YERLİ

by Akbar Aslan

This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

YERLİ

  • Joined Dec 2020
  • Published Books 21

 

 

BEN

 

 

Adım Willson Amerika ‘da yaşayan ve kendimce sakin bir çocuğum. Bu arada unutmadan bende astım hastalığı var birde Epilepsi  hastalığı var. Biliyorum bu iki hastalık benim  hayatımı bozmalıydı ,mahvetmeliydi daha doğrusu ben öyle düşünüyordum. Ama hiçte düşündüğüm gibi de olmadı. Merak etmeyin anlatacağım hem de en baştan.

-Benim eplepsim 7 yaşında başladı. Ve nöbetler geçirmeye başladım. Bu hastalığa yakalandığımda çok huysuzlaşmıştım. Annem ile babam benim psikolojimin yavaştan bozulduğunu

2

söylediler ve beni hemen psikoloğa götürdüler. Ama ben ne olduğunu anlamamıştım. Doktor bana ”Ne zaman başladı huysuzlaşman ? ” dedi  ve ben tam cevap verecekken annem atıldı ve ”3 hafta önce başladı doktor bey.” dedi. Ben cevaplamak istiyordum tabii bebek değildim sadece şimdiye kadar gittiğimde sorulan soruların hepsini ben cavaplamıştım ve anneme ” Anne  o soruyu bana sordu ben cevaplayacaktım ama sen cevapladın !! ” dedim bağırarak evet anlıyorum ben bebek değildim ama bebek gibi davranmıştım. Zaten söyledikten sonra yüzüm biber gibi kıpkırmızı olmuştu çok utanmıştım. Annem benim utandığımı anlayınca sırtımı sıvazladı ve söze devam etti.

”Doktor Bey yaklaşık 3 hafta önce başladı bu huysuzluk.”

 

 

3

”Anlıyorum Bayan Skiller ,anlıyorum. Şimdi Willson’ a bir Eplepsi ilacı yazacağım bunu sabah ve akşam dokuzda kullansın. Lütfen ilaçlarını aksatmasın yoksa Epilepsi si ilerleyebilir.” Doktor sözünü bitirir bitirmez annemi dürttüm ve kulağını işaret ettim oda eğildi ve kulağına ”Anne  ben ilaç kullanmak istemiyorum veya iğne yemek. Hem ben hasta filan değilim.” dedim. Babam dediğimi duymuştu ve tişörtümden tutup hafifçe çekti. Bende yerime oturmam gerektiğini anladım. Ve biraz sessiz kalmayı tercih ettim. Doktordan çıkarken annemin peşine takıldım markette, cenazede, misafirlikte, yürüyüşte sürekli peşinden gidip ona bir şeyim olmadığını söylemeye çalışıyordum. Bir gün annem köpeğimiz Albus ‘u

4

yürüyüşe çıkardığında yine peşine takıldım. Biraz söylendikten sonra annem aniden arkasına döndü ve gözlerimin içine baktı. Gözlerinden, bıktığı anlaşılıyordu. Bana tekrar Sen hastasın ve ilaçlarını da  içmen lazım ,dedi. Annem kızdığında, üzüldüğünde, bıktığında asla şaka yapmaz ,yalan söylemezdi. O günden sonra Epilepsi olduğumu kabullendim.

Şimdi gelelim astım’ a :

Ben 10 yaşındayken astıma  yakalanmışım ama bununla ilgili pek bir şey bilmiyorum hatırladığım tek şey 8 yıl boyunca cebimde nefes açıcı ile dolaştığımdı.

 

 

5

 

BAĞ EVİ

 

Bir gün anneme :

”Anne belki açık hava bana iyi gelebilir.” dedim. Annem babam ile istişare edip bana cevap vereceğini söyledi. Ertesi gün annem ile babamın bavul hazırladıklarını gördüm.

”Anne kabul ettiniz mi yani ?”

 

6

”Evet Willson gidiyoruz ama yalnızca 2 hafta kalacağız orada. Eğlenmen için yanına Albus’ uda alabilirsin. Haydi kalk ve sende bavulunu hazırla.”

Kalktım ve bavulumu hazırladım.

Takvimimden bu günü  13 Temmuz ‘u -Gitme kararı aldıkları gün-yılın en iyi günü olarak işaretledim. Gittiğimiz ilk  gece kardeşim Hans ile beraber küçük bir yürüyüşe çıktık. Geldiğimizde babam yürüyüşün nasıl geçtiğini sordu. Yürüyüş iyi geçmişti. Ertesi sabah babamla beraber ata bindik. Düz bir ovada at koşturduk. O akşam ise yalnız başıma kestane toplamaya gittim. Geldiğimde evin ışıkları sönüktü ve arabamızda yoktu. Gittiklerini düşündüm ve ağacın dibine

 

7

oturup avazım çıktığı kadar bağırarak ağlamaya başladım. Ağlamaya başlayınca evin kapısı açıldı ve babam yanıma geldi.

”Willson neden ağlıyorsun ?”

”Arabayı göremeyince gittiniz sandım.”

”Biraz dikkatli bak oğlum.”

Evet biraz dikkatli bakınca arabayı gördüm. Ama bir nedenim daha vardı ışıklar sönüktü ,ateş sönüktü. Babama ”Peki ya

neden ateşi ve ışıkları söndürdünüz.” dedim. Babam sırıtarak ” Hans’a hikaye okuyordum” dedi. Sonrada yanımdan ayrılıp kulubeye doğru yürümeye başladı bende koşarak peşinden  gittim. İçeri girdiğimde annem sanki beni bekliyormuş gibi ocağın başında oturuyordu. Eve girdiğimde hemen anneme

8

kestane çuvalını verdim ve kardeşim Hans’ın yanına oturdum ve ona tüm gücümle sarıldım. Çok korkmuştum. Hans ise sanki olanları biliyormuş gibi bana gülümsedi ve birazdan dışarı çıkıp kamp ateşinde marhmello yiyeceğimizi söyledi. Bunu duyunca havalara uçtum. Annemin yanına gidip  ”Gerçekten de dışarıda marshmello mu yiyeceğiz ? Marshmello” dedim annem annem biraz ocak ateşine baktı.

”Ben yemiyeceğim ,marshmello ile çok kötü anılarım var.”

”Neden ama anne binde bir gerçekleşir bu.”

”Neden öyle dedin ki ?”

”Çünkü babam marshmello sevmezki.”

”Sırf sen istedin diye yiyeceğim”

Sonunda kestaneler pişti ve sofraya oturduk ama Hans’ ın tabağını git-gel yaparak Albus yemişti. Kestaneleri yedikten sonra babam tekrar ışıkları söndürdü ve saatlerce masal veya

9

hikaye anlattı. Hikayeler sonunda saatime baktım ve saat 7’ye geliyordu. Anneme söyledim ve marshmello paketlerini

alıp dışarı çıktık. Saatlerce havadan sudan sohbet ettik ,fıkralar

anlattık ve eğlencelisi sessiz sinema oynadık babam sürekli kendi taklidini yapıyordu veya annemin yada benim yada Hans’ ın yada-en sevdiği-Albus’ un taklidini yapardı.  Oyunlarımız bittikten sonra tekrar saatime baktım saat 1’e geliyordu. Biz genellikle ertesi gün pazar bile olsa saat 8’de yatakta olup 9’da ise uyumuş olurduk. Saatime bakar bakmaz anneme haber verdim annem telaşla paketleri topladı ve ateşi söndürdü. Apar topar içeri girdik ve hiç pijama giymeden üstümüzdekiler ile yatağa girdik.

 

10

 

 

ERTESİ SABAH

 

Ertesi gün Albus’ un dürtmeleri ile uyandım. Saat daha 5 idi  ve Albus beni uyandırıyordu. Yataktan kalkınca Albus’ un

suyunun bittiğini anladım. Suyunu verdikten sonra telefonuma

sarıldım. Sabah kahvaltısına daha 5 saat vardı.  Telefonu elime alır almaz John Amcayı aradım. John Amca sanki o aramış gibi telefon açıldığı anda halimi hatırımı, nasıl  olduğumu ,derslerin nasıl gittiğini, bağ evinde mutlu olup olmadığımı sordu. Kafam karışmıştı ama John Amca soruları tane tane tekrar söyledi ve cevaplayabildim. Soruları  cevapladıktan sonra sıra bana gelmişti John Amcaya ,Molly

11

Teyzeyi , kuzenim Savanna’ yı sordum oda iyi olduklarını söyledi. Savanna’ nın iyi olmasına çok sevindim çünkü onu en son gördüğümde Xbox’ u kırılmıştı. Ve ertesi hafta hiç  odasından çıkmamıştı. Aslında Savanna kız ve Xbox’ dan ne anladığına dair hiç bir fikrim yok. Konuşurken zaman su gibi akıp geçmişti. Saate baktığımda ise saat 8 idi. Kahvaltıya daha 1 saat vardı. Bende at süreyim dedim ve evden çıktım. Atıma bindikten sonra ovaya doğru atımı sürmeye başladım. Ovaya geldiğimde ovanın ortasında kopüşonlü bir adam duruyordu. Yanına yaklaştığımda ise çok hızlı bir şekilde ovadan uzaklaştı. Biraz tırsmıştım ama yinede eve dönmek istemedim. Biraz at sürdükten sonra

12

ağaçların arasından yine aynı adam ve yine aynı senaryo, yanına yaklaştığımda benden kaçtı. Ormanda mahsur kalmış bir adam olabileceğini düşünüp bunları babama anlattım ama bana inanmadı. Hans ise bana ” bence sen hikaye kitabı  yazmalısın ,kurgu yeteneğin müthiş be ağabey.” diye karşılık verdi. Bana inanacağını düşündüğüm iki kişi vardı biri ağabeyim Victor diğeri ise sınıf arkadaşım Daniel idi. Hemen odama gittim. Aslında benim kendi odam yok ama sadece bağ evinde yok neyse odaya gittim ve Victor’ u aradım ve olanları bir bir anlattım Oda bir kaç soru sorduktan sonra bana inandı ama o üniversitede okuyordu ve buraya gelemezdi. Aramam çok gereksiz olmuştu. Bu sefer arkadaşım Daniel’ i aradım

 

13

bana tek seferde inandı. Daniel çok özgür bir çocuktur. Bu yüzden ailesinden izin alıp bağ evimize geldi. Onu buraya babası bıraktı. Bir hafta burada, bizimle kalacaktı.

 

KARŞILAŞMA

 

Daniel ile birlikte adamı gördüğüm yere gittik.

”İşte Daniel , ben burada dolaşırken karşıma çıktı.”

”Nasıl bir adamdı ?”

”O an tek düşündüğüm onun kim olduğunu bulmaktı hiç dikkat

 

14

etmedim .”

ӆzme kendini be dostum

bulacağız onu.”

Bir süre aradıktan sonra eve dönmeye karar verdik.

tam eve yöneldiğimizde karşımıza bembeyaz bir tavşan çıktı.

Onu yakalamak istedik ve peşine düştük. Tahminimce 100

metre koştuktan sonra tavşan küçücük bir deliğe girdi.  Daniel o kadar heveslenmişti ki deliği bir çırpıda açtı ve içeri atladı. İçerisi bize biraz geniş geliyordu. Bir anda Daniel’ in sesini duydum.

”Willson, burası dev gibi be dostum. Ayağa kalksana.”

Ayağa kalktığımda zıplayabildiğimi fark ettim. Burası

 

 

 

15

kocamandı. Daniel’a  eve gidip bir fener ile geri gelmemizi önerdim oda bu fikri mantıklı buldu. Evden 2 fener ile geri

geldiğimizde delik kapanmıştı.

Biraz çabaladıktan sonra deliği tekrar eski haline getirdik. İçeri girdiğimiz de fenerleri yaktık. Ve tavşanı gördük. Karşımızda dikilmiş bize bakıyordu. Fenerleri daha yukarı yöneltdiğimizde ise yine o gizemli adamla karşılaştık. Daniel kendini tutamadı ve çığlığı bastı.

”Aaaa !Canavaar!!! ”

Korkudan Daniel donmuştu bu yüzdende Daniel’ in kolundan tutup delikten dışarı doğru ittim ve arkasından gittim. Koşarken

 

 

16

arkama baktım. O adam tavşanı kucaklayıp deliğin derinliklerine doğru ilerledi. Tekrar önüme döndüğümde karşımda kocaman bir taş vardı. Kendimi yavaşlattıktan sonra Daniel’in yanına gittim. O benden beş on adım daha ilerde idi. Eve gittiğimizde ona korkumuzu yenip tekrar gitmemiz gerektiğini söyledim.

”Olmaz asla.”

”Hem yanımıza Albus’uda alırız

kimse bize dokunamaz”

Evde bir çanta hazırladık içinde her şey vardı.

Dünkü deliğe gittiğimizde yerde astım ilacımı gördüm. Tam alacakken delikten gizemli adam çıkıp onu aldı. Saklandığımız ağacın arkasından çıkıp sessiz ama hızlı bir şekilde deliğin ağzına geldik.

İçeri girdiğimizde yine karşımızda o dev koridor vardı. Biraz ilerledikten sonra koridorun hem sağında hem solunda iki oda

17

gördük. Sağdakine ben soldakine Daniel girdi. Benim girdiğim odada o gizemli adam yatakta uzanmış yaşlı bir kadının başında oturmuş benim ilacımdan veriyordu. Ona ”Bay gizemli bana adınızı söyler misiniz ? ” oda bana biraz baktıktansonra”mysteriol” dedi. Adının anlamı gizemliye benziyordu. 

”Sanırım anneniz, allah şifa versin ?”

”Teşekkürler genç adam bana adını söyler misin ?

”WİLLSON”

”Güzel isimmiş anlamı ne acaba  ?”

”benim normal adım Wilson ama annem ile babam bana

 

 

 

18

Willson demeyi tercih etmişler

Adamı sevmiştim. Acaba Daniel soldaki odada ne ile karşılaştı?

 

 

HUMANITY

 

Mysteriol ile beraber karşı odaya gittiğimizde Daniel ‘i yaşlı bir dedenin başında oturduğunu gördük. Mystriol söze başladı.

”O benim babam Humanity , kıtamıza bazı vahşiler geldikten

sonra kabilemize atalarımız baktı ve 105 yıl önce bu görevi babam üstlendi. Babam yaşlandıkça kabilemiz babamı kabullenmemeye başladılar ve buradan ayrıldılar. Ve 1 haftaya kalmadan vahşilere yem oldular. Sizin dev dediğiniz bu

19

koridorları 260 kişi inşaat etmiş..”

”Babanın durumuna üzüldüm.”

Daniel ile Mystroil konuşurken Daniel’in kulağına fısıldadım.

”Daniel saat 9.30 bence ev geri dönmemiz gerekebilir.”

Daniel’de kendi saatine baktıktan sonra Mystroil’a ”mystroil bizim zamanımız geldi artık gidelim bence”

Mystroil bunu anlayış ile karşıladı.

 

FOTOĞRAFLAR

 

Eve gittiğimizde Hans gitar çalmaya çalışıyordu. Daniel

kıkırdamaya başladı ve kulağıma ”Dostum Hans ne biçim gitar çalıyor böyle.” diye fısıldadı. Bende hafifçe omuzuna vurdum.

20

Babam yanıma geldi. Bizim neden geç kaldığımızı sordu. Bizde olanları anlattık. Ama inatçı babam yine inanmadı. Bizde Daniel ile ertesi gün foto makinemizi alıp Mystroil, Humanity ve Mystroil’in annesiyle bir kaç tane fotoğraf çektik. Eve gidince bunların fotokopisini çıkartıp Victor’ a gönderdim. Oda

bunları hayatı boyunca saklayacağını söyledi. Evet başımdan böyle bir olay geçti. Daha sizlere anlatacağım nelerim var ama şimdilik bu kadar.

 

 

 

 

SON

21
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content