MEHMET EMİN YURDAKUL
HAYATI VE ŞİİRLERİ
Mehmet Emin Yurdakul 13 Mayıs 1869 yılında İstanbul’da doğmuştur. Milli Edebiyat şiirinin öncüsüdür Yayınladığı Türkçe Şiirler isimli şiir dergisi ile çok önceden milli şiirin öncülüğünü yapmıştır. Servet-i Fünun döneminde yayınlamıştır.
Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerindeki ortak nokta halkın karamsar ruh halinden kurtarmaktadır. Milliyetçi, halkçı ve medeniyetçi bir şairdir. Şair milli romantik duyuş tarzının ilk temsilcisi olmaktadır.
Mehmet Emin Yurdakul edebi yaşama şiir ile başlamıştır. İlk şiirini Servet-i Fünun dergisinde yayınlamıştır. Sade bil dil kullanmayı tercih etmiştir.
Birçok eleştirmen onun şiirlerini Türkçenin ahenginden ve doğallığından uzak bulmuştur. Şiirlerindeki konularını halktan ve tarihten alır.
Cenge Giderken isimli şiirinde yer alan en meşhur dizesi Ben Bir Türküm, dinim, cinsim uludur ile tanınmaktadır. Bu şiirini Yunan Savaşı döneminde kaleme almıştır.
Hece ölçüsünü kullanmıştır. Mehmet Emin Yurdakul şiirde durağı kaldıran şair olmuştur. Yusuf Akçura ile birlikte Milli Mücadeleye katılmıştır. Şairin yazım özelliklerinden dolayı edebiyatımızda Milli Şair unvanını almıştır.
Mehmet Emin Yurdakul’un Türk–Yunan Savaşı sırasında yazdığı Cenge Giderken şiiri sade dil, coşkun bir eda ve hece ölçüsüyle yazılmasıyla dikkat çekmiştir. Büyük bir etki uyandıran bu şiir, “Millî Şair” olarak anılan şairin Millî Edebiyat akımının oluşmasındaki etkisini göstermektedir. Şiir epik duygular üzerine inşa edilmiştir.
BIRAK BENİ HAYKIRAYIM
Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.
Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;
Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.
Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;
Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,
Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!..
Mehmet Emin YURDAKUL
Bu şiir , Milli Edebiyat Dönemi’ne ait , Milli Edebiyat Dönemi’ne uygun anlayışı benimsemiş bir şiirdir. Şiirin ele aldığı tema ise : Millet & Vatan Sevgisi şeklindedir.
Konusu ise millete yapılan zorbalıklara göz yummamak , vatanı her daim yüceltmek gibi konuları içermektedir.
BENİM ÖMRÜM
Genç çağdaydım, kendimi bir dikenli yolda buldum;
Hıçkırıklar işittim, gül ve bülbül bağlarından.
Felâketler topladım, Anadolu dağlarından;
Uzun sazlı Âşıklar diyarında şair oldum.
Ezgi koydum, âhlarla, figanlarla Türk şi'rine,
Öz dilimle haykırdım, "Ey milletim, uyan!" diye;
Viran yurdun dolaştım, bir şehrinden bir şehrine;
Saç ve sakal ağarttım ben de, "Vatan, vatan!" diye.
Mehmet Emin YURDAKUL
Mehmet Emin Yurdakul bu şiirinde Anadolu üzerinden yurt sevgisini ve yurdun durumunu işlemiştir.
Şiirde biçim yönünden yenilikler yapmıştır. Geleneksel Türk şiirinde sürekli kullanılan kalıpların yerine 4+4+4+3=15,4+4+4+5=17,4+4+4+7=19 gibi alışılmışın dışında kalıplar kullanmıştır. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, altışar, sekizer dizelik kıtalar kurmuştur.
Ya Gazi Ol Ya Şehit
Hadi yavrum ben senmi bugün için doğurdum Hamurumu yiğitlik duygusuyla yoğurdum Türk evladı odurki yurdu olan toprağı Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırtmaz Bir yabancı bayrağı ezan sesi duyulan Hiçbir yere astırtmaz Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit Hadi yavrum köyüne, nişanlına veda et Sabanını tarlanı herşeyini feda et O silaha sarıl ki böyle günde bir erkek Bir dualı demirden başka birşey kullanmaz Bunu tutan bir bilek köleliğin Uğursuz zincirine uzanmaz Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit Hadi yavrum kendine sende yiğit er dedir Büyüdüğün gaziler ocağına can getir O cenkleri kazan ki senin büyük Türk adın Yedi iklim dört bucak içersine ün salsın Beş yüz yıllık ecdadın kabirlerde titreyen Kemikleri öç alsın Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit Hadi yavrum bugünde dertli ninen ağlasın Ayrılığın oduyla yüreğini dağlasın O yaşları saçsın ki senin aslan göğsünde Benim kanlı gözyaşım düşman için kin olsun Kara yerin yüzünde ayağının bastığı Dağlar beller leş olsun
Mehmet Emin YURDAKUL
Mehmet Emin Yurdakul bu şiiri “Yurdumun dişi Aslanlarına” diye Türk hanımlarına ithaf etmiştir.
ŞAİR
Bana yirmi yaşımda ateş saçan bir sevdâ,
İlk şi’rime altundan kanad veren o hulyâ
Ak saçlarım altında yine alev saçacak.
Milletinin ruhuyle feryad eden bir dudak
O şeyleri söyler ki çağlattığı gümüş ses
Asırların önünde nağmesini dindirmez.
Hiddet, tahkir hepsi boş! .. Her cefaya katlanan
Yine şair kalbinden başka bir kalb değildir;
Bu zayıf kalb en mağrur alınları eğiltir.
Şu dünyada bir büyük rüya gören kahraman
O kartala benzer ki en yangınlı şimşekler
Onun sisli ve korkunç yollarına nur serper.
Mehmet Emin YURDAKUL
Anadolu
Gençliğe
Yürüyordum: Ağlıyordu ırmaklar;
Yürüyordum: Düşüyordu yapraklar;
Yürüyordum: Sararmıştı yaylalar;
Yürüyordum: Ekilmişti tarlalar.
Bir ses duydum, dönüp baktım, bir kadın:
Gözler dönük, kaşlar çatık, yüz dargın;
Derileri çatlak, bağrı kapkara,
Sağ elinin nasırında bir yara
Başında bir eski püskü peştemal
Koltuğunda bir yamalı boş çuval…
……………………
-Ne o bacı?
– Ot yiyoruz, n’olacak! ..
-Tarlan yok mu?
– Ne öküz var, ne toprak…
Bugüne dek ırgat gibi didindim;
Çifte gittim, ekin biçtim, geçindim,
Bundan sonra…
– Kocan nerde?
– Ben dulum;
Kocam şehit, bir ninem var, bir oğlum.
– Soyun, sopun?
– Onlar dahi hep yoksul!
Ah Efendi, bize karşı İstanbul
Neden böyle bir sert, yalçın taş gibi?
Taşraların hayvanlık mı nasibi? ..
……………………
Hayır hayır, bu nasibi almak için doğmadın.
Onun için doğdun ki sen kadınlığın hakkiyle
Ocağının karşısında saadete eresin,
Göğsünü kabarttıran anneliğin aşkiyle
Evladına südün gibi pak duygular veresin.
Sen bir aziz yoldaşsın:
Senin sesin hayat için dövüşmeğe koşturur;
Senin sevgin vatan için fedakarlık öğretir;
Senin yüzün insan için bir merhamet duyurur;
Senin ile insanoğlu yeryüzünü şenletir.
Lakin bizler bu hakları unuttuk;
Kadınlığı hayvanlıkla bir tuttuk;
Ninen gibi sana dahi hor baktık;
Seni dahi garip, yoksul bıraktık! ..
……………………
Kinler için karaları bağlıyan,
Zevkler için zelil sefil ağlıyan.
Acı gören, cefa çeken, ezilen,
Irzdan başka her şeyini veren sen!
Sen şu güzel vatanında cehennemde gibisin;
Gözyaşınla ıslattığın kanlı toprak üstünde
Sana her yer bir çöl gibi cıvıltısız, çiçeksiz;
‘Ekmek’ diye ağladığın sağır bir halk önünde
Sana herkes bir kurt gibi merhametsiz yüreksiz.
Senin herbir ümidin
Ayrılıksız, yoksulluksuz bir dünyaya kalmıştır,
Oraya ki masum çiftler hıçkırıksız yaşarlar;
O melekçe sevgilerle birbirini okşarlar;
Ve burada Allah bütün dilekleri yaratır?
Ne vakte dek gençliğine hakaret,
Bu ayrılık, bu gözyaşı bu ölüm? ..
Bu sert demir, bu ağır yük. bu zulüm?
Yazık, sana ağlamıyan şiire;
Yazık, sana titremiyen vicdana;
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmıyan insana! ..
……………………
Ey vatanın bağrı yanık bucağı.
Hani senin bereketli hasadın,
Yeşil yurdun, mesut çatın, şen çiftin?
Hani senin medeniyyet hayatın,
Yolun, köprün, kazman, iğnen, çekicin?
Ey Türklüğün otağı!
Ne vakte dek bu acıklı sefalet,
Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu?
Ne vakte dek bu uğursuz cehalet.
Bu taassup, bu görenek, bu uyku?
……………………
Yazık, sana ağlamıyan şiire;
Yazık, sana titremiyen vicdana,
Yazık, sana uzanmayan ellere;
Yazık, seni kurtarmıyan insana! ..
“Ben İstanbul lehçesini anamdan, babamdan, sonra Anadolu lehçesini karımdan öğrendim; onun saf ve asil ruhunun kaynaklarından Türklük aşkının kevserini içtim” demiştir.
DEMİRCİ
Ben bir Ömrün ağır yumruğu beni dahi inletti;
Çok vakitler hiç kimse sormadı ki: Ben kimim? …
Lâkin bir gün dedim ki: ‘Benim gibi en sağlam,
En kuvvetli kollara sahip olan bir adam
Kendi gibi bir kuldan,
Bir merhamet umarak ekmeğini dilenmez;
Yer yüzünde kendine av bulacak bir arslan
Başkasına güvenmez;
Her bahtiyar alında bir kavganın teri var;
Eğer kişi isterse tâli’ini kucaklar.’
Gençliğimin en tatlı, en ateşli yaşında,
Şu örsümün başında,
Çekicimle çalışmak sanatını buldum ben;
Memleketin namuslu demircisi oldum ben.
Demircilik! … Evet bu, sıkıntılı bir iştir;
Bunun için göğüste kalbim gibi kalp gerek,
Öyle erkek bir kalp ki Allah ona ürkmemek,
Zahmet çekmek, katlanmak kuvvetini vermiştir.
Ancak benim zahmetim karşılıksız değildir;
Örs üstünde döğdüğüm bir biçimsiz sert demir,
Çekicimin altından
Alet olup çıkınca bana bir zevk aldırtır.
Benim terli alnımı asâletli bir insan,
Vakarıyla kaldırtır.
Bu saatte duyduğum yorgunluklar hep gider;
Bir ses bana içimden: Çalış, çalış, çalış der.
Yan, ocağım bir güneş aleviyle yan, parla;
Gözlerimi bir mihrab nûru gibi yaldızla.
Yan ocağım, can göster;
Bir ananın mübârek bağrı gibi sesler ver.
Mehmet Emin YURDAKUL
EY ULU TÜRK
Ey ulu Türk! Sen Kırım’ın kanlar ile yoğrulmuş.
Vahşîlere esir olmuş, zalim tahtlar kurulmuş,
Şerefleri unutulmuş bir toprağı üstünde…
Onun seni kan ağlatan kara bahtı önünde
Felâketli milletine: «Uyan!» diye haykırdın;
Bu İlâhî feryadınla onu nura çağırdın.
İstedin ki, medeniyet güneşi
Zekâlara çeliğini akıtsın;
Milliyetin diriltici ateşi
Vicdanları aleviyle ısıtsın.
Ta ki, Fatih Cengizlerin evlâdı
İslavlığınpençesinden kurtulsun;
Onun mazlum, sefil olan hayatı
Hür ve mesut bir talihle can bulsun.
Sen bu aziz, büyük işe tek başına kalkıştın;
Buna asil Zühre’n ile gecegündüz çalıştın.
Yıllar geçti… Türk azmine ne Sibir’in dehşeti,
Ne de ömrün azgın yüzü bir zayıflık vermedi;
Sen arzunu kervan geçmez bozkırlara götürdün.
Bu uğurda katlandığın zahmetleri Türklüğün
Ümit dolu ufukları nurlariyle okşadı;
Resullerin rüyaları sende dahi yaşadı.
Sen kabrinde rahat uyu! Yakında
Bu sonuncu felâket de bitecek;
Yarın, senin hür bakışlı ırkın da
Altın devri terennümler edecek.
Zira, senin bıraktığın izlerde
Kadın, erkek bir genç neslin yürüyor
İman ile aşk sunduğun her yerde
İnkılâbın fikri hüküm sürüyor.
Bizden senin pak ruhuna Fatiha’lar, rahmetler
Unutulmaz hatırana kalp dolusu hürmetler!
Mehmet Emin YURDAKUL
Mehmet Emin Yurdakul, Cumhuriyet’ten sonraki yıllarda ortaya çıkan memleketçi edebiyatın oluşmasına da ön ayak olmuştur. Eserlerinde Türkçülük, milliyetçilik, memleketçilik, halkçılık ve Cumhuriyet’ten sonraki yıllarda inkılâpçılık unsurları asıl ağırlığı teşkil eder.
SAKIN KESME
Sakın kesme, yaş ağaca balta vuran el onmaz.
Kütükler var, hiçbirine kervan gelmez, kuş konmaz;
Bunları kes, o baltanla bu çürümüş ağaçları yere ser
Bak sizin köy şu yemyeşil koruluğun gölgesinde ne
güzel
Gönülleri açmadadır, yaprakların arasında esen yel;
Yazık günah olmaz mı ki çıplak kalsın, bu zümrüt
yurt, bu şirin yer?
Hem dünyada en birinci borç değil mi her kula,
Bir tohumu fidan yapmak, fidanı da bir orman?
Eğer böyle olmasaydı, ne kalırdı oğula:
“Mirasımı artır” diye öğüt veren atadan?
Sakın kesme, her dalından bir güzel kuş ses versin;
Sakın kesme, gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin;
Sakın kesme, şu sevimli köye kanat, kol gersin;
Sakın kesme, aziz vatan günden güne şenlensin!
Mehmet Emin YURDAKUL
KAYNAKLAR
https://www.youtube.com/watch?
v=7JTUra_cjAc&feature=emb_title
https://www.google.com/search?q=Mehmet+Emin+Yurdakul+anadolu+%C5%9Eiirini+ne+zaman+yazm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r&hl=tr&biw=1212&bih=697&sxsrf=ALeKk01hhyiMl5QAQ0L9McxvP8G8iui9qg%3A1616856760388&ei=uEZfYJmiF46SaIemgqAN&oq=Mehmet+Emin+Yurdakul+anadolu+%C5%9Eiirini+ne+zaman+yazm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r&gs_lcp=Cgdnd3Mtd2l6EAw6BwgjELADECc6BwgAEEcQsANQ3k1Yv21gmo4BaAJwAngAgAGjAYgB9AiSAQMwLjiYAQCgAQGqAQdnd3Mtd2l6yAEHwAEB&sclient=gws-wiz&ved=0ahUKEwiZ3uvm3NDvAhUOCRoKHQeTANQQ4dUDCA0
Published: Mar 26, 2021
Latest Revision: Mar 27, 2021
Ourboox Unique Identifier: OB-1089594
Copyright © 2021