PROTİSTA ALEMİ – BREGEAL by Esila KAHRAMANER - Ourboox.com
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

PROTİSTA ALEMİ – BREGEAL

  • Joined Mar 2018
  • Published Books 3

Canlılar Alemi, Protista Alemi

Canlılar dünyasına heterojen bir grubudur. Bir hücreli ve çok hücreli ökaryot canlılardandır. Tatlı sularda yaşayan tek hücreli üyelerde  kontraktil koful  (boşan kofulu) vardır.

Protista alemi; kamçılılar, kök ayaklılar, sililer, sporlular, algler ve cıvık mantarlar alanlarında gruplandırılır.

Genel  Özellikler

    . Eukaryotik canlılardır.

  • Tek hücreli ve koloni şeklinde yaşarlar.

  • Serbest ve parazit yaşayanlar bulunur.

  • Ototrof ve heterotrof olarak beslenenler bulunur.

  • Eşeyli ve eşeysiz üreme görülür.

  • Eşeyli üreme konjugasyonla yapılır.

  • Eşeysiz üreme bölünme ve tomurcuklanma ile gerçekleşir.

  • Beslenme ve hareket organellerine göre sınıflandırılır.

2

3

Kamçılılar

Kamçılılar Bir hücreli kamçılı hayvanları içine alan bir sınıftır. Şekilleri küre, oval veya mekik şeklinde olur. Hareket organeli olan kamçıları tipiktir. Genellikle bir ile dört arasında değişen kamçıları vücutlarının ön kısmında bulunur.
Serbest, asalak veya çürükçül yaşayan türleri vardır. Serbest yaşayanlarının çoğunun sitoplazmasında şerit, disk veya kadeh şeklinde kromotoforlar bulunur. Kromotoforlar klorofilden yapılmış olup, fotosentez yapımında rol oynarlar. Bazı parazit flagellatların kamçılarında dalgalı bir zar bulunur. Çoğu boyuna bölünerek çoğalır. Bazılarının ön kısmında, kamçının dibinde ışığa karşı hassas “stigma” denen bir göz noktası bulunur. İnsan veya hayvanların barsak veya kanlarında parazit olarak yaşayabildikleri gibi nehir, göl ve deniz gibi her türlü sularda da bulunabilirler. Toz, toprak ve pislikler içinde dayanıklı kistlerine de rastlamak mümkündür. Hem ototrof hem de heterotrof beslenen serbest flagellatlar vardır.

Flagellatların on kadar takımı vardır. Öglena (Euglena), tripanozoma (Trypanosoma), layşmanya (Leishmania), noktiluka (Noctiluca), volvoks (Volvox) bu takımların en iyi tanınan cinsleridir.

 

4

5

Öglena:

Tatlı sularda  yaşar.

→ Taşıdığı  kamçı  ile aktif olarak yer değiştirebilir.

Kloroplast  taşır.

→ Hücre çeperi  taşımaz.

→ Hücre içine giren fazla su, atmaya yarayan  kontraktil koful taşır.

→ Sahip olduğu  göz  lekesi sayesinde ışığı algılar.

Pelikula adı verilen  koruyucu  bir zemin yoktur  . (Şekil sabittir.)

→ Eşeysiz,  boyuna bölünerek  çoğalır.

→ Hem ototrof hem de heterotrof beslenir. ışık yokken hetetrof beslenir.

Fotosentez  yaparak kendi besinini kendisi üretir.

    CO2, NH3 gibi atıklarını hücre zarından difüzyon ile atar.

    Sadece eşeysiz ürer.

6

7

Kök ayaklılar

Kök Ayaklılar  Rhizopoda; Protistalar aleminden protozoa şubesine ait kök ayaklılar sınıfındaki canlılardır.

Kök Ayaklılar;

* Ökaryot hücre yapısına sahiptir.

* Heterotrofturlar.

* Belirgin bir şekilleri yoktur.

* Tek uçbirimciler.

* Besinleri fagositoz ile yalancı ayaklar sağlar.

* Bundan hücre besinleri hücre içi sindirirler.

* Tatlı tatlı sularda ve nemli topraklarda yaşarlar.

* Eşeysiz üreme ile bölünerek iki yeni canlı oluştururlar.

* Bazı bitkiler parazittir.

* Amipler (Amoebozoa), Foraminiferler (Foraminifer), Heliozo ve Işınlılar (Radiolaria) olmak üzere 4 takımı vardır. 

8

Amip:

Tatlı  sularda yaşar.

→ Hücre çeperi  taşımaz.
Yalancı  ayaklanması hareket eder ve besinlerini yakalar.
Kontraktil koful  taşır.İçine giren fazla su ATP harcayarak kontraktil koful ile atar.
Heterotrof  olarak beslenir.
→ Bazı türleri,  iç parazit  olarak yaşar ve  amipli dizanteri  hastalığına yol açar.
Eşeysiz  bölünerek  çoğalır.

  Pelikulası yoktur.Bu kadar geçerli şekilleri yoktur. 

  Fagositoz ve pinositoz ile besini alır,hücre içinde sindirir;atıklarını ekzositoz ile atar.

  CO2,NH3 gibi atıklarını hücre zarından difüzyon ile atar.

Not:

→Kök ayaklıların bazı türlerinde, silis ve CaCO3 yapılı bir kabuk bulunur.

9

10

SİLLİLER(CİLLİATA)

  • Hareketini ve besin teminini sillerle yaparlar.

  • Tatlı su ve denizlerde yaşarlar.

  • Fazla suyu dışarı atan özel boşaltım organeli olan kontraktil kofulu vardır.

  • Hetetrof olarak beslenirler.

  • Besinler besin kofulu şeklinde yutaktan hücreye girer ve hücre içinde sindirilir.

  • Atıklar boşaltım açıklığından (Anüs) dışarı atılır.Boşaltım ürünü olarak amonyak,karbondioksit hücre zarından; su ise kontraktil kofullarla atılır.

  • Dış yüzeylerine pelikula denilir.Pelikula, hücrenin şeklinin korunmasını sağlar.Pelikulada sil veya kirpik denilen uzantılar bulunur.Bunlar hareketi sağlar.Pelikulanın iç kısmında yakıcı siller olan trikasistler, avı uyuşturarak kolayca yakalanmasını sağlar.Savunmada görev alırlar.

  • Eşeysiz enine bölünerek çoğalırlar.Eşeyli olarak konjugasyonla çoğalırlar.

    Büyük çekirdek, eşeysiz üreme ve metabolizma olaylarını kontrol eder.Küçük çekirdek eşeyli üremede rol alır.

11

     Siller

  • Tatlı sularda yaşarlar.

  • Kontraktil kofulları vardır.

  • Beslenmelerini ve hareketlerini sillerle yaparlar.

  • Hücre zarı pelikula denen sert yapıdan oluşmuştur.

  • Pelikulada hareket organeli olarak siller ve korunma organelleri trikositler bulunur.

  • Pelikula hücreye şekil ve dayanıklılık verir.

  • Besinlerin alınımı hücre ağzı ile sindirim artıklarının atılımı ise hücre anüsüyle olur.

  • İki nucleus taşırlar

1-Macronucleus:Metabolizmadan (Beslenme,hareket,solunum,boşaltım,eşeysiz üreme vb.)
2-Micronucleus: Eşeyli üremede görev alır.

  • Üremeleri

1-eşeysiz:Amitozla
2-eşeyli:Konjugasyonla gerçekleşir.

  • Dış uyarıları algılar ve yön değiştirerek tepki verirler.(Hücrede ön ve arkakavramı gelişmiştir.)

12

Paramesyum:

Tatlı sularda yaşar.

→Hücre çeperi taşımaz.
→Vücudunun dış yüzeyinde hareket etmeye ve besinleri yakalamaya yarayan siller bulunur.
→Sillerin arasında trikosist adı verilen savunma iğneleri vardır.
Kontraktil koful taşır.
Çift çekirdeklidir.
Büyük çekirdek hücreyi yönetir ve eşeysiz üremeyi kontrol eder.
Küçük çekirdek ise eşeyli üremeyi kontrol eder.
→Hücre ağzı ve hücre anüsü bulunur.
Pelikula adı verilen koruyucu bir örtüsü vardır.
Heterotrof beslenir.
→Eşeysiz ve eşeyli çoğalır.
Eşeysiz enine bölünerek, eşeyli ise konjugasyon ile çoğalır.

13

Parameciumda konjugasyon

  • Farklı özellikteki iki parameciunm yan yana gelirler.

  • Aralarında sitoplazmik köprü (Plasmodezma) kurulur.

  • Makronucleus ortadan kalkar.

  • Mikronucleuslar mayoz geçirerek 4 tane haploid nucleus oluşturur.

  • 4 nucleustan 3 tanesi ortadan kalkar.

  • Kalan tek haploid nucleus mitozla iki nucleus oluşturur.

  • Bu nucleuslardan biri kalıcı diğeri göçücü nucleustur.

  • İki hücrenin göçücü nucleusları karşılıklı değiştirilir.

  • Kalıcı nucleusla diğer hücreden gelen göçücü nukleuslar birleşerek diploid tek nucleus oluşur.

  • Oluşan diploid nukleus ard arda 3 mitoz geçirerek 8 nucleus oluşturur.

  • Her bir hücre 2 sitokinez geçirerek 4 hücre oluşturur.

  • Oluşan hücrelere nucleuslar ikişer ikişer dağılır.

  • Konjugasyon yapan iki parameciumdan toplam 8 paramecium oluşur.

14

Sporlular

  • Parazit yaşarlar.

  • Üremeleri sporla olur.(Metagenez görülür:Eşeyli ve eşeysiz üremenin birbirini ardışık takip etmesidir.)

  • Hareket organelleri yoktur.(amoboid hareket ederler.)

  • Besinlerini hazır aldıklarından besin kofuluları bulunmaz.

  • Hayvansal organizmaların vücudunda yaşadıklarından kontraktil koful taşımazlar.

15

Plazmodyum hakkında bilgiler

Plasmodium falciparum, Plasmodiidae familyasına ait bir tek hücreli türü. Protozoa’dandır. Bir sivrisinek (Anopheles maculopensis) anofel türünün dişisinin sokmasıyla bulaşarak sıtma hastalığına neden olur. Karaciğere yerleşerek çoğalır. Kan yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Sporları, alyuvarlara girerek zarar verir. Kansızlık ve ateş yapar. İlaçla tedavi edilir. Asalaktır. Sporla çoğalır. Yaşam döngüsünün bir bölümünü sivrisinekte, diğer bölümünü omurgalılarda geçirir. En ağır sıtma sebebidir İran ve Hindistan bölgesi özellikle İndus Irmağı etrafında endemiktir. Bu bölgelere yapılan uçak seferleriyle Avrupa’ya taşınmıştır.

 

16

Yaşam döngüsü

  • Sporozooalardan Plasmodium malarıada hayat devri anofel sokması ile sporozoitler (n) insan kanına geçer.

  • Alyuvarlar içine geçerek şizonta dönüşürler.

  • Şizont çoğa bölünerek (Şizogoni) merezoitleri oluşturur.

  • Alyuvarların parçalanması ile merezoitler ve toksinleri kana karışır.(Sıtma nöbetleri bu esnada görülür).

  • Merezoitler ya yeni alyuvarlara girer, yada gametositlere dönüşür.

  • Anofelin bu insanın kanını emmesi ile gametositler anofelin barsağına geçer.

  • Gametositler(n) burada ovumu(n) ve mitoz geçirerek 4-8 sperm(n) haline gelirler..

  • Oluşan spermler ovumu barsak boşluğunda döller ve zigot(2n) meydanagelir.

  • Ameboid hareket eden zigot barsak epitelini delerek barsak kaslarınayerleşir.

  • Zigot burada mayoz geçirir ve ardından çoğa bölünerek (Sporogoni)sporozoitleri oluşturur.

  • Sporozoitler dolaşım sıvısı ile tükürük bezlerine taşınır ve döngü tamamlanır.

Not: Plasmodium malariada baskın döl haploidtir.Diploid aşama sadece zigot evresine indirgenmiştir.

17
ALGLER

Algler, ekosistem içerisinde yaşayan oldukça önemli görevleri olan canlılardan bir tanesidir. Algler halk arasında daha çok su yosunu olarak bilinmektedirler.Kendi içlerinde iki gruba ayrılan algler hücre tiplerine göre ayrılamayı gerçekleştirmektedirler. Bu ayrılma prokaryotik ile ekaryotik hücre tipidir. Prokaryot hücre, basit yapılı hücre tiplerini temsil etmektedir. Ekaryot hücre ise gelişmiş hücre tiplerini temsil eden hücredir. Yeryüzü üzerinde yaşamlarını sürdürmekte olan algler oldukça farklı türlere sahiptirler. Farklı türlere sahip olmalarının sebebi ise aköyatik ile prokaryotik hücre özellikleri, kromofor yapısında oluşan pigment dağılımı, üreme farklılıkları ve kamçı son olarak hücre çekirdeğinin yapısı gibi farklılıklardır. Alglerin asıl yaşam alanları sulu alanlar iken bir başka yaşam alanları ise buzlu ve karlı alanlardır. Oldukça farklı alanlarda yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Yeryüzünde yaşamlarını sürdüren alglerin yapılan araştırmalar sonucunda yüzde 70 civarında oldukça önemli bir kısmının sulu alanlarda yaşamlarını sürdürmekte oldukları belirlenmiştir. Sulak alanlarda yaşamlarını sürdürmekte olan alglerin yaşadıkları alanlardaki temel görevleri bu bölgelerde bulunan organik karbon bileşiklerini, mojör ve primer olarak üretmektir. Sulak alanlarda yaşayan alglerin sulak alanlarda bile yaşamları farklılık gösterebilmektedir. Alglerin bazı türleri sadece tuzlu sularda yaşamlarını sürdürürken bazı türleri ise, yüksek derecede olan kaynak sularında yaşayabilmektedirler.  Alglerin bir diğer yaşam alanları ise denizler ve göllerdir. Göl ve denizlerde yaşamlarını sürdüren alglerin su yüzeyinin yaklaşık 1 kilometre kadar altında yaşayabilmektedirler. 

Daha çok 100 metre civarında altta yaşamlarını sürdürürler. Su ekosisteminin devamlılığı ve işleyişi bakımından oldukça önemli bir faktör olan algler su yüzeylerinde bulunan karbondioksit su ve ışığında etkisi ile karbonhidrata dönüşürler. Dönüştürülme işlemi alglerin yapısında bulunan pigmentler ile gerçekleştirilir. Bu işlem sonrasında ise su ortamında çözülmüş oksijen ile besin değerleri artış göstermektedirler. Gerçekleşen bu olaydan sonra algler primer üretici olarak adlandırılırlar.Algler bu özellikleri sayesinde besin zincirinin ilk halkasında yer almaktadırlar.Belirli bir üretim düzeyi için gerekli bütün koşulların sağlanması gerekmektedir. Bu koşullar sadece besin, ışık ve ısıdır. Fakat algler normal seviyeden daha fazla besin üretirlerse çevresel denge düzeyi bozulacaktır. Görülen bu bozulmaya ise biyoloji bilimde ”eutrofikasyon” ismi verilir. Eutrofikasyon oluşumu durumunda denizde yaşamlarını sürdürmekte olan canlılar için ölüm tehlikesi belirmiş demektir. Gereğinden fazla miktarda besin üretimi artar ve bu neden ile birtakım olumsuz durumlar meydana gelmektedir. Alg ve bakteri faaliyetlerinin ve oluşan bulanıklığın besin artışı sonrasında meydana gelmesi sebebi ile canlılar için gerekli olan güneş ışığı suyun altına kadar inemez ve bu olay sonucunda ise sudaki oksijen dip kısımlarda kalmasına neden olmaktadır. 

18
 
  • Kırmızı Algler: Fikobilinler ve klorofil a olarak bilinen kırmızı renkte pigmentler taşırlar. Gövde, yaprak ve kök kısımlarında farklılaşma görülmez. Alg gövde kısmı jelatinimsi bir madde ile sarılmıştır. Kırmızı algler fotosentez yaparak karbonhidratları farklı ve özel bir tip nişasta olan ”floridean” depolarlar.

  • Mavi Yeşil Algler: Fotosentez yaparak enerjilerini elde eden bir bakteri çeşididir. Adını ise bakterinin renginden alan bu alg çeşidi karada bulunmaktadır. Okyanusun pek çok yerinde beslenebilmektedir.

  • Ateş Rengi Algler: Protista aleminde bulunan kamçılı ve tek hücreli yada koloni halinde yaşayan şubesidir.

  • Kahverengi Algler: Çok hücreli alglerin büyük bir kısmını oluşturmaktadırlar. Protista şubesinde yer alan kahverengi algler büyük deniz alglerin de belirgin hücre farklılığı görülür fakat gövde, kök ve yaprak oluşumlarını taşımazlar.

  • Altın Sarısı Algler: İyatomları sarı- yeşil ile sarı kahverengi algleri kapsayan protista şubesidir. Acı sularda, tatlı sularda ve okyanuslarda yaşamlarını sürdüren altın sarısı alglerin yaklaşık olarak 13.000 civarı kadar yaşayan türü bilinmektedir.

19

20

CIVIK MANTARLARIN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ

Cıvık mantarlar heterotrof canlılardır. Çürümekte olan yapraklar ve ağaç kabukları üzerinde yaşar. Amip gibi hareket eden cıvık mantarlar organik maddeleri oluşturdukları yalancı ayak benzeri yapılarla içine alarak sindirir. Bu şekilde organik maddeleri ayrıştırarak madde döngüsüne katkıda bulunur. Spor ile eşeyli ya da eşeysiz olarak üreyebilir.

Görünüşleri küf mantarlarına benzese de yapıları farklıdır. Hücre duvarları yoktur. Bazı türleri sarı, yeşil, kırmızı, mor, mavi, turuncu gibi parlak renklere sahiptir. Cıvık mantarların bir kısmı tek hücrelidir, bir kısmı ise tek hücre zarıyla çevrelenmiş büyük bir sitoplazma ve bu sitoplazma içinde binlerce hatta milyonlarca çekirdekten oluşan bir yapıya sahiptir.

21

22

Koloniler

Bazı tek hücreli canlılar bölündüklerinde birbirlerinden ayrılmayarak koloni oluştururlar. Koloniler tek hücreli canlılar ile çok hücreli canlılar arasında geçiş formu olarak kabul edilirler. Pandorina ve volvoks bu kolonilere örnek olarak verilebilir.

Pandorina Kolonisi:
Tatlı sularda yaşayan mikroskobik yapıdaki bir kolonidir. 16 hücreden oluşan bu kolonide hücreler arasında iş bölümü ve hiyerarşi bulunmaz. Bütün hücrelerin yapı ve fonksiyonu aynıdır. Hücreler jelatinimsi bir madde ile bir arada tutulur. Hücrelerin kamçıları, koloniyi belirli bir yönde hareket ettirmek için kullanılır. Böylece bu canlı grubunda ilk defa toplum bilinci ortaya çıkmıştır.

Eudorina Kolonisi:
Pandorinadan biraz daha gelişmiştir. 32 hücreden oluşur. Eşeyli ve eşeysiz üreme görülür.

Volvox Kolonisi:

Tatlı sularda yaşayan bir kolonidir. Hücre sayısı 500 ile 50.000 arasında değişir. Bu nedenle çıplak gözle görülebilir. İçi boş bir top şeklinde olan koloninin hücreleri jelatinimsi bir madde içinde bulunup, sitoplazmik uzantılarla birbiriyle bağlantılıdır. Hücreleri arasında iş bölümü( özelleşme) görülür. Bu nedenle tek ve çok hücreli canlılar arasında geçiş formu olarak kabul edilir. Dıştaki hücreler beslenme ve hareketi sağlar. Koloninin iç kısmındaki bazı hücreler üremeden sorumludur. Üreme, eşeyli ve eşeysiz olarak gerçekleşir.
Çok hücreli canlılarda belirli görevi yapmak için özelleşmiş hücre gruplarına doku adı verilir. Dokuların birleşmesi ile organlar, organların birleşmesiyle sistemler oluşur. Sistemler bir araya gelerek organizmayı oluşturur.
Hücre –> Doku –> Organ –> Sistem –> Organizmakoloniler ile ilgili görsel sonucu

23

 

 

volvox kolonisi

 

Özelleşmenin Yararları
– Hücreler arasında iş bölümünün gerçekleşmesi metabolik olayların daha verimli ve hızlı olmasını sağlar. Ayrıca harcanan enerji miktarını da azaltır.
– Çok hücreli canlıların hayatta kalma şasnsı tek hücreli canlılara göre daha fazladır. Çok hücreli canlılar özelleşmiş hücreleri hücreleri ile bulundukları ortamdaki kaynaklardan tek hücreli canlılara göre daha iyi faydalanır.
– Tek hücreli canlıların büyümedi sınırlıdır. çok hücreli canlıların büyük vücut yapıları hayatta kalma şanslarını artırır.

Özelleşmenin Getirdiği Sorunlar
– Tek hücreli canlılar temel faaliyetlerini kendileri düzenler. Çok hücreli canlılarda ise hücreler bu görevlerden bir tanesi için özelleşmiştir. Metabolik faaliyetlerin düzenli olarak devam edebilmesi için sistemler oluşur.
– Çok hücreli canlılarda yaşamsal öneme sahip bir dokunun zarar görmesi, diğer dokular sağlam olsa bile canlının ölümüne neden olabilir.
– Bitki ve hayvanlarda fazla özelleşen kısımlar çevreye dayanıksız hale gelmiştir. Değişen çevre koşullarına uyum
yetenekleri azalmıştır.

24

  

 

Pandorina Kolonisi

25

 

 

Eudorina Kolonisi

26

protista alemi ile ilgili görsel sonucu

27
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content