DİVAN EDEBİYATINDA MESNEVİ
Divan edebiyatının nazım şekillerinden birisi olan mesnevinin sözlük anlamı “ikişer, ikişerli” demektir. Edebiyat terimi olarak anlamı ise, her beyiti kendi arasında kafiyeli iki beyitten binlerce kadar uzanan bir nazım şeklidir. “aa bb cc dd vs.” şeklinde kafiyelenir.
Beyitlerin ayrı ayrı olması yanında, her beyitin anlamının kendi içinde tamamlanması ve öteki beyitlere geçmemesi mecburidir. Beyitler arasında yalnızca konu bütünlüğüne dikkat edilmiştir.
Mesnevi aruzun kısa kalıplarıyla yazılır; daha çok şu kalıplar kullanılmıştır
mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün
mef’ûlü mefâ’ilün fe’ûlün
fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün
Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün
Bir mesnevi genellikle şu bölümlerden oluşur:
Giriş Bölümü
*Dilbace: Mesnevinin ön sözüdür.
*Tevhid: Allah’ın birliğinin anlatıldığı bölüm.
*Münacaat: Allah’a yapılan yalvarış ve yakarışların dile getirildiği bölüm.
*Naat: Hz. Muhammed’in övüldüğü bölüm.
*Miraciye: Hz. Muhammed’in Recep ayının 27. gecesi Tanrı katına yükselerek onunla görüşmesinin anlatıldığı bölüm.
*Medh-i Çehar-Yâr-ı Güzin: Genellikle dört halife ve devrin büyüklerinin övüldüğü bölümdür.
*Eserin sunulucağı kişiye övgü
*Sebeb-i Telif: Mesnevinin yazılış nedeni belirtilir.
Aynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye «HAMSE» adı verilir.
Hamse sahibi olarak tanınmış en önemli divan şairleri:
-Ali Şir Nevai
-Taşlıcalı Yahya
-Nev’i-zade Hatai
-Nergisi
*Mesneviler kolay yazılabildiğinden uzun destan ve hikayeleri konu edinebilecekleri gibi bazen lügaz ve muamma gibi kısa eserlerde ve küçük hikaye konularını aktarmada da kullanılırlar.
*Öğretici dini-ahlaki konulu eserlerden tıp kitaplarına, aşk hikayelerinden tarih kitaplarına kadar pek çok konuda eser bu söyleyiş ve nazım kolaylığı sebebiyle mesnevi şeklinde yazılmıştır.
*İlk dönem mesnevileri Farsça yazılırken daha sonra Türkçe yazılmaya başlanmış ve Türkçe mesnevi konusunda son derece başarılı ve akıcı eserler vücuda getirilen bir dil haline gelmiştir.
*Didaktik eserler haricinde kaleme alınan ve çoğu zaman gösterme gayesiyle nazmedilmiş uzun soluklu aşk mesnevilerinde konunun yahut maceranın ana bölümlerini oluşturan kısımlar çoğu zaman tabiat tasviriyle başlar.
*Neşeli bir sahneden önce tabiatı oluşturan bütün unsurlar alabildiğinde sevinç ve coşku içinde yorumlanırlar.
*Eser sonunda hikayeden alınacak ibret ve dersleri özetleyen nasihat ve dualarla bitirilir.
FUZULİ-LEYLA VÜ MECNUN MESNEVİSİ
Ya râb bela-yı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni
Ya rab, beni aşk belasıyla tanıştır,
Bir an olsun bile beni aşk belasından ayrı düşürme.
Bu beyitte mutasavvıf bir şair olan Fuzuli’nin aşk belasından kastı Allah aşkından başkası değildir. Tasavvufa göre bir tek gerçek aşk vardır: Allah aşkı. Bu aşk-ı hakiki, aşk-ı ilahidir, oysa insana duyulan aşk beşeri aşktır ve gerçek değildir. İnsan dünyaya aşk-ı ilahiyi aramaya gelmiştir ve hayatın mutlak gayesi de budur. Bu beyitte de Fuzuli Allah’a kendisini önce gerçek aşkla tanıştırmasını, sonra da bir an olsun bu aşktan kendisini ayırmamasını ister.
Bu beyitte geçen «bela» kelimesi aynı zamanda Arapça da gam, keder manasına gelmektedir. Bu açıdan beyte baktığımız zaman aynı zamanda aşkın belasının yanında aşkın getirdiği gam ve kederden de bahsetmek mümkündür.
Oldukça ben götürme belâdan iradetim
Ben isterim belâyı çü ister belâ beni
Ben yaşadıkça beni beladan ayırma, dileğim budur.
Ben belayı, onun beni istediği için isterim.
Burada şair, belayı çektiğinden bahseder. Yine belayı iki anlamıyla ele almak doğru olacaktır. Yani gam şairi, şair de gamı sever. Ama bu beyitte yine şikayet etmez, hatta Allah’tan bunun devamını diler.
Gittikçe hüsnün eyle ziyade nigarımın
Geldikçe derdine beter et müptelâ beni
Sevgilimin güzelliğini gittikçe daha çok arttır.
O’nun derdine düştükçe beni de daha beter et.
Bu beyitte de sevgilinin güzelliği arttıkça Fuzuli aşk belasına daha çok müptela ister, zira onu yaşatan artık aşktan başka bir şey değildir. O sevgilisini sevdiği için, sevgilisinin güzelliği de günden güne artar. Yani sevgiliyi güzel yapan Fuzuli’nin ona duyduğu büyük aşktır.
Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mümkün ola getürmek saba beni
Yokluğunda bedenimi öyle hafif yap ki,
Sabah rüzgarı bile beni ona kavuşturmaya yetsin.
Fuzuli bu beyitte sevgili olmadan zaten yok olacağını, eriyip gideceğini kasteder.Zira, yaşamak için gereken şeylerin dışındaki hiçbir şey insana gerekli değildir, insan Allah’a kavuşacağı gün için yaşar, bu vuslata erişinceye kadar da imtihan alemi olan dünyada dünyevi zevklerinden arınıp kavuşma gününü bekler.
İkinci dizede şair saba rüzgarına atıfta bulunmaktadır. Nesim olarak da bilinen bu rüzgar sevgili ile aşık arasında haberci olmasından dolayı divan şiirlerinde sıkça geçer. Kah sevgilinin saçlarının güzel kokusunu aşığa ulaştırır, kah aşıktan sevgiliye bir mesaj iletir.
Nahvet kılıp nasib fûzûlî gibi bana
Ya râb mukayyed eyleme mutlak bana beni
Ya rab, bana fuzuli gibi kibir verme ve beni asla kendimle bırakma.
Son beyitte fuzuli tecrit sanatı ile kendisine dışardan bakar ve Allah’tan kendisine “fuzuli gibi” gurur, kibir vermemesini diler. Ayrıca kensini yalnız(Rabsiz) bırakmaması ister Allah’tan. Çünkü dünyanın onun için amacı Allah’a ulaşmaktır. Bu amaçtan ayrı düşerse hiçbir şeyin kıymeti yoktur.
Published: May 19, 2018
Latest Revision: May 19, 2018
Ourboox Unique Identifier: OB-480921
Copyright © 2018