Pahom sürekli daha fazla kazanmaya ve zengin olmaya çalışan bir çiftçiydi. Fakat yaşadığı ülkenin ekonomisi pek iyi olmadığından çok çalışmasına rağmen belli bir kazancın üstüne çıkamıyordu. Bir gün daha verimli topraklara sahip olmak ve daha fazla para kazanabilmek için Başkurtlar adında bir halkın yaşadığı yere gitmeye karar verdi. Çünkü bu halkın reisinin ülkesine yeni gelen insanlara küçük bir meblağ karşılığında büyük ve verimli araziler verdiğini duymuştu. Pahom, bu yeni ülkeye gidip reis ve adamlarıyla görüştü. Başkurtların reisi, bin ruble karşılığında Pahom’a gözünün gördüğü her yeri alabileceğini ama bir şartının olduğunu söyledi.
Reisin Pahom’a sunduğu şart ne olabilir ?
Gözüne kestirdiğin bir yere gider, orada dururuz. Sen de daire yapacak şekilde yürürsün, yanına bir kürek al, gerekli gördüğün yerlere çukur kazarak işaret koy, çukurlara kesekleri doldur. Sonra biz de çukurların arasını sabanla birleştiririz. İstediğin kadar büyük bir daire yap. Çevirdiğin bütün arazi senin olacak. Ama bir şartla: Başladığın noktaya güneş batmadan dönmezsen paranı geri alamazsın ve çevirdiğin arazi de senin olmaz.
Pahom bu işe çok sevindi. Sabah erkenden başlamaya karar verdiler. Bir süre daha sohbet ettiler, kımız içip koyun eti yediler, çay içtiler derken gece oldu. Başkurtlar Pahom’a kuştüyü bir yatak verdiler ve seher vakti toplanıp güneş doğmadan tarlaya gitmek üzere sözleşerek dağıldılar. Pahom bütün gece gözünü kırpmadı. Ancak şafak sökmeden önce içi geçer gibi oldu. Şafak vakti uyandı ve “Bozkıra gitme zamanı geldi.” dedi. Başkurtlar kalkıp toplandılar, reisleri de geldi. Yine kımız içmeye koyuldular, Pahom’a da çay ikram etmek istediler ama onun beklemeye niyeti yoktu. Bozkıra vardıklarında şafak söküyordu. Başkurtların Şihan dedikleri bir tepeye çıktılar. Arabalarından ve atlarından inip bir araya toplandılar. Reisleri Pahom’un yanına geldi ve eliyle bozkırı göstererek şöyle dedi: “İşte! Gözünün alabildiği her yer bizim. İstediğin yeri seç.” Pahom’un gözleri parladı. Arazinin tamamı daha önce ekilmemiş topraklardan oluşuyordu.
Reis: “Başlangıç burası olsun. Buradan başlayıp tekrar buraya geleceksin. Etrafını dolaştığın tüm arazi senin olacak.” dedi.
Bunun üzerine Pahom, güneşin doğuşuyla hoşuna giden büyük bir merayı hızla işaretlemeye başladı. Yolun yarısını geçmişti ki güzel bir mera daha gördü. Burayı da arazimin içine katarsam iyi olur, verimli bir alan, diye düşündü. Bu şekilde bütün gün beğendiği arazileri çevirmeye devam etti. Çok geniş bir alanı kendine arazi olarak çevirmişti ama yine de başlangıç noktasına dönmek istemiyordu. Çünkü her seferine önüne daha güzel araziler çıkıyordu. Sonra güneşin gittikçe alçaldığını gördü ama önünde güzel bir göl vardı. Arazimin şöyle güzel bir göle ihtiyacı var diye düşündü ve gölün etrafını da çevirmeye karar verdi.
Siz böyle bir riski alır mıydınız?
Pahom, yeterince arazi çevirdiğini düşündüğünde geriye dönmeye karar verdi. Fakat güneşin batmasına çok az kalmıştı. O ise başlangıç noktasından oldukça uzaktaydı. Ayakları yara bere içinde, çok yorulmuş halde olmasına rağmen ne olursa olsun başladığı yere güneş batmadan geri dönmek için uğraştı. Hırs gözünü bürümüştü. Hızını arttırıp var gücüyle koştu.
Sizce Pahom başlangıç noktasına varabilmiş midir ?
Ölmekten korkuyordu, ama duramazdı. “Bu kadar koştuktan sonra şimdi durursam aptal derler.” diye düşündü. Koştu, koştu ve Şihan’a o kadar yaklaşmıştı ki Başkurtlar’ın onu hızlandırmak için bağırıp çağırdıklarını duyuyordu. Onların sesleri yüreğini daha da alevlendirdi. Pahom son gücüyle koşuyordu, güneş ufka iyice yaklaşıp dumana bürünmüş, büyümüş ve kızılımsı, kan kırmızısı bir hâl almıştı. Neredeyse batıyordu, başlangıç noktasına da çok az kalmıştı. Pahom, acele etmesi için Şiran’dakilerin kendisine el salladıklarını görüyordu artık. Yerde oturmuş, elleriyle karnını tutan reisi de görüyordu. Reisi öyle görünce “Şimdi bol bol toprağım var ama acaba Tanrı beni o toprakların üstünde yaşatacak mı? Ben kendi kendimi mahvettim, başlangıç noktasına varamayacağım.”diye düşündü.
Güneşe baktı. Güneş artık toprakla birleşmişti, bir ucu çoktan gözden kaybolmuş ve ufka kavis çekmişti. Pahom olanca gücüyle atılıyor, gövdesiyle öne yükleniyordu, bacakları güç bela yetişiyor; düşecek gibi oluyordu. Tepeye varmıştı ki ortalık aniden karardı. Güneş batmıştı. Pahom ah vah etmeye başladı. “Tüm emeklerim heba oldu.” diye düşündü. Artık durmak istedi ama Başkurtlar’ın hâlâ bağırdığını duyunca, güneşin aşağıdan kendisine batmış gibi görünse de tepeden bakınca hâlâ göründüğünü hatırladı. Koşarak tepeye çıktı ve başlığı gördü. Reis başlığın önünde oturuyor, elleriyle karnını tutarak kahkahalar atıyordu. Pahom, o an yere yığıldı.
-Aferin! diye bağırdı reis. Bir sürü toprağın oldu!
Pahom’un uşağı koşarak geldi, onu kaldırmak istedi, fakat Pahom’un ağzından kan geliyordu, ölmüştü. Başkurtlar’dan acıma ifade eden “cık cık” sesleri duyuluyordu. Uşağı küreği alıp, Pahom’un sığabileceği büyüklükte bir mezar kazdı ve onu oraya gömdü. Başından topuklarına kadar hepi topu üç arşınlık bir toprak parçası Pahom’a yetmişti.
Hikayenin vermek istediği mesaj nedir ?
Siz Pahom’un yerinde olsaydınız nasıl bir yol izlerdiniz ?
KAZANIMLAR
T.7.1.1. Dinlediklerinde/izlediklerinde geçen olayların gelişimi ve sonucu hakkında tahminde bulunur.
T.7.1.4. Dinledikleri/izlediklerine yönelik soruları cevaplar.
T.7.1.5. Dinlediklerinin/izlediklerinin konusunu belirler.
T.7.1.6. Dinlediklerinin/izlediklerinin ana fikrini/ana duygusunu belirler.
T.7.1.11. Dinledikleriyle/izledikleriyle ilgili görüşlerini bildirir.
T.7.3.14. Görsellerden ve başlıktan hareketle okuyacağı metnin konusunu tahmin eder.
T.7.3.16. Metnin konusunu belirler.
T.7.3.19. Metinle ilgili soruları cevaplar.
T.7.3.28. Okudukları ile ilgili çıkarımlarda bulunur.
Lev Nikolayeviç TOLSTOY’un “İnsan Neyle Yaşar ?” adlı eserinden alınmıştır.
Hikayenin orijinal adı : İnsana Çok Toprak Gerekir Mi ?
Rusça Aslından Çeviren: Sultan BOZDAĞ ÖZMEN
Published: Nov 9, 2022
Latest Revision: Nov 9, 2022
Ourboox Unique Identifier: OB-1385208
Copyright © 2022