by Asuman Baltürk
Copyright © 2021
Sen süt içer misin?
-Tabiki .demiş çocuk
-Peki benim sütüm her gün nereye gidiyor?
-Fabrikalara orda sütün pastörize edilip paketleniyor ve ordan da marketlerle gidiyor.
-Neye yarıyor benim sütüm?
-Kalsiyum kaynağıdır. Sut içince kemik ve dişlerimiz güçlenir. Hem boyumuzu da uzatır. Yani
senin sayende çok sağlıklıyım. Teşekkür ederim. Demiş Aras.
İnek bu duyduklarından sonra o kadar sevinmiş ve mutlu olmuş ki, her gün daha da iyi
beslemiş kendini çocukları düşünerek.
YAZAN: Zeynep EMRE
Ah tatlı civcivim bosver oyunana dön sen.
-Atlatsana hem ben evin akıllı çocuğunu hep dinlerim,o hep anlatır bana.
-Civciv…demise inek.Sen süt icer misin?
-yok yoook ben arpa yerim.
-Himm demiş inek.başını öne eğerek ahırın yolunu tutmuş.
Civciv arkasından seslenmiş.Bence sen evin çocuğu Aras’a sor o her şeyİ bilir ve çok kitap
okur. İneğin bir an umutla dolmuş içi beklemiş okuldan Aras’ın gelmesini. Çocuk akşam üstü
okuldan gelince,inek cıkmış ahırdan mööööö..diye koşmuş yanına.
-Aras sana bir dorum olacak aklim karıştı civcivden öğrendim ki sen çok kitap okurmuşsun.
-Aras;tabii demiş. Biliyorsam yanıtlarım bilmiyorsam da okur öğrenirim.
-Biraz gezintiye çıktım aklındaki soruyla..
-Neymis aklindaki soru
-Sen süt icer misin?
-Yok yoook ben fare severim tis tis etçil hayvanim ben.
Peki demiş inek ben artık gideyim akşam olacak birazdan. Yılan bakmış arkasından,koca
cüsseli ineği yiyemeyecegini düşünerek. Inek cevabını bulamamanın üzüntüsüyle varmış
çiftliğe. Ciftligin kapısında bir civciv karşılamış onu.
-Merhaba inek teyze, cok üzgünsün ne oldu sana?
– Teşekkür ederim. Demis inek devam etmis yoluna inek.
Bir süre sonra susamış bir gölet görmüş varmış su icmeye..Arkasından bir tilki yaklaşmış
yavaşça ağzı sulanmış besili ineği görünce.Inek de garibim belki tilki bilir diye sormuş
sorusunu
-Merhaba tilki sen kurnaz ve akıllı bir hayvansin. Tiki bu sözleri duyunca göğsü kabarmış.
-Sen benim sütümü içer misin?
-yok yooook ben et yerim etçil hayvanim ben besili ot yiyenleri yerjm ben .demiş ağzı
sulanarak.
-Peki demis inek teşekkür ederim,yoluna devam etmis. Inek yürümekten yorulmuş bir
agacin gölgesinde dinlenmek istemiş.Tisslayarak yanina büyük bir yılan gelmiş. Yılan ürkmüş
koca inekten:
-tis tis ne arıyorsun sen burada demiş.
İNEĞİN AKLINDAKİ SORU
Bütün hayvanların huzur icinde yaşadığı bir ciftlikte meraklı bir inek yaşarmış. Etrafındaki
her şeye merakla bakar ve her gün kendinden sağılan sütünün nereye götürüldüğünü ve
neye yaradığını düşünür dururmuş. Bir gün kafasındaki bu sorularla tatlı tatlı uyurken
sahibinin ahırın kapısını açık bıraktığını görmüş. Önce kafasını uzatmış ve etrafına bakınmış.
Kimsenin olmadığını gorunce,biraz dolaşıp gelirim diye düşünmüş. Çiftlikten baya uzaklaşan
inek karşıdan gelen kurdu görmüş.Kurt da ineği görmüş ağzı sulanmış…. Inek heyacanla
sormuş kurda;
-Merhaba kurt kardeş sen süt icer misin?
-Yok yoook ben et yerim etçil hayvanim ben.Besili ve ot yiyen hayvanlar da ilk tercihim.
Demiş ağzı sulanarak
Özüm yavaşça piyanonun tuşlarına dokundu,müzik başlamıştı.Duru ise gözlerini
kapattı,hayal etti. Özüm’ün dediklerini düşündü..
Özüm çaldıkça Duru fırçasını renklere batırıp resimler çizgi.. Çizdi..Çizdi..
Sonunda müzik durdu ve Duru yaptığı resmi bitirdi.Özüm haklıydı.Duru kendine
güvenmişti ve başarmıştı.Eskisi gibi çok güzel resimler yaptı..
Gün sonunda Duru ve Özüm eve dönerken ikisi de çok mutluydu..
YAZAN:GÖKSU KURCAN
Oradan tam ayrılacaktı ki Özüm onu görüp yanına geldi hemen. Özüm arkadaşına ‘’Neden
derste değilsin ,buaralar hep üzgünsün haydi benimle paylaş sorurunu ‘’ dedi. Duru da
eskisi gibi resim yapamadığını ,bu duruma çok üzüldüğünü anlattı . Özüm arkadaşına ‘’Beni
burada bekle hemen geleceğim ‘’ deyip koşarak uzaklaştı..Duru şaşkınlıkla ve merakla
arkadaşını bekledi.
Birkaç dakika sonra Özüm elinde boyalar,fırçalar ve kağıtlarla Duru nun yanına geldi.Müzik
sınıfına girdiler beraber. Özüm Duru’yu bir sıraya oturttu.Ona boyaları ve diğer malzemeleri
verdi.Kendisi de piyanonun başına geçti.. Özüm ‘’Haydi Duru şimdi gözlerini kapat ve
kendine güven. Ben başarabilirim de ve renklerin nasıl dans ettiğini düşün eminim o zaman
tekrar eskisi gibi resim yapabileceksin ‘’ dedi.
DURU İLE ÖZÜM
Duru ile Özüm çok iyi iki arkadaştı. Okula beraber gider,sınıfları ayrı olsa bile tenefüste
buluşur ,oyunlar oynarlardı.Duru çok güzel resim yaparken, Özüm de çok güzel piyano
çalıyordu.
Duru son zamanlarda sessiz,durgun,okula gitmekte isteksiz davranıyordu. Özüm birkaç kez
nedenini sormuştu ancak Duru onu geçiştirmiş,cevap vermemişti.
Bir gün Duru çok sevdiği resim dersinden karnı ağrıdığını söyleyerek izin istemişti.Okulun
içinde canı sıkılmış bir şekilde yürüdü.Piyano sesinin geldiği müzik sınıfının önünden
geçerken uzunca bir süre orada durdu ve müziği dinledi.Piyanoyu çalan Özümdü.Ne kadar
da güzel çalıyordu. ‘Özüm çok güzel çalıyor.Peki ya ben ? Artık eskisi gibi resim
yapamıyorum.Bildiğim her şeyi unuttum sanki ‘ diye düşündü Duru.
Ayla adı.Beyaz tenli yuvarlak yüzlü ışıl ışıl gozlu bir kız .Gündüzleri afacandir hareketlidir
gününü dolu dolu geçirir okulda evde bahçede ailesiyle arkadaslariyla kedisi Sarisinla.Ama
akşamları başkadır.Sakin merakli.Uyku saatini heyecanla bekler.Diger çocuklar gibi yatmaya
giderken nazlanmaz. Akşamları sever.Uyumadan önce her gece heyecanla merakla takip
ettiği bir sey vardır.Ay.Gece lambası kullanmaz Ayla. Penceresinden yansıyan ay isiginda
uyumayı tercih eder.Basi yastığında pencereden ayı görebildiği geceler kendini şanslı
hisseder.Gormedigi gecelerde de ayı gorebilecegi şekilde yaklaşır pencereye.Bakar
gökyüzüne.Hayranlikla izler onu.Her gün değişen şeklini takip eder.Sabredemez çoğu zaman
hilalden dolunaya geçişini.Hemen olsun ister,gözlerinin önünde.Ama zamanla
beklemeyi.sabretmeyi öğrendi Ayla.Ayi,aydinligini ,değişimini beklerken keyifle izlediği
sabrını.Ay ve Ayla, iki gece arkadaşı.
YAZAN:TUĞÇE ÖZBEK
AY VE AYLA
Merhaba çocuklar.siz de benim gibi her akşam bakar mısınız penceren dışarı.Yukari daha da
yukarı.Merak eder misiniz onu.Bazen baktığınız pencereden görmeyip benim gibi diğer
penecereye koşar misiniz.Ah bilseniz nasıl heyecanlandirir beni hele
arabadaysam,gidiyorsan ve o takipteyse.Bazen bakarım kocaman olmuş nasıl böyle
büyümüş ki.Bazen incecik zarif,bazen kocaman olmuş yanakları tombik. Bazen yarım elma
gibi ikiye bölünmüş. Ah Ay; ne de güzel aydınlatırsın dünyayı.Simdi size benim gibi bir ay
meraklısınin hikayesini anlatacağım.Hazir misiniz.
Dünya yım ben beni herkes tanır. Denizlerim, kayalarım, topraklarım, ormanlarım var ve
insanlar yaşarlar benim üzerimde.
– Beni sorarsan adım Mars . Kızıl gezegen diğer adım . Soğuk bir gezegen olduğum için
kimseler yaşamayamaz bende
– Gezegenlerin en büyüğüyüm adım Jüpiter. Güneşin etrafında 12 yılda dönerim.
-Diğer gezegenlere pek benzemem buzdan ve taşlardan oluşan halkalarım var ben Saturn .
– Ben de Uranüs Venüs gibi ters yönde dönerim güneşin etrafında.
– Heyy ben de burdayım beni unutmayın Güneş e en uzaktayım diye Neptün üm ben .
Rüzgarlı, karanlık ve soğuğum.
– Evett çok üşüdüm Neptün o kadar karanlık ki beni ışığım sönük kaldı çok teşekkür ederim
sizlerle tanıştığım için çok mutlu oldum şimdi hemen geri dönmeliyim çok geç oldu.
-Hoop kayarak hızlıca diğer yıldız arkadaşlarımın yanına geldim bile. Şimdi güzelce
uyuyayım Ay ın yanında belki sabah olmak üzere.
YAZAN:DİLEK ORHAN
MERAKLI YILDIZ ŞİMAL
Güneş battığında karanlık çöker gökyüzünde bir telaş herkes yerini alır ve muhteşem
bir gece başlar. Parlayalan yıldızları görürsün işte onlardan biri de benim adım Şimal.
Etrafımda olup bitenleri, uzayda yıldızlardan başka neler olduğunu çok merak ediyorum.
bazen kayarak yolculuk ediyor, incelemeler yapıyorum. Şimdi de bir keşif yolculuğuna
çıkacağım haydi birlikte uzayın derinliklerine bir bakalım.
Ayı yakından tanıyorum her gece biz yıldızlarla birlikte ortaya çıkar. Ay a selam verip
yanından kayıp gidiyorum.
Güneş pırıl pırıl parlıyor. Etrafındaki dönen büyük toplar da neyin nesi? Adeta dans
ediyorlar Güneş in etrafında. Hemen gidip tanışmalıyım onlarla.
– Merhaba ben kuyruklu yıldız Şimal sizleri tanımak istiyorum.
– Merhaba bizler gezegenleriz 8 taneyiz ben Merkür Güneş e enyakın gezegenim. En
küçüğüm ama çok hızlıyımdır.
-Ben Venüs en sıcak gezegenim ters yönde dönerim yavaş yavaş.
Babası “işte işin sürprizi de burada güzel kızım , bu bitkinin adı “sevgiye açan çiçek” sen
bitkiye iyi bakar ,güzel sözler söylersen çiçeğin o zaman açacaktır”demiş.
Ayla o gün bitkisini güneş alan cam kenarına koyarak her gün sulamış ve sevgi sözcükleri ile
sevmiş onu.Sevgiye açan çiçeğinin ne renk açacağını merak etse de sabırla beklemiş. Birkaç
gün sonra sabah uyandığında bir de ne görsün saksıda rengarenk çiçekler…
Koşarak babası,annesi ve abisine haber vererek mutluluğunu ailesi ile paylaşmış.
Ayla sevginin,sabrın ne kadar önemli olduğunu tıpkı çiçeklerin açtığı gibi sevgi ile her kapının
açılacağını da öğrenmiş.
YAZAN:DERYA SAVRUN
ÇİÇEKLER SEVGİYE AÇAR
Ayla o sabah heyecanla uyanmıştı. Bugün onun doğum günüydü ve nasıl sürprizlerle dolu
bir gün geçireceğinin hayalini kuruyordu. Hemen yataktan fırlayarak sevinçle elini yüzünü
yıkadı ve okul kıyafetlerini giyip kahvaltı masasına geldi. Herkesten doğum günü tebriği
bekledi ama kimse bir şey söylememişti. Kahvaltısını bitirip okula gitti. Kendini pek de iyi
hissetmiyordu üzülmüştü. Eve döndüğünde odasına girdi ve masasının üzerinde saksıda
yeşil bir bitki gördü şaşırmıştı. Babası yanına geldi .Ayla babasına;babacığım bu bitki de
nereden çıktı diye sordu.
Babası “güzel kızım bugün senin doğum günün olduğunu biliyorum. Sabah kutlamadığımız
için unuttuğunu sandığını da biliyorum fakat senin için en güzel hediyeyi almak ve sürpriz
yapmak istedim” dedi.
Ayla babasına saksıdaki bitkinin neden hiç çiçek açmadığını sormuş merakla.
GELDİ ŞİMDİ UYKU VAKTİ
Güneş evine gidince Ay dede gökyüzünde belirince geliyordu uyku saati Berenin. Beren
pijamalarını giydi ve şimdi en sevdiği saat geldi. Uyku öncesi hikaye saati… Annesi sordu
”Hangi hikayeyi okuyalım? Tavşanın hikayesini mi yoksa Ördeğinkini mı?” Beren dedi ki;
”Başka bir hikaye istiyorum.” Annesi; ”Peki ya Saklambaç kitabına ne dersin ya da Filin
hikayesine?” Beren dedi ki; ”Hayır anne başka bir hikaye dinlemek istiyorum.” Annesi
Berenin kitaplığındaki tüm kitapları sıraladı neredeyse. Ama Beren bugün başka bir hikaye
istiyordu nedense. Annesi ‘’O zaman biz bir hikaye yazalım mı ne dersin? Beren neşeyle evet
dedi. ‘’Peki hikayemizde kimler olsun istersin?’’ ‘’Penguen, kedi, baykuş…’’ ‘’Peki bu
hayvanlar neredelermiş?’’ ‘’Karlarla kaplı bir yerde.’’ ‘’Bu hayvanlar neler yapıyorlarmış?’’
‘’Dans ediyorlarmış anne.’’ O zaman hikayemize başlayalım demiş annesi. Annesi tatlı
sesiyle anlatırken hikayesini, Beren renkli bir rüyaya dalmış bile. Kim bilir belki de penguen,
kedi, baykuş ile…
YAZAN: GÖZDE PERGEL
Arkadaşlarının sesini duyan Salyangoz ve karınca hemen yardıma koşmuşlar fakat ne kadar
uğraştılarsa da dalı bir türlü kaldıramamışlar. Uğur böceğinin artık dayanacak gücü
kalmamış. Herkesin aklına Filo gelmiş, eğer o burada olsaydı dalı hemen kaldırırdı demişler.
Hep bir ağızdan:
-Filo bize yardım et diye bağırmaya başlamışlar.
Filo koca kulakları sayesinde onları duymuş. Hemen sesin geldiği tarafa gitmiş. Filo uğur
böceğinin üzerine düşen dal parçasını hortumuyla kaldırıp uğur böceğini kurtarmış.
Uğur böceği, salyangoz ve karınca mahcup bir şekilde Filo’ya teşekkür etmişler. O günden
sonra dış görünüşün değil kalbin önemli olduğunu anlamışlar. Bir daha hiçbir arkadaşlarını
dış görünüşleri yüzünden eleştirmemişler. Filo ile çok iyi arkadaş olmuşlar.
YAZAN: ELA S./ASUMAN BALTÜRK’ ÜN ÖĞRENCİSİ
GÜZELLİK KALPTEDİR
Kocaman ağaçların olduğu yemyeşil ve çok güzel bir ormanda Filo adında bir fil yaşarmış.
Bu fil arkadaşlarını çok sever ve onlara yardım etmekten hep mutlu olurmuş. Filo iri yarı ve
kocaman olduğu için arkadaşları salyangoz, karınca ve uğur böceği onu sevmiyorlarmış. Filo
arkadaşlarının yanına gelince onun görüntüsünden dolayı ondan utanıp onunla oyun
oynamamak için bahaneler bulurlarmış. Filo bu duruma çok üzülürmüş ama çok güzel bir
kalbi olduğu için arkadaşlarına hiç gücenmezmiş. Bir gün Filo oynamak için arkadaşlarının
yanına gelmiş fakat arkadaşları:
-Git buradan biz senle oynamak istemiyoruz, görüntün bizi çok korkutuyor ayrıca hortumun
da çok çirkin demiş.
Filo duyduğu sözler karşısında çok üzülmüş, kalbi çok kırılmış ve arkadaşlarının yanından
uzaklaşıp ormanda kaybolmuş.
Günlerden bir gün uğur böceği çiçekten çiçeğe konup güneşin keyfini çıkarırken üzerine
kocaman bir dal düşmüş. Uğur böceği ne kadar uğraştıysa da dalın altından çıkamamış.
Kendi başına bu durumdan kurtulamayacağını anlayınca:
-İmdat! Kimse yok mu? Diye bağırmaya başlamış.
KAHRAMAN KÖPEKÇİK
Havalar soğumuş ve kış gelmişti. Üstelik kar yağmış her yer bembeyaz olmuştu. Zavallı
köpekciğin karnı öyle açtı ki. Günlerdir tek bir lokma bile bulamamıştı. Bir gece hava öyle
soğuk oldu ki köpekçik soğuktan ve açlıktan neredeyse donacaktı. Ağır ağır yürümeye
çalışıyordu. Tam bu sırada Emir pencereden dışarıyı izliyordu. Emir kış mevsimini çok
severdi. Hele kar yağarken dışarıyı izlemeye bayılırdı. Dışarıda karın yağışını izlerken birden
sokakta köpekçiği gördü. Hemen annesinden biraz ekmek ve su istedi. Babasıyla birlikte
dışarı çıktılar. Köpekçiğe ekmek ve su verdiler. Emir’in babası köpekçiği evlerinin garajına
koydu. köpekçik hem ısınmış hemde karnı doymuştu. Emir ve babasının bu iyiliğini hiç unutmayacaktı. Gözlerini kapadı ve uykuya daldı. Gece yarısı iki adamın eve girmeye
çalıştığını gördü. Bu adamlar hırsızdı. Köpekçik tüm gücüyle havladı.Az sonra evin ışıkları
yandı. Bunu gören hırsızlar hemen kaçtı. Emir’in babası köpekçiğin başını okşadı. “Aferin
köpekçik, iyi iş çıkardın ” dedi. Köpekçik o günden sonra hayatının sonuna kadar Emirlerin
evinde mutlu bir şekilde yaşadı.
Published: May 31, 2021
Latest Revision: May 31, 2021
Ourboox Unique Identifier: OB-1158855
Copyright © 2021