BİYOGRAFİ NEDİR?
“Biyografi”, otobiyografi ve monografiyi de içinde barındıran bir üst kavram olarak; sanat, edebiyat, tarih, politika vs. alanlarda tanınmış, sevilmiş; ülkesine ve bütün insanlığa veya belli bir sanat bilim alanına önemli katkılarda bulunmuş kişilerin yaşam öykülerinin yazılmasıyla ortaya çıkan edebiyat türüdür.
3
BİYOGRAFİNİN ÖZELLİKLERİ
– Bu tanınmış kişinin doğduğu yer ve tarih, ailesi, eğitim hayatı, alanında yaptıkları, başarıları; kısaca içinde yetişmiş olduğu maddi ve manevi çevre içerisinde kişiliği ve eserleri çerçevesinde anlatılmaya çalışılır.
– Biyografilerde bir gerçeklik vurgusu ön plana çıkar. Bu gerçeklik ilkesi gereği, söz konusu edilen bilgiler, resmi belgelere, kayıtlara, günlüklere, mektuplara, söyleşilere veya bahsi edilen kişinin yaşamında yer tutan kimselerin sözlü bilgilerine dayandırılmaya çalışılır.
5
Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, “Tezkire” denirdi.
7
BİLİMSEL BİYOGRAFİ :
Biyografik bilgileri kronolojik bir sıra içerisinde, alt başlıklar halinde, onun dönemi içindeki konumunu, getirdiği yenilikleri, gösterdiği başarıları, eserlerini, eserlerinin değişik özelliklerini eleştirel bir tutumla, belgelere, araştırma ve incelemelere dayalı olarak veren çalışmalara ‘bilimsel biyografi’ denir.
8
NEKROLOJİ: Ölen ünlü bir kişinin hemen ölümünden sonraki günlerde genellikle gazete ve dergilerde yakın çevresinde yer alan kişiler tarafından onun erdemlerinin, çalışmalarının ve diğer özelliklerinin anı üslûbuyla anlatıldığı yazılara denir..
10
BİYOGRAFİK ROMAN:
Ünlü kişilerin hayatlarını konu alan, bunları roman tarzında işleyen edebî yazılara biyografik roman denir.
13
BİYOGRAFİ ÖRNEĞİ:
CENGİZ DAĞCI
9 Mart 1920 tarihinde Kırım’ın Yalta şehrinin Kızıltaş köyünde doğdu. Çocukluğu kıtlık, yoksulluk, Rus emperyalizminin zulmü ve büyük baskılar altında geçti. İlköğrenimi köyünde ve Akmescit’te yaptı. aynı şehirde ortaokulu bitirdi (1938). Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken İkinci Dünya Savaşı çıktı. 1941’de Ukrayna cephesinde Almanlara esir düştü. Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığındı. 1946’da Londra’ya yerleşti. Eserlerinde Kırım Türklerinin Rusların zulmü altındaki hayatını anlatır. Türk edebiyatının en güçlü yazarlarındandır. Hüzünlü bir üslubu vardır.Londra’nın Soutfields bölgesindeki evinde 22 Eylül 2011 Perşembe günü saat 12.30’da vefat etti.Mezarı, Kırım’da Yalta bölgesine bağlı Kızıltaş (Krasnokamenka) köyündedir.
14
BİYOGRAFİ ÖRNEĞİ:
Edebiyatımızda İsimler Sözlüğünden:Turgut UYAR
Günümüz şairlerinden, 1927-22 Ağustos 1985, do. Ankara, ölm. İstanbul. Askerî Liseyi (1946), Askerî Memurlar Okulu’nu (1947) bitirdi. Posof, Terme ve Ankara’da subay olarak, ordudan ayrılınca da (1958) sivil görevlerde çalıştı, emekliye ayrılıp (1969) istanbul’a yerleşti. İlk şiiri Yedigün dergisinde (sayı 46, Haziran 1947) çıkmıştı. Kaynak dergisinin bir şiir yarışmasında (1948) “Arz-ı Hal”şiiri ikincilik kazanınca Nurullah Ataç’ın güvendiği şairler arasında girdi. İlk dönem şiirlerinde kişisel yaşantılarının ve çevresinin izdüşümleri üzerinde durmuştu. Sonraları (1952) toplum ve törelerle çatışan bireyin yenilgisine yakılmış ağıtlar diyebileceğimiz şiirler yazdı. 1950 sonrası şiirimizi biçim ve öz bakımlarından yenileştirmesiyle İkinci Yeni’nin ilk akla gelen şairlerinden; deneme ve yorumlarıyla da günümüz Türk şiirini anlayışla, yetkiyle değerlendiren yazarlarımızdan biri oldu.
Şiir kitapları: Arz-ı Hal (1949), Türkiyem (1952), Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959), Tütünler Islak (1962), Her Pazartesi (1968), Divan (1970), Toplandılar (1974), Kayayı Delen /nc/r (1981). Toplu Şiirler I (ilk dört kitabının toplu basımı) 1981’de yayımlandı. Yeni şiirler ilavesiyle bütün şiirlerini Büyük Saat (1984) adlı kitapta topladı. Şiir üzerine düzyazıları BirŞiirden (1983) adlı kitabındadır. Hüseyin Cöntürk Turgut Uyar (1961) incelemesine ikinci ve üçüncü kitaplarını konu edinmiş, şairin Tütünler Islak kitabı 1963 Yeditepe Şiir Armağanı’nı kazanmıştı. Daha sonra Kayayı Delen incir ile 1982 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü, Büyük Saat ile de 1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’nü kazandı.
15
BİYOGRAFİ ÖRNEĞİ:
Çok Şey Yarım Hâlâ: Ayşe Sarısaym Babası Behçet Necatigil’i Anlatıyor’dan:
“Babam genellikle sessiz, az konuşan, içe dönük bir insandı. Onun rahat konuşabilmesi, üstündeki o çekingen, tutuk görüntüyü atabilmesi için “havasını bulması” gerekirdi; bu da çok sık yaşanan bir durum değildi. Annem, nişan gecesi babamın nasıl sikildiğini, yerinde duramadığını, sonunda bir ara evin dışına kaçıp “işleri bitince ben gelip alırım babamlarfdiyerek sokakta volta attığını anlatmıştı bize. Bu olaya hem çok gülmüş hem de hak vermiştim babama. İnsanların pek çoğunun kendisini rahatsız hissedeceği böylesi bir seremoni, babam için kim bilir ne büyük bir işkence olmuştu. Ama annemin ailesinin, zaten kızlarını pek de istekli olmadan vermeye razı oldukları damat adayına duydukları tepkiyi de artırmıştır mutlaka bu volta olayı.
Evlenme hazırlıkları dönemi oldukça sıkıntılı geçmiş. Annemin maddi sorunları, bu sorunları babama yansıtmama çabaları; babamın ise ailesinden borç olarak aldığı parayla kuracakları evin asgari ihtiyaçlarını karşılamaya çalışması her ikisini de oldukça zorlamış. Bu arada babamın ailesinin yaşadığı Beşiktaş, Valideçeşmesi, Dibekçi Kâmil Sokağı (şimdi Enis Akaygen Sokağı), 22 numaralı evde, aile bireyleri, bir nikâh memuru ve iki şahitle nikâhları kıyılmış (Ekim 1949, babamın nikâh şahidi Oktay Akbal, anneminki ise yakın aile dostları Müved-ded Ermert). Ardından da bir yemek yenilmiş ve herkes kendi evine geri dönmüş (evleri hazır olmadığı halde nikâhlarının kıyılmış olması, annemin ailesinin tutuculuğundan olsa gerek!). Evlenmeleri bir ay kadar sonra gerçekleşebilmiş. Bu süre zarfında annem “nikâhlı kocası” ile birkaç kez akşam yemeğine çıkmak gibi bir ayrıcalığı yaşama fırsatı bulmuş, tabii dönüşte geç kalmamak şartıyla! Yine Valideçeşmesi, Setüstü Sokak, 22 numarada bir kiralık ev bulunup temel ihtiyaçlar iyi-kötü karşılandıktan sonra ise ikisinin de yaşamında yeni bir dönem başlamış: Evlilik (Kasım 1949).
İlginç bir rastlantıdır ki, yıllar sonra bu ahşap evin yerine yapılan apartmanın bir dairesinde Hilmi Yavuz yaşadı. Babamın ölümünden sonra Hilmi Yavuz’u bu evde ilk ziyaret ettiğimizde hepimiz değişik duygular içindeydik, özellikle annem çok etkilendi bu durumdan. Evliliğinin ilk yıllarını geçirdiği eve yıllar sonra yeniden gitmenin yanısıra, bu evde babamın çok sevdiği bir öğrencisinin/ dostunun yaşıyor olması gerçekten de heyecan vericiydi.
16
Published: May 19, 2018
Latest Revision: May 19, 2018
Ourboox Unique Identifier: OB-481025
Copyright © 2018