Merhaba Arkadaşlar, annem, babam ve kardeşim Barış’la yine yollardayız. Bu yaz bizim için çok eğlenceli geçiyor. Önce Tunceli’ye, şimdide Aydın’a gidiyoruz. Türkiye’nin farklı yerlerinde yaşayan birçok akrabalarımız ve dostlarımız var. Bizim en sevdiğimiz şey de onları ziyaret ederek, farklı yerler gezip tanımaktır. Sevdiğimiz insanları ziyaret edip onlarla zaman geçirmek, bir otelde tatil yapmaktan çok daha keyifli bana göre. En çokta Aydın’da yaşayan teyzemlere gitmekten hoşlanıyoruz. Orada denize girip kuzenlerimizle eğleniyoruz. Kuzenlerimiz, Ada ve Efe, onlarda bizim gibi ikiz kardeşler. İkisiyle de çok iyi anlaşıyoruz. Birde abileri var onun ismi de Ege. Ege Abimin yakında düğünü olacak. Yaz tatili bitiyor okullar açılacak ama biz Ege abimin düğününe katılabilmek için okulumuzdan bir hafta izin aldık.
Bugün çok erken uyandık. Kahvaltımızı yapıp yola çıktık. Çünkü yarın düğüne yetişmek istiyoruz. Yol boyunca Barış ile oyunlar oynadık.
Biraz kitap okuduk. Neler yapabileceğimizi konuştuk derken Aydın’a geldik. Ada ve Efe bizi kapıda karşılayarak boynumuza atıldılar. Birbirimizi çok özlemiştik. Herkes birbirine sarıldı, öpüştü hepimiz çok mutlu olduk. Teyzem:
” Haydi acıkmışsınızdır. Sofraya geçelim.” dedi. Sofraya oturduk. Teyzem tarhana çorbası, enginar dolması, şevketi bostan, arapsaçı kavurması ve kabak tatlısı yapmıştı.
“Sizin oralarda bulunmaz bunlar, hadi yiyiverin gari.” Dedi. Aydın şivesiyle konuşuyordu güldük hepimiz. Yemekten sonra biraz sohbet edip yattık. Ertesi gün düğün vardı. Sabah kalktığımda kocaman kazanlar kurulmuş yemekler pişiyordu.
Burada düğünlerde keşkek, yuvalama, pilav, kızartma ve baklava veriliyormuş. Keşkek et ve buğdayın ateşte dövüle dövüle pişirilen bir yemek. Hazırlıklar yapılıp yemekler yendi.
Akşam eğlence başladı. En önemli oyunları zeybek oyunu. Zeybek oynayan kişiye ise efe deniyor. Zaten kuzenim Efe’nin ismi de buradan geliyor. Keyifli zeybek gösterileriyle çok eğlenceli bir düğün oldu.
Ertesi gün Efe ve Ada’nın okulu vardı. Biz yalnız kalacağımız için çok üzgündük. Teyzem:
“Sizde çocuklarla birlikte okula gitmek isterseniz öğretmenlerini arayıp izin alabilirim.” Dedi. Bizde gitmek istediğimizi söyledik. Teyzem arayıp izin aldı.Sabah erken okula gitmek için çıktık. Efe ve Ada Söke Sıdıka İlkokulu 3-E sınıfın da öğrenciydi. Okulun ilk günüydü. Birbirini gören herkes kucaklaşıp, birbirine tatillerini anlatıyorlardı. Sınıf arkadaşları bizi çok sıcak karşıladı.
Öğretmenleri Sibel Hanım’ la tanıştık ve derse girdik. Sibel Öğretmen:
“Çocuklar, madem Giresun’dan misafirlerimiz var, onlara ilimizi ve ilçemizi tanıtalım biraz. Anlatmak isteyen var mı?” Ada:
“Öğretmenim ben anlatabilirim.”
“Tabii ki anlat bakalım.”
“Aydın, Türkiye‘nin Ege Bölgesi‘nde yer alan, turizm ve tarım açısından en gelişmiş illerdendir. Ege Denizi‘ne kıyısı vardır. Didim ve Kuşadası gibi Türkiye’nin iki önemli turizm merkezine sahiptir. Aydın, Türkiye’nin ilk demiryolu kurulan şehridir.
Aydın’da çok sayıda tarihi eser bulunur. Türkiye’nin en uzun ikinci tüneli buradadır. Nüfus bakımından Türkiye’nin 20. büyük ilidir. Kuzeyinde İzmir ve Manisa, doğusunda Denizli, Güneyinde Muğla yer alır.
Batı sınırlarını ise Ege Denizi kıyıları çizer. 17 ilçesi vardır. İncir ve kestane üretiminde Türkiye’de birinci sıradadır.”
“Teşekkürler tatlım. Peki Söke’den Bahsetmek isteyen var mı?” Nisa söz aldı:
“Söke, Ege Bölgesi’nde Aydın ilinin batısında yer alan Ege Denizi’ne sahili olan bir ilçedir. Yüzölçümü bakımından ilin en büyük ilçesidir. Aydın`ın 54 km batısındadır. Ege Denizi`nin tarihi ve doğal güzelliklerle dolu orta kıyı bölgesinin önemli yerleşme merkezlerinden biridir. Büyük Menderes akarsuyunun yakınında kurulmuştur. Söke, Türkiye`nin en önemli pamuk üretim alanlarından biridir.”
Dersler hızla akıp geçti. Gün boyu çok eğlendik. Son ders Sibel Öğretmen:
“Çocuklar, bir sürprizim var. Geçen yıl planlamıştık hatırlarsınız.
Size Aydın’ın tarihi ve turistik yerlerini tanıtacak bir gezi yapmayı planlıyorum.
Bir çoğunuz yaşadığımız şehri çok iyi tanımıyorsunuz. Bu geziden sonra şehrimizi daha iyi tanıyacaksınız umarım. Yalnız gideceğimiz yerleri birlikte planlayalım. Sizce nerelere gitmeliyiz?” diye sordu. Ada:
“Öğretmenim, Aydın Arkeoloji Müzesi çok güzelmiş oraya gidebiliriz.” Ege:
” Ben ailemle Doğanbey Köyü’ne gittim. Çok beğendim. Arkadaşlarımın da görmesini çok isterim.” Defne:
“Didim ilçesini ve Apollon Tapınağı’nı gördüm. Çok güzeldi.” Mustafa:
“Priene Antik Kenti ve Güllübahçe Köyüne de gitmeliyiz bence.”
Efe:
“Dilek Yarımadası Milli Parkına gidip denize girelim lütfen, öğretmenim.” Sibel Hanım:” Çocuklar bu saydığınız yerlerin hepsi çok güzel ve görülmesi gereken yerler. Ülkemizin çok güzel bir şehrinde yaşıyoruz ve birçok tarihi turistik yeri var.
Bu söyledikleriniz dışında; Afrodisias Antik Kenti, Arapapıştı Kanyonu, Milet Antik Kenti, Bafa Gölü, Kuşadası Güvercin Ada, Nysa Antik Kenti, külliyeler, kaleler, kiliseler, mesire alanları ve parklar, birbirinden güzel koylar daha şu an aklıma gelmeyen birçok yer var görülmesi gereken. Ama ben bunlardan uygun olan birkaç tanesini alabilirim gezi listesine hepsini birden gezebilmemiz mümkün değil.” Ada:
“Öğretmenim sevgi ve Barış’ta geziye katılabilir mi?”
“Tabii ki neden olmasın.”
Konuşmalar sürerken zil çaldı. Çocuklar, iyi günler dileyerek okuldan ayrıldık.
Büyük bir heyecanla koşarak eve gittik. Olanları evdekilere anlattık. Annem bizim adımıza çok sevindi.
Hep birlikte Aydın Arkeoloji Müzesine gittik. Müzede birbirinden ilginç tarihi eserler gördük. Dönüşte akşam yemeği için bizi Ortaklar’a çöp şiş yemeye götürdüler gerçekten çok lezzetliydi.
Gezi günü gelmişti. Hep birlikte otobüse bindik. İlk olarak Doğanbey köyüne gittik. Eski taş evlerden oluşan, yeşillikler içinde arnavut kaldırımlı sokaklarıyla şirin mi şirin bir köydü. Köyde eski eşyalardan oluşan bir müzeyi ve orada bulunan bitki ve doldurulmuş hayvanlarında bulunduğu bir müzeyi gezdik. Oradan Dilek yarımadası Milli parkına gittik. Kuş gözlemevlerinden kuşları izledik.Deniz kenarı harika bir yerdi. Buranın denizi Karadeniz’e hiç benzemiyordu, çok sığdı. Efe sadece orada yetişen çan çiçeği isimli bir çiçek gösterdi bize.
Karina isimli deniz kenarında bir yere gittik. Öğle yemeğini oradaki balık restoranlarda yedik. Harika deniz kabukları topladık. Birbirinden farklı deniz canlıları ve kuşlar gördük.
Priene Antik Kenti’ ne gittiğimizde orayı da çok beğendim. Bilgilendirme levhalarından okuduğuma göre Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı 5 bin kapasiteli antik tiyatro, agora, Zeus Tapınağı, Mısır Tapınağı, Büyük İskender’in evi, Bizans kilisesi, nekropol bölümleri varmış. Şimdi bir kısmını görebiliyoruz. Tüm tarihi alanlarda gördüğümüz gibi burasıda çok tahrip edilmiş. İnsanlar tarihi eserlere nasıl zarar verirler anlayamıyorum bir türlü.Şehir Samson dağlarının eteğine yüksek bir tepenin üzerine kurulmuştu. Tüm Söke ovası görünüyordu. Sibel Öğretmen burada en çok pamuk, incir zeytin yetiştiğini,” söyledi. “Ayrıca, Herodot Aydın ili ile ilgili:
Bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel iklimin bulunduğu yer; Evliya Çelebi ise Dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehir, demiştir.şehrimiz için,” dedi. Birazda Güllübahçe mesire alanında zaman geçirdik.
El emeği pazarını gezdik. Son durağımız Didim ilçesiydi. Apollon tapınağındaki yüksek sütunlara hayran kalmamak mümkün değildi. Çok iyi korunmuş bir antik kentti. Meşhur Altınkum plajını da gezerek dönüş için otobüse geçtik.
Sibel Öğretmen: “Çocuklar çok güzel bir gün geçirdik. Birçok yer gördünüz ve yeni bilgiler edindiniz. Daha öncede söylediğim gibi şehrimizde bir günde gezemeyeceğimiz kadar tarihi ve turistik yer var. Bugün gezemediğimiz yerleri de ailelerinizle gezin, görün. Şehrimizin ve ülkemizin güzelliklerine sahip çıkıp, korumalısınız mutlaka.” dedi.
Eve döndüğümüzde çok yorulmuştuk. Erkenden uyuduk.
Sabahleyin teyzem Bafa gölüne kahvaltıya gideceğimizi söyledi.
Hazırlanıp çıktık. Bafa gölü kenarında restoranlar, gezinti tekneleri vardı. Harika köy kahvaltımızı yapıp, tekneyle gezdik.
Oradan Kuşadası’na geçtik. Güvercinada’ yı gezdik.
Ada üzerine kurulmuş tarihi bir kaleydi burası. Manzarası müthişti. Oturup bir şeyler içtik. Teyzem:
“ Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’ nı da görmelisiniz mutlaka,” dedi. Orası da heyecan verici bir yerdi. Daha sonra Kuşadası’nı gezdik, birkaç hediyelik aldık ve eve döndük.
Ertesi gün yola çıkacaktık.
Sabah erken kalkıp teyzemin yaptığı otlu börekten ve çeşit çeşit kahvaltılıklardan yedik.Artık gitme vakti gelmişti. Vedalaşıp yola çıktık. Ayrılacağımız için üzgündük ama biliyorum ki her biten macera aslında yeni bir maceranın başlangıcıydı. Yeni maceralar için şimdiden sabırsızlanıyorduk.
Published: Mar 11, 2020
Latest Revision: Mar 11, 2020
Ourboox Unique Identifier: OB-745936
Copyright © 2020