by Ayşe Köpüklüoğlu
Artwork: AYŞE KÖPÜKLÜOĞLU
Copyright © 2019
İLK ÖĞRETMENLİK YILLARIM
Mesleğe ilk başladığım yıldı. İstanbul ‘da öğretmenlik yapıyordum. Okulumun evimin önünde olması benim için çok önemliydi. Çünkü trafik çok yoğundu. İki ay evimden çok uzak iki saatte gidip iki saatte döndüğüm bir okulda görev yapmıştım. Bütün maaşım yol parasına gidiyordu. Zaman kaybıda başka bir kötü tarafıydı.Yeni okulumda ikinci sınıflarla başladım.Baş örtüsüne sınıfta izin verilmiyordu..Sadece okul dışında örtü kullanıyordum.
Çocuklar genç olduğum için beni hemen kabul etti. Sanki önceden tanıdıkları öğretmenleri gibi beni kabullendiler.Zümre arkadaşlarımın dört tanesi benim gibi mesleğe yeni başlamışlardı.Stajerlik dosyamın nasıl olması gerektiği ile ilgili Asiye öğretmen bilgi veriyordu. Sömestir tatilinde de öğretmen yetiştirme kursuna katılmış biraz bilgilenmiştim.
Yeni evlenmiş, yeni öğretmenliğe başlamış, yeni bir çevrede yaşamaya başlamıştım.Beni biraz zorluyordu, herşey. Ama yeni olmama rağmen insanların beni hemen benimsemesi ve sevmesi bana yardım etmeye çalışması ile herşey herşey yoluna giriyordu.
Velilerim gelip kızım sizin gibi saçlarını topuz yapmamı istiyor.Sizin gibi konuşmaya başladı. Size hediye almama için çok ısrar etti… vb diyerek yanıma geliyorlardı.Bu da öğrencilerimin beni sevip benimsendiğim göstergesi idi, bu durumlar beni rahatlattı ve sevindirdi.
Okulda öğretmen eksiği vardı. Müzik, beden ve ingilizce öğretmeni eksikti. Bizi yeni doğan stajer öğretmenleri bu derslerde görevlendirmişlerdi.Bana da ingilizce dersi düştü. Haftada iki saat bir sınıfta ingilizce dersi verecektim.
Ortaokulunuzu ilkokuldakilerden farklıydı. Ergenlikteydiler ve bu yüzden sorunluydular. Bende tecrübesiz olunca bir sınıfta bir öğrenci ile sorun yaşamama sebepleri oldu.Dersin hata yapıyor bir öğrencinin düzeltilmesi gerekiyormem onun bana küsmesine ve ağında neden olmuştu. Ben de çok üzüldüm. Acaba biraz sert mi uyardım farkında olmadan diye bilmiyor. Ama sonradan öğrendim ki öğrencinin kim olduğu ve ne de olsa herzaman bu alınganlıkları yapıyormuş.Dersten sonra onu yanıma çağırıp konuştum. Zamanla herşeyin çözülmesini, çalıştırsa daha başarılı olup bunun için üzülmemesi yapılanıyor… vb konuştuk. Öğrencilerim alınganlık yapabilir için benden özür diledi. Anlaştık o günden sonrada ikimizde daha detaylı davrandık.
VEDA HEDİYESİ
Ülkemizin tarihi ve etnik dokusu zengin şehirlerinden olan Mardin Midyat’taydım. Meslekteki beşinci yılımdı.Burada iki evladımı dünyaya getirmiştim. Aynı zamanda okulda öğrencilerime öğretmenlik yapıyordum.İşim çok zordu. Bebeklerim küçüklerdi ve geceleri çok uyandıkları için uykusuzdum.En büyük yardımcım eşimdi. Ben okuldayken çocuklara göz kulak olacak bir genç kız bize yardım ediyordu.Okula gitmeden herşeyi hazırlıyordum. Yardımcıma neleri nasıl yapılıyor, anlatıyor, evden öyle çıkıyordum.Bazen eve telefon açıp durumlarını soruyordum.Günler bu şekilde ev ve okullar arasında geçiyordu.Okuldaki öğrencilerim derslerinde başarılı oldu.
Öğrencilerimle okulda derslerimizi işliyor, birlikte problemler çözüyordum. Müzik, resim, beden derslerini yapmayıp matematik işliyordum.Değişik biraz daha zor soruları hep birlikte çözüyor hakkında konuşuyorduk. Beni sessizce dinliyorlar yazıyorlardı.Anlamadıklarını soruyorlar, cevabımı da pür dikkat dinliyorlardı.
İçlerinde Onur isminde bir erkek öğrencim vardı.Onur çok ilgili ve sosyal bir çocuktu. Sınıfta farklı sorular hep ondan gelirdi. Benim zor ve şaşırtmalı sorularıma hep birlikte cevap verirdi. Gazete okur, okuduklarını da sınıfta bana ve arkadaşlarına aktarırdı.Bazen derslerim onunla karşılıklı konuşarak geçerdi. Eminim Onur: ” Çok çalışmam gerek çok, yine beni kaldıracak. ” Düşünceleriyle okula geliyordu.Onur farkını daha sonra Gülhane Askeri Tıp Fakültesini kazanarak gösterdi. Şu anda doktorluk yapıyor.
Azize, Nesrin, Münevver, Sevgi, İlyas, Abdurrahim,… hepsi pırıl pırıl çocuklardı. Hepsinin üniversiteleri girdiğini okullarını bitirip meslek sahibi olduklarını sosyal medyadan takip ettim.
Hepsinin hayatta başarılı olduklarını görmek beni mutlu etti.
Onlarla son yılımızdı. Karne zamanına bir ay vardı. Azize yanıma geldi: ” _ Öğretmenim ben ailemle çalışmaya gideceğim, veda etmek istiyorum. Bunu da benden veda hediyesi, bir hatıra olarak kabul edin. ” diyerek bana bir paket uzattı.Paketi aldım, açtım ve hediye için ona teşekkür ettim.Birbirimize sarıldık, öpüştük. Bu onunla son canlı görüşmemiz oldu.Öğretmen günlerinde benim öğretmenler günümü kutlayan mesajlar yazar bende ona, şimdi oda bir öğretmen.
ÖĞRETMEN OLMAK
Öğretmenlik mesleğimin sekizinci yılıydı. Adana’ya geleli iki yıl olmuştu. Birinci sınıfları okutacaktım. İlk defa birinci sınıfları okutacağım için çok heyecanlıydım, birazda korkuyordum. Kırk beş kişilik bir sınıfa okuma yazma öğretecektim. Cümle sistemi bırakılmış, harf sistemiyle okuma yazma öğretecektim.
Aylar geçti, öğrencilerim mısır patlar gibi peşi sıra patır patır okumaya geçtiler. Başarıyı yakalamıştık, velilerimiz memnundu.
Okuma bayramı hazırlıklarına velilerle hazırlanmaya başlamıştık. Şarkılar, şiirler, monologlar, dans ve folklor gösterileri, piyes ve Nasrettin hoca fıkrası gösterisi, koro, tek kişilik şarkıcı taklitleriyle okuma bayramı gösterimizde hazır olmaktaydı. Salon ve yemek organizasyonu sınıf annemizdeydi. O gün herkes çok mutluydu. Gösteriler kamerayla çekildi, fotoğraflar çekildi. Öğrencilerim ve ben günün yıldızlarıydık. Gösteriyi sadece anne, babalar değil dedeler, anneanneler, teyzeler, halalar, yengeler, abiler, ablalar, dayı ve amcalar bile izlemeye geldi. Sanki çocuklar ilk düğünlerini okul ile yapmıştı. Bu mutlu günlerine de yakın akrabaları katıldı. Gösterilerde hepsi birer küçük tiyatrocuydu.Kostümleri ve rolleriyle herşeyleri uyum içindeydi. Bu günü de atlatmanın mutluluğunu yaşadım.
Mayıs ayıydı, anneler günü başladıydı. Annelere özel kutlama kartı hazırladık. Okuma ve yazmaya yeni geçen miniklerim anneleri onu ne kadar sevdiklerini yazdılar. Kartlarını süslediler. Günün sonunda herkes annelerine kartlarını uzatıp, anneler gününü kutladılar. Anne baba ayrı olan bir kızım gelip bana sarıldı. Öğretmenim benim annem sizsiniz deyip kartı bana uzattı. Teşekkürler ettim, duygulandım.
YAŞLANMAK
Meslekte yirminci yılını çalışıyordum. Öğrencilerilerin akıllı, zeki, ele avuca sığmayan çocuklardı. Bir çok birbirinden farklı etkinlikler yaptırıyordum. Yeni sistemle sürekli bir şeyler üretmeye zorluyorduk. O yıl resim derslerinde sürekli resim yarışmalarına yönelik yönlendirmeyi yaptırdım. Öğrencilerimden biride dereceye girerek boşuna çalışmadığımızı bize ispatladı.
Türkçe derslerinde etkinliklerde şiir, hikaye yazma ekiplerinde. İki öğrencim şiir tarihinde derece çalışıyor bu çalışmalarımız boşuna ihtiyacınız bize götürüyorlar.
Beden derslerindede sportif çalışmalara yer verdim. Bu sınıfımda olmasada daha sonra aldık bir sınıfta Kaleli Yakan Top turnuvasında ikinci sınflarda derece oluyor, ikilerde bu oyunu bilen vardı. Turnuvada ikinci sınıf birinci sınıf öğrencileriimde boşuna çalışmadıklarını emeklerinin karşılığını mutlaka alacaklarını gördüler. Yakan top oynamak istemiyor safra şuan büyük bir istekle yakan top oynamak ve sınıf takımına girmeye devam ediyor.
Ama ben onu gün eve döndüğümde çok yorgun oluyorum. İnsan yaşlandıkça yavaşlıyor ve daha çabuk yoruluyor.
Published: Apr 1, 2019
Latest Revision: Apr 1, 2019
Ourboox Unique Identifier: OB-601931
Copyright © 2019
Hayatta kitap yazmakta varmış , proje sayesinde onuda yaptım.