerini, kuzenlerini, arkadaşlarını, öğretmenini çok severmiş…
YAZAN
İRFAN MEHMET AŞKIN
MELEK İLE PENGUEN
Bu gün Melek için çok heyecanlı bir gündü. Ablası onu hayvanat bahçesine götürecekti.Melek oradaki bütün hayvanları merak ediyordu. Ama en çok penguenleri görmek için sabırsızlanıyordu. Melek erkenden hazırlanmış, hayvanat bahçesine gitmek üzere yola çıkmışlar. Hayvanat bahçesine vardıklarında Melek’in heyecanı ikiye katlanmıştı. Bir görevli ile gezmeye başladılar. İlk önce zürafaları görmüşlerdi. Melek bir an “ne kadar da uzun boyları var” diye düşündü. Ablası gülerek; “evet tatlım zürafaların boyları çok uzundur .“ dedi. Sıra penguenlerdeydi. Penguenleri gören Melek, onları sevmek istedi. Ama görevli buna izin vermedi. Melek biraz üzülse de onları gördüğü için çok mutluydu. Flamingo, zebra, rakun ve timsahları gezdikten sonra biraz mola verdiler.O sırada hayvanat bahçesinde bir anons yapıldı. Yavru penguenlerden biri kayıptı.Melek çok endişelendi. Ablası ile penguenlerin bölümüne giderken, çalıların arasında bir şey gördü.Melek ablasının elini bırakıp çalıların oraya koştu, evet, bu kayıp penguendi.Melek ve ablası görevlileri çağırıp pengueni teslim ettiler. Melek’e yavru pengueni bulduğu için teşekkür edip, isterse ona bir isim verebileceğini söylediler.. Melek çok mutlu olmuştu. Yavru penguene “Tatlış” adını verdi ve hayvanat bahçesi gezileri böylece sona ermişti…
YAZAN:
GÖZDE PINARBAŞI
KELEBEĞİN DÜNYASI
Arkadaşımla parkta oynarken, birdenbire karşımıza rengarenk bir kelebek çıktı. Arkadaşım Gülsüm ile peşinden koşmaya başladık. Elimizle tutmaya çalışırken, gözden kayboldu. Parkta oynamaya devam ettik. Annem ve kardeşim yanımıza geldiğinde; heyecanla gördüğümüz kelebeği anlattığımızda, annem, kelebeği asla elimizle tutmamamız gerektiğini söyledi.
Kelebekler hakkında konuşmaya başladık. Onların hayatlarının kısa olduğunu ve bir günde tırtıl olarak doğup, kelebek olarak öldüğünü öğrendik.
Gülsüm ile çok üzüldük. Bird aha kelebeklerin peşinden koşmamaya karar verdik.
YAZAN:
MEVANUR ÖKSÜZ
FİL İLE ZÜRAFANIN DOSTLUĞU
Günlerden bir gün fil, arkadaşlarıyla oyun oynuyormuş.Ağacın yanında tek başına duran zürafayı görmüş, onun yanına gitmiş ve ona neden onlarla oynamadığını sormuş.
Zürafa ona çok uzun olduğu için kimsenin onunla oynamadığını söyler.Fil ona der ki; “beni de arkadaşlarım iri olduğum için aralarına almazlardı.”
Fakat sonradan hepimiz şunu anladık ki farklılıklarımız bizi biz yapan şeydir.Sonrasında zürafa da onların yanına gider ve oyun oynarlar.Bundan sonra zürafanın en iyi arkadaşı fil olmuş.
YAZAN:
MUHAMMED ARDA BİLEN
CANIM ÖĞRETMENİM
Küçük bir kız varmış, adı Nehir’miş. Onun bir de kardeşi Ömer varmış. Nehir artık okula başlamış. Anaokuluna gitmiş.Anasınıfında, resim yapıyormuş, oyunlar oynuyormuş, ama ders yapmayı hiç sevmiyormuş. Annesi ders yapmadığı için çok üzülüyormuş. Küçük kız için tatil zamanı gelmiş.Tatilde kardeşiyle oyunlar oynamış, bazen kardeşiyle kavga etmiş, annesine yardım etmiş.Tatil bitmiş, küçük kız birinci sınıfa başlamış, ama okula gitmek istemiyormuş. Dersler ona zor geliyormuş.
Küçük kız öğretmenini görünce bütün korkuları gitmiş. Çünkü öğretmeni onlara ; “okuldaki anneniz benim” demiş. Öğretmenin söyledikleri küçük kızı çok mutlu etmiş. Öğretmen çocuklarına dersleri sevdirerek yaptırmış.Küçük kız artık okumaya geçmiş. Dilek öğretmenine okumayı öğretti diye bu kitabı yazmış…
YAZAN:
NEHİR ÇOLAK
MİNA
Bir varmış bir yokmuş. Bir gün Mina arılara bakmak istedi. Dürbünle arılara baktı. İğnesini gördü. Ve yakından görmek için yanlarına gitti. Mina arıya ellemek istemiş, ama arı izin vermemiş.
Arı onu kovalamaya başlamış. Koşa koşa eve gitmiş. Odasına gidip pencereden arılar geliyor mu diye bakmış. Penceren bakarken bir kuş yuvası görmüş, hemen annesinin yanına gitmiş.Annesinin elinden tutarak pencerenin önüne getirmiş ve beraber kuşları izlemeye başlamışlar.Annesi Mina’ya seslenip “lunaparka gidelim mi?” demiş. Sonra orada arkadaşlarıyla karşılaşmış, beraber eğlenmişler.Eve gidip uyumuşlar.
Sonra sabah olmuş, kahvaltı yapmışlar, tavukları beslemek istemiş, annesi de izin vermis ama Mina nasıl yem verileceğini bilmiyormuş.Annesine seslenmiş,ama annesi duymamış, Mina annesinin kızacağından korkmuş ama annesi ona hiç kızmamış.Mina bahçede oyun oynamış ve akşam olmuş uyumuşlar…
YAZAN:
RABİA BENGÜ USLU
CEMRE’NİN MUTLULUĞU
Bir varmış, bir yokmuş, Cemre adında bir kız varmış.Cemre ailenin tek çocuğuymuş. Cemre’yi bir gün annesi lunaparka götürmüş. Cemre dönme dolaba ve çarpışan arabaya binmiş. Cemre lunaparkta hediye çekilişine katılmış.Oradan dürbün kazanmış.Hediyesini çok beğenmiş.
Dürbünle gökyüzüne bakmış,kuşları görmüş.Cemre ile annesi parkta gezerken dondurmasına arı gelmiş. Cemre dondurmasınını yiyemeden yere düşürmüş. Cemre ve annesi eve dönerken annesine” anneciğim keşke bizimde bir kuşumuz olsa” demiş. Eve dönerken annesi Cemre’ye bir kuş ve kafes almış. Cemre kuşun adını Limon adını koymuş. Cemre annesine teşekkür edip, öpmüş. Güzel bir günün ardından Cemre yorulmuş, Limon’u da alıp odasına gitmiş. Biraz Limon’la konuşup oynadıktan sonra Cemre’nin uykusu gelmiş.
Cemre dişlerini fırçalayıp yatağına yatmış, güzel bir uykuya dalmış…
YAZAN:
SİMAY ECRİN BAŞ
TUANA’NIN BİR GÜNÜ
Bir varmış bir yokmuş, Tuana adında bir kız varmış. Tuana okuldan gelmiş, çok yorulmuş, ablasına “ablacığım beni yarın lunaparka götürür müsün? “ demiş. Ablası da Tuana’ya “Evet güzel kardeşim.” demiş. Tuana gece olunca, dürbününü alıp odasının camından yıldızlara bakmış. Yıldızlara bakmaktan artık uykusu gelmiş.Yatağına girip uyumuş.
Sabah uyanınca kahvaltısını yapmış. Sonra ablasıyla hazırlanıp lunaparka gitmek için yola çıkmışlar. Ablası telefona bakarken, Tuana ablasının elini bırakmış. Gördüğü arı kovanına elini sokmuş ve arı onu ısırmış..Lunaparka gidememiş, eve dönmüşler.
YAZAN:
TUANA CEBECİ
LUNAPARK
Bugün Mehmet’in doğum günüydü. Mehmet çok güzel bir doğum günü hayal ediyordu. Annesi Mehmet’e markete gideceklerini söyledi.Mehmet, doğum gününü hatırlamadığı için üzüldü. Yola çıktılar.Fakat bu yol lunaparka gidiyordu.
Lunaparkta Mehmet’i çok güzel bir süpriz bekliyordu. Lunaparka gelince Mhmet çok şaşırdı. Ona doğum günü şarkısı söyleyen arkadaşlarını ve elinde pasta olan babasını gördü. Koşup mumu üfledi ve herkese teşekkür etti.
Arkadaşları ile atlı karıncaya ve çarpışan arabaya, dönme dolaba bindiler. Daha sonra annelerine çiçek toplayıp verdiler. Herkes çok eğlendi. Mehmet’in hayal ettiğinden daha güzel bir doğum günü olmuştu. Mehmet anne ve babasına onları çok sevdiğini söyledi…
YAZAN:
YAĞIZ BEHA AKBULUT
KAPLUMBAĞA İLE YILAN
Bir varmış bir yokmuş. Bir ağacın kenarında yaşayan bir kaplumbağa varmış. Bir gün evine yiyecek götürmek için yuvasından ayrılmış. Otları toplarken, bir yılanla karşılaşmış ve hemen kabuğunu içine saklanmış.
Ertesi gün yine ot toplamak için doğaya inmiş. Doğaya varmış. Otları tam toplamaya başlamış ki yılan iki kayanın arasına sıkışmış.
Kaplumbağa yılana hemen yardım etmiş. O günden sonra arkadaş olmuşlar..
Sonra da yılan kabuğundan çıkmış ve yemeklerini alıp evine gitmiş…
YAZAN :
YÜKSEL EGEMEN KARAÇİN
YARIŞMAYI ÇOK SEVEN DIGIDAK AT
Dıgıdak at gerçekten de çok hızlı koşardı.Kuşların dışında hiçbir hayvan onu geçemezdi. Görelim o zaman …Sahibi Dıgıdak At’ı serbest bırakmıştı. O da dışarıya çıktı, sevdiği kırlara koştu. Koşsun bakalım…Dıgıdak at evinden çok uzaklarda ot otladı. Su içti. Yanlız olunca ne olunca ne otun ne de suyun tadı vardı.. Niye bir arkadaşı yoktu ki?O böyle düşünürken ne oldu dersiniz? Karşısına bir tane kurt çıktı. Aç ve zayıf bu kurta ta yaklaştı..En tatlı sesiyle; “Uuuu!! Yarışmayı çok sevdiğiniz duydum. Benimle yarışır mısınız?” dedi.
O an Dıgıdak At çok mutlu oldu. “Yarışırım tabii” dedi. Kurt; “O zaman şu karlı tepeye doğru koşalım, ne dersin? “diye sordu. Kurt daha onun yanıtını beklemeden koşmaya başladı. Dıgıdak At durur mu? O da başladı kurdun arkasından koşmaya.. Dıgıdak At tam tepeye varacakken zınk diye duruverdi. O sırada aç kurtlar çevresini sarıverdiler. Buyrun bakalım…Dıgıdak At öyle korktu ki sormayın, kişnedi, şaha kalktı, kurtların üstünden atlayıp gerisin geriye koşmaya başladı.Koştu, koştu, canını zor kurtardı. O günden sonra tanımadığı kimseyle yarışmaya gitmedi…
Aferin Dıgıdak At sana…
YAZAN:
ZEYNEP SÜMEYYE OCAK
HAYVANAT BAHÇESİNDE DOSTLUK
Bir hayvanat bahçesinde, bütün hayvanlar dostluk içinde yaşarmış. Birgün hayvanat bahçesine büyük bir kamyon gelmiş.Tüm hayvanlar merak içinde kalmış.Kamyon açılmış, içinden bir aslan ve bir timsah çıkmış.Fakat yeni gelen bu hayvanlar, diğerleri gibi iyi değillermiş. Akşam bir plan yapıp,zebrayı yemeğe karar vermişler.Akşam olunca, timsah zebranın yuvasına gitmiş, aslan ise kapıda nöbet tutuyormuş. Maymun onları görmüş ve diğer hayvanlara haber vermiş. Hayvanlar koşup zebrayı kurtarmışlar.
Gergedan onları uyarmış. Bundan sonra dostluk içinde yaşamaya karar veren aslan ve timsah, bird daha kimse için kötülük düşünmemişler.O günden sonra hayvanat bahçesine bir sürü insan gelmiş.
YAZAN
ZEYNEP KINIŞ
Published: Feb 26, 2019
Latest Revision: Feb 26, 2019
Ourboox Unique Identifier: OB-581419
Copyright © 2019