by BAYRAM ERDEN
Copyright © 2019
Son dönemlerde eskiyle giden onu sözün içinde geçmişe yönelik bir özlemin izlerini görüyorum. Eski bayramlar, eski ramazanlar, eski komşuluklar, eski mahalleler, eski sokaklar, eski insanlar… .. ile birlikte planlama uzayıp gidiyor.
Bilmiyorum bu düşüncelerin olmasını yaşlanmaya karşı bir sitem mi, yoksa çocuk ve gençliğe bir özlem mi var. Şu anda bir doğru doğru dönüp baktığımda çocukluluğunu dolu dolu yaşayan bir yetişkinleriniziumu düşünüyorum. O günleri düşününce bu sözlerin anlamını daha iyi anlıyorum. Mahallemizin adı Yakacık, sokağımızın Buket, apartmanımızın adı da Çiçek’ti. Tesadüf müdür, bilmiyorum. Apartman ve sokağımızın isimleri arasındaki anlam uyumu arkadaşlıklarımıza de sirayet etmişti. Sokağımız tüm çiçekleri bir araya getirip buket oluşturuyordu. Uğur, Serkan, Selçuk, İsa, Mustafa, Yasin, Talha, Yusuf, Halil, Ümit, Rıfat, Nihat, Veli, Mehmet, Fatih, Abdullah ve ismini hatırlayamadığım yerlerde arkadaşlarınız vardı. Yıllar içerisinde sokağımıza ve sokağımızdan taşınanlar oluyordu. On-on iki kişilik bir arkadaş grubumuz varlığını koruyordu.
Çocukluğumuzu beraber geçirdiğimiz bu arkadaş grubuyla ne oyunlar oynardık ne oyunlar. Hemen aklıma gelenleri sıralayayım: Saklambaç, kukalı saklambaç, tombik, istop, yakan top, çelik çomak, kuyu kazmaca, külah üfleme, takım kağıtları, cız, sek sek, dokuz taş, beş taş, Alman kalesi, Japon kalesi dokuz aylık, futbolun her türlüsü (tek kale, çift kale) ,basketbol, bisikletle teker kaydırmaca, kornete binmek, uçurtma uçurmak, kar topu savaşı, buzda kaymak, gazoz kapağı oynamak, sigara kağıtlarıyla banko oynamak, bu araba kimin? ve misket… zihnimi biraz zorlasam dört beş oyun daha rahatlıkla söyleyebilirim.
Oynadığımız oyunlar hava durumuna ve mevsime göre değişirdi. Yani kışın kış oyunları yazın ise yaz oyunları oynardık. Oyunlar arasında yaz kış oynadığımız oyun saklambaç ve futboldu. Özellikle futbolu, yaz kış, yağmur çamur demeden oynardık. Yeter ki dört kişi bir araya gelsin sokağın ortasına taşlardan kale yapar başlardık oynamaya, sayı sonradan katılanlarla 10’u bulurdu. Eğer 10’u da geçerse sokağa sığmayacağımızı bilir ve pota diye adlandırdığımız basketbol sahasına ya da mahallemizin futbol sahsına giderdik. Bu eylemin adı kısaca top oynamaktı yani futbol kelimesini fazla kullanmazdık. Hayatımızın anlamı o topun etrafında dönüp dururdu. Bazen kitine oynardık, yenilen fanta ve kola parasını verirdi. Böyle bir durumda doğası gereği acı olan yenilme duygusu daha da acı hale gelirdi. Yenen takım yenilen takımın gözünün içine bakıp ballandıra ballandıra fanta ya da kolasını içerdi.
Ö dönemde cam şişelerdeki fanta ve kola kapaklarından bedava yazısı çıkardı. Bir de böyle bir durum olursa değmeyin yenen takımın keyfine. Hemen Niyazi dayıya gider ikincisini hatta üçüncüsünü bile alırdı. Niyazi dayı sokağımızdaki küçük dükkânın sahibiydi. Biraz sinirli ve yaşlıydı. Bedava olayına deli olurdu. Dükkâna elimizde bedava kola kapağıyla gittiğimizde yüzünün rengi değişir, Yine nereden buldunuz bu kapağı, diye bağırırdı. Biz mi şanslıydık bilmiyorum ama bazen bedava kapaklarla buz dolabında fanta-kola şişesi bırakmazdık. Niyazi dayı da doğal olarak bu duruma çok kızardı. Sanki dağıtıcı firma bizim için tüm bedava fanta-kola şişelerini Niyazi dayıya satıyordu. Niyazi dayı buna kızarken biz sevinç çığlıkları atıyorduk. Maçtan sonra ne de güzel içiliyordu. Tabii kolanın bağımlılık yaptığını yaşayarak öğrendik. Annelerimiz artık kola için para vermez olmuştu. Biz de kendi paramızı kazanmak için bazı küçük ticari girişimlerde bile bulunmuştuk. Bu kadar sevdiğimiz kolanın zararlarını öğrendikten sonra artık kola içmiyorum.
Çocuklarıma da içirmiyorum. Bazı şeylerin sonuçları uzun zaman sonra ortaya çıkıyor. Sigarada buna göre güzel bir örnek, bir yerde, yerde bir yerde, bir tane sigarayı sağladığımız için en büyük düşmanıdır. Aynı durumu kola içinde yapabiliriz. Kola sağlılığımız zarar görüyor. Umarım bizler bu durumdan çok fazla etkilenmemişizdir.
Published: Sep 1, 2019
Latest Revision: Sep 1, 2019
Ourboox Unique Identifier: OB-672067
Copyright © 2019