Anahtar Kelimeler: Anahtar, yunus, deniz kabuğu, harita, içinde mesaj olan şişe
DENİZİN KARANLIĞI
Yıllar yıllar önce adamın biri sahil kenarında yürüyormuş. Yürürken kıyıya vurmuş bir cam şişe görmüş. Şişeye dikkatlice baktığında bunun içinde bir mesaj olan şişe olduğunu fark etmiş. Şişeyi almış ve içinden mesaj olan kağıdı çıkarmış. Kağıdı açtığında bunun bir harita olduğunu fark etmiş. Adam bunun bir hazine olacağını düşünerek çok sevinmiş. Hemen yola koyulmak için sandalına atlamış. Biraz açıldıktan sonra fırtınanın da etkisiyle sandal ters çevrilmiş ve adam suya düşmüş. Kısa bir süre sonra adam bir ses duymuş. Bu yunus sürüsünün sesiymiş. Oradan geçmekte olan yunuslar adamı ve sandalı karaya çıkartmışlar. Adam yunuslara el sallayarak çok teşekkür etmiş. Fırtına durduktan sonra adam sandalını tamir ederek tekrar yola koyulmuş. Hazinenin bulunduğu yere ulaşmış fakat hazineyi açabilmek için anahtar gerekliymiş. Adam anahtarı bulabilmek için geri dönerken korsanlar tarafından yakalanmış. Korsanlar adamı bir mağaraya kapatmışlar. Adam mağarada tutuklu olan bir kadın görmüş. Kadın adama hazineyi mi aradığını sormuş. Adam şaşırmış. Kadının hazineyi nerden bildiğini merak etmiş. Kadın hazinenin anahtarı bende demiş ve anahtarı göstermiş. Adam yine çok şaşırmış. Beraber mağaradan çıkabilmenin yolunu aramışlar. Uzun uğraşlar sonunda mağaradan kaçmışlar. Adam ve kadın birlikte hazinenin saklı olduğu yere gitmişler. Kadın anahtarıyla hazinenin kapısını açmış ve birlikte içeri girmişler. İçeri girdikten sonra gözlerine inanamamışlar. Binlerce deniz kabuğu varmış ve içleri incilerle doluymuş. Adam ve kadın hazinenin yerini kimseye söylememişler. İkisi de bu hazine sayesinde ömür boyu rahat bir hayat sürmüşler.
Anahtar Kelimeler: Arkadaşlar, Uzaylılar, Ev, Uzay gemisi, Fırtına
ARKADAŞLAR VE UZAYLILAR
Bir zamanlar köyde yaşayan dört arkadaş varmış. Bu arkadaşların isimleri Mehmet, Esma, Hasan ve Zeynep’miş. Bu dört arkadaş neşe içinde ormanda oyun oynarken birden şiddetli bir fırtına yaklaşmış. Arkadaşlar bir ağacın altına girmişler. Sonra havada bir gürültü kopmuş. Dört arkadaş yukarı baktığında bir cisim görmüşler. Bu cisim uzay gemisiymiş. Bu dört arkadaş uzay gemisinin ne olduğunu bilmiyormuş. Birden uzay gemisinin kapağı açılmış ve içinden uzaylılar inmeye başlamış. Dört arkadaş uzaylıları görünce gülmeye başlamışlar. Uzaylıların kimi çıplak ayaklı, kimi tek gözlü ve kimi tek ayaklıymış. Sonra uzaylılar çok kızgın yüz ifadesiyle çocuklara bakmışlar. Çocuklar bunu görünce korkup hemen kaçmışlar. Uzaylılar da çocukların peşinden koşmaya başlamış. Bir anda fırtına başlayınca uzaylılar bu duruma alışkın olmadığı için hepsi bir yana savrulmuş. Dört arkadaş uzaylıların savrulduğunu görünce onlardan kurtuldukları için çok sevinmişler. Bu dört arkadaş yaşadıkları olaydan bir ders çıkarmışlar. Artık bilmedikleri hiçbir yere girmeyeceklermiş.
Anahtar Kelimeler: Gece, orman, sonbahar, köpek, dost
ODUNCU VE KÖPEĞİN DOSTLUĞU
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde dağların ötesinde bir oduncu yaşarmış. Bu oduncu odun kesip satarak geçimini sağlıyormuş. Günlerden bir gün oduncu her zaman yaptığı gibi ormana gitmiş, odunlarını kesmiş ve toplamış. Sonra sırtına alıp satmak için kasabaya doğru yola koyulmuş. Sonbahar mevsimi olduğu için gece olduktan sonra hava soğumaya başlayacağından dolayı oduncu adımlarını daha da hızlandırmış ve bu yüzden nefes nefese kalmış. Birazcık dinlenmek için durduğunda yaralı bir köpek görmüş. Köpeğin ayağına odun parçası battığı için köpek yürüyemiyormuş. Oduncu hemen köpeğin yanına gitmiş ve ayağına bakmış. Köpeği kucağına alarak eve dönmüş. Odunları sırtından indirip odunluğa bırakmış. Sonra da köpeği alıp eve girip köpeği yatağa yatırmış. Oduncu köpeğin ayağından odun parçasını dikkatlice çıkararak köpeğin ayağını güzelce sarmış. Sobanın yanına köpek için güzel bir yer yapıp köpeği oraya koymuş, önüne de bir kap yemek koymuş. Oduncu da yatağına gidip yatmış. Gel zaman git zaman oduncu ile köpek birbirine öyle bağlanmış ki ikisi de birbirinden ayrılamaz olmuş. Bu sırada oduncu odun toplayıp satma işini bırakmış ve marangozculuğa başlamış. Her gün sabah yola koyulup kasabaya gidiyormuş. Köpekte her gün oduncu ile gitmek istiyormuş ama oduncu buna izin vermiyormuş. Köpekte her gün yolda durup oduncuyu dört gözle bekliyormuş. Köpek oduncuyu görünce hemen yanına koşuyor ve kucağına atlıyormuş. Oduncunun en sadık dostu köpek olmuş. Bugüne kadar kimsede göremediği sadakati onda bulmuş. Köpeğini çok seviyormuş. Oduncu bunca yılın yalnızlığını köpeği sayesinde biraz da olsa unutmuş. Oduncu biriyle arkadaşlık etmenin dostluk kurmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunun farkına varmış. Oduncu bir gün işe gitmek için köpeğiyle vedalaşıp evden çıkmış. Oduncu tam iş yerine vardığı sırada hastalanmış ve oracıkta ölmüş. Köpek yolun üzerinde oduncuyu bekliyormuş ama oduncu gelmemiş. Köpek her gün aynı saatte aynı yerde ömrünün sonuna kadar oduncuyu beklemiş ama oduncu hiç gelmemiş.
Anahtar Kelimeler: Güneş, tavşan, ev, ağaç, insan
YENİ KÖY KURAN AİLE
Eskilerden bir zamanlar Ahmet ve ailesi köyün birinde yaşıyormuş. Ahmet geçimini burada çok zor sağlıyormuş. Köyde yaşayan insanlarla da anlaşamamaya başlamış. Ahmet ve ailesi köyden taşınmaya karar vermişler. Az olan eşyalarını da at arabasına yükleyerek yola koyulmuşlar. Gitmişler gitmişler ve ormanın sonunda tavşanların bol olduğu kenarından ırmak akan ve bol güneş gören bir yere gelmişler. Ahmet ve ailesi buraya yerleşmeye karar vermiş. Önce kalacak yer yapmaya ihtiyaçları varmış. Çevredeki kurumuş ağaçları keserek çok güzel bir ev yapmışlar. Geceyi evin içinde geçirmişler. Etrafta bol sayıda tavşan yaşamaktaymış ve hepsi çok sevimliymiş. Ahmet ve ailesi tavşanlarla anlaşma yapmış. Tavşanlar Ahmet’in tarlasına zarar vermeyeceklermiş ama Ahmet’te tavşanların beslenmesine yardımcı olacakmış. Ahmet ve ailesi tavşanlarla beraber mutlu bir şekilde yaşıyormuş. Tarladan topladıklarını kasabada satıp güzel bir şekilde geçiniyorlarmış. Bunu gören ve duyan köydekiler Ahmet’in yaşadığı yeri merak etmişler. Ahmet’i takip edip yaşadığı yeri öğrenmişler. Ahmet’in yaşadığı yeri gören herkes hayran kalmış. Köyden bazı insanlarda gelip Ahmet ve ailesinin yaşadığı yere yerleşmek istemiş. Ahmet kabul etmiş ama tavşanlara zarar vermemek ve onların beslenmelerine yardım etmek şartını koymuş. Yerleşmek isteyenler bu durumu kabul etmiş. Her geçen gün yeni insanlar gelmeye başlamış ve böylelikle yeni bir köy kurulmuş. Bu köyde yaşayanlar ve tavşanlar ömür boyu mutlu bir hayat sürmüşler.
Anahtar kelimeler: Kar, kış, kürek, çanta, şapka, araba
KEMAL DEDE
Günlerden pazartesi, aylardan şubat ayıydı. İstanbul’un Kadıköy semtinde; ak saçlı, uzun boylu, yüzü kırışıklarla dolu ihtiyar bir adam yaşardı. Bu ihtiyar adamın adı Kemal’di. Ancak yaşından dolayı yaşadığı mahalledeki herkes ona “Kemal Dede” diye seslenirdi. Kemal Dede bugünlerde çok heyecanlıydı. Çünkü çocukları şubat tatiline gelecekti. İki tane torunu vardı. Birisinin adı Makbule diğerinin adı Ahmet’ti. İkisi de 7 yaşındaydı ve birinci sınıfa gidiyorlardı. Kemal Dede torunları geleceği için markete gitmiş ve en sevdiği yiyecek ve içecekleri almıştı. Kemal Dede marketten eve dönerken birden kar yağmaya başladı. Kemal Dede hızlı hızlı eve gitti. Aklından Ahmet ve Makbule’nin kardan dolayı gelemeyeceğini düşündü. Bahçedeki karları torunları geleceği için sürekli kürekle temizliyordu. Tam bu sırada ellerinde çanta , kafalarında şapka olan iki kişi gördü. Ancak kardan dolayı yüzlerini tam göremiyordu. Kapıyı açtı ve karşısında Ahmet ve Makbule’yi gördü. Büyük bir sevinçle torunlarına sarıldı ve “Hoş geldiniz, sizi çok özledim.” dedi. Torunları “Biz de seni çok özledik dedeciğim. Yanımızda ufak bir misafirimiz var.” dediler. Makbule arkasında sakladığı köpek yavrusunu çıkararak “Dede bu köpeği gelirken karların arasında bulduk. Soğuktan bir arabanın kenarına yatmış tir tir titriyordu. Kıyamadık ve yanımızda getirdik. Dedemiz ne yapacağımızı bilir diye düşündük.” dedi. Kemal Dede bunu duyunca çok sevindi. “Kış aylarında sokak hayvanları çok zorluk çekiyor. Sizin bunun farkında olmanız beni çok gururlandırdı.” dedi. Yavru köpeği ve torunlarını eve alarak hep birlikte güzel bir tatil geçirdiler.
Anahtar kelimeler: Prens, Fare, Anahtar, Kule, Prenses
FAREDEN KORKAN PRENSES
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir prenses varmış. Bu prensesin en büyük korkusu fareymiş. Prenses farelerden çok korkar, görünce hemen kaçarmış. Bir gün akşam yemeği yerken masanın altından geçen fare görmüş. Prenses hemen masanın üzerine çıkmış ve bağırmaya başlamış. Sesi duyan saraydaki görevliler hemen prensesin yanına koşmuşlar. Prenses bağırarak fare olduğunu söylemiş ve fareyi işaret etmiş. Görevliler odanın içinde fareyi kovalamaya başlamışlar. Fare görevlilerden kaçarak odanın dışına çıkmış. Bu olay üzerine kral tüm görevlilere saraydaki tüm farelerin yakalanması emrini vermiş. Saraydaki görevliler tam bir hafta boyunca saraydaki fareleri yakalamış ve sarayı farelerden temizlemişler. Uzun bir süre sarayda hiç fare görülmemiş. Gel zaman git zaman bir gün prenses ve ailesi kahvaltı yapıyormuş. Kahvaltı yaparken prenses yere peynir düşürmüş. Tam peyniri almak üzere uzandığı sırada peyniri alan fareyi görmüş. Prenses yine bağırarak masanın üzerine çıkmış. Kral artık bu duruma çözüm bulmak için kızına özel bir kule yaptırmış. Kulenin kapısını kilitleyerek anahtarını da sadece kendisinin bildiği bir yere saklamış. Bir süre sonra kral ölmüş. Anahtarın yerini de sadece kral bildiği için prenses kulede kilitli kalmış. Tüm ülke prensesi kuleden kurtarabilmek için seferber olmuş ama prensesi bir türlü kurtaramamışlar. Komşu ülkede yaşamakta olan prens bu durumu duymuş ve ülkesinde bir emir yayınlatmış. Prensesi kuleden kurtaran kişiye bir kese altın verecekmiş. Bunu duyanlardan biri prensesi kurtarabileceğini söylemiş. Prens adama eğer kurtaramazsa çok büyük ceza vereceğini söylemiş. Adam kabul etmiş ve birlikte prensesin kilitli kaldığı kulenin yanına gitmişler. Adam uzun bir süre uğraştıktan sonra kapıyı açmayı başarmış. Prens hemen prensesin yanına koşarak onu kuleden çıkarmış. Prens ve prenses evlenip bir ömür boyu mutlu bir şekilde yaşamışlar.
Anahtar Sözcükler: Prenses, şato, at arabası, ayakkabı, saat
KÜLKEDİSİ SİNDİRELLA
Bir varmış bir yokmuş çok güzel bir kız varmış. Adı ise Ela’ymış. Ela’nın babası Amerika’ya gitmiş. Dönerken kaza geçirip ölmüş. Bunu duyan Ela çok üzülmüş. Bir üvey annesi ve annenin iki kızı varmış. Ela üvey annesi ve kızlarıyla yaşıyormuş. Evden ayrılıp dedesinin yanına girmek istemiş ama üvey annesi buna izin vermemiş. Üvey annesi Ela’ya çok kötü davranıyormuş. Bir prens köydeki tüm kızları şatoya davet etmiş. Bunu duyan üvey anne ve kızları deliye dönmüş. Sonra hepsi hazırlanmış ve Ela’da gizlice hazırlanmış. Üvey annesi Ela’nın şatoya gelmesine izin vermemiş. Üvey annesi ve kızları hazırlanıp süslenip şatoya gitmişler. Ela üzgün üzgün dolaşırken bir peri görmüş. Peri demiş ki senin neden üzgün olduğunu biliyorum. Hemen bana bir elma getir demiş. Ela hemen koşup evden bir elma getirmiş. Peri elmayı at arabasına çevirmiş. Bir kazı da şoföre çevirmiş. Karıncaları da ata çevirmiş. Tüm bunları yaptıktan sonra Ela’yı da güzelce giydirmiş. Ayaklarına da çok güzel camdan bir ayakkabı giydirmiş. Ela tam arabaya binip gidecekken peri onu durdurmuş. Saat tam on bir de eski haline döneceksin demiş. Ela tamam deyip at arabasına binip şatoya gitmiş. Şatonun en güzel kızı Ela’ymış. Ela ile prens dans etmişler. Bu sırada saat 11 olmuş. Ela saati fark edince hemen kaçmış. Koşarken ayakkabısını düşürmüş. Prens Ela’nın peşinden koşarken ayakkabıyı bulmuş. Ertesi gün tüm köyü dolaşmış. Tüm kızlara tek tek ayakkabıyı denetmeye başlamışlar. Sıra Elaların evine gelmiş. Ayakkabıyı Ela’ya denettiklerinde ayakkabı Ela’ya tam olmuş. Prens ve Ela beraber şatoya gitmişler. Evlenip bir ömür boyu mutlu şekilde yaşamışlar.
Anahtar Kelimeler: Şövalye, sihirli yüzük, kale, prenses, ejderha
AHMET İLE ASYA
Bir varmış bir yokmuş bir kalede bir prenses tutuluyormuş. Kimse onu kaleden kurtaramamış. Bir gece kral şövalyesini çağırmış ve kızını kurtarmasını emretmiş. Şövalye yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş dere tep düz gitmiş ve sonunda kaleye varmış. Uzaktan kaleyi gözetlemiş. Prensesi koruyan bir ejderha olduğunu görmüş. Şövalye kaleye doğru yürümeye başlamış. Ejderha şövalyeyi görünce ağzından ateş püskürtmüş. Şövalye kendini kalkanıyla korumaya çalışmış. Ejderha kalkanın üzerindeki sembolü görünce şövalyenin iyi kalpli biri olduğunu anlamış. Prensesi kurtarmasına izin vermiş. Şövalyenin adı Ahmet’miş. Prensesin adı ise Asya’ymış. Şövalye koşarak prensese doğru yukarı çıkmaya başlamış. Ahmet tam Asya ‘yı kurtaracakken karşısında kötü kalpli veziri görmüş. Ahmet veziri de geçerek prensese ulaşmış. Prensesi alıp hızlı bir şekilde kaleden uzaklaşmışlar. Saraya doğru yola koyulmuşlar. Yolda giderken şövalye prensese evlenme teklifi etmek için bir yüzük uzatmış. Bu yüzük sihirliymiş. Sihirli yüzük prensesi tüm kötülüklerden koruyacakmış. Prenses evlenme teklifini kabul etmiş. Ahmet ile Asya bir ömür boyu mutlu yaşamışlar.
Published: Apr 12, 2022
Latest Revision: Apr 12, 2022
Ourboox Unique Identifier: OB-1311325
Copyright © 2022
Bok