ZAMANE OYUNU
Tatilin ilk günüydü. Güzel ve başarılı geçen bir dönemin sonsuzca uyumak, doyasıya eğlenmek, arkadaşlarıyla vakit geçirmek en doğal hakkıydı. Hikayemizin kahramanı Zühre Naz nihayet uyanmış ve keyifli bir sabaha merhaba demişti. Her zaman olduğu gibi elini yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladıktan sonra kahvaltını yapmıştı. Aradan biraz zaman geçtikten sonra arkadaşları Zühre Naz’ı oyun oynamak içim dışarı çağırmıştı. Annesinden izin alarak heyecanlı bir şekilde hemen arkadaşlarının yanına gitti. Çok eğlenmiş ve çok mutlu olmuştu.
Eve geldiğinde annesine neler yaptığını, oynadığı oyunları anlattı. Zühre Naz’ın sevinci görülmeye değerdi. Oyunları tek tek anlatırken dokuztaş oyununu merak etti annesi.Anlatmaya devam etti;Dokuz taşı üstte diziyoruz ebe olan grubun Üyeleri üst ile yıkmaya çalışıyor. Eğer taşları yıkarlarsa oyun başlıyor.
Taşları yıkan grup kaçarken diğer grup topla vurmaya çalışıyor. Kaçan gurubun Üyeleri tekrar taşları dizmek için uğraşıyorlar diye devam anlatmaya. Annesi peki o zaman bizde seninle dokuztaş oyumu oynayalım ne dersin? Dedi. Zühre Naz sevinçle tamam anneciğim o zaman ben gidip dışarıdan taş toplayayım dedi.
Dokuztaş kağıt üzerine iç içe geçmiş üç kare çizip orta noktaları birleştirmek gerekir. Tabi taşları unutmamak lazım. İki adet köşe üzerinde iki adet orta noktası bulunmalıdır.Onun oyuncu satın alma kurallara göre hareket ettirerek rakıbin taşını çalışır. Noktalar yatay ve dikey olarak üçlü oluşturup rakıbin taşlarını almaktır.
Zühre Naz çok meraklanmış ve bir önceki geçmiş geçmiş geçmiş çalışmalara geçmiş geçmiş geçmiş geçmişte bir araya geldi. Annesinin anlatımı üzerine hemen bir karton, kalem ve cetvel aldı. Kartonu boyutta keserek cetvel iç içe geçmiş üç adet kare çizdi. Köşe noktaları ve orta noktaları belirledikten sonra sıra taşlara geldi. Bir adet demir para yedek kartona şeklini çizip taş yerine geçecek pulları da hazırlamıştı ve sıra oyunumuzu oynamaya gelmişti.
Zühre Naz annesiyle birlikte ilk taşını oymalı bırakmasıyla oyuna başladı. Oyunu biraz eğlenmişti.Ailesi ile birlikte kaliteli zaman geçirmenin ne kadar önemli bir kez daha anlamış ve bunun mutlulukla oyunlarına devam etmişlerdi.
Mustafa MENTEŞ/ 50. Yıl Ahmet Merter İlkokulu/ İSTANBUL
Yazar: Zühre Naz
YILBAŞI AKŞAMI
Yeni yılın yaklaşmasıyla birlikte Yağmur ‘u da heyecan sarmıştı. Yurt dışında bulunan kuzenlerinin evlerine gelecek olması üzerine yeni oyunlar oynama düşüncesi yağmur için heyecan vericiydi. Kuzenlerinin yılbaşında Türkiye’ye gelip beraber olacak olması Yağmuru çok heyecanlandırmıştı. Yağmur kuzenleri ile yine öğrendi bardak oyununu oynamak istiyordu. Babasının yanına ilave
——- Babacığım kuzenlerim gelmeden bardak oyununu birlikte hazırlasak olur mu? , diye sordu. Babası da: ” Tabi ki olur ben malzemeleri alayım, kuzenlerin gelmeden hazır edelim, geldiklerinde oynarsınız. Dedi.
– Yağmur çocukları ile birlikte oyunu hazırlamış yılbaşının ve kuzen gelişlerininini beklerken o gün geldi çattı. Kuzenleri Doruk ve Yeşim kapıdan içeri girdiler. Heyecanlı konuşmalar gülüşler kalplerindeki temiz duygularla birleşince hiç bitmek istemeyecekleri anıların ortaya çıkmasını sağlıyor. Yağmur kuzeni Yeşim’i yanına çağırdı
– Hadi gel sana yeni öğrendiğim renkli bardak oyununu anlatayım, birlikte yeni yılda yarış yapalım, bakalım kim daha hızlı bir şekilde bardak oyununu kazanacak? Böylelikle yağmur en çok sevdiği oyunu kuzenleriyle birlikte eylenerek oynadı. Yeni yılda ailesi ve kuzenleriyle çok güzel anılar biriktirdi.
Mustafa MENTEŞ/50. Yıl Ahmet Merter İlkokulu
Yazar: 1-G sınıfı Yağmur
Elif’in Mangala Oyunu Hatırası
Elif ile annesi yine kır evlerine gitmişlerdi. Annesi masa başında çalışırken o canavarlarla savaşıyordu. Aslında hiç durmadan tabletindeki aynı düğmeye basmaktan başka bir şey yapmıyordu. Canı çok sıkılmış ve babasını özlemişti. Annesi “ Günlerdir aynı şeyi yapmaktan bıkmadın mı? Bugün de mi hiçbir şey yapmayacaksın?” dedi ve tableti elinden alıp sakladı. Tabi Elif tableti bulup aldı.
Dışarıda şakır şakır yağmur yağıyordu. Her şey onun için çok sıkıcıydı. Tableti ıslanmasın diye yağmurluğunun içine sokarak dışarı çıktı. Tepeden aşağı inip yolun sonunda tıpkı oyunundaki canavarların kafasına benzeyen taşlarla dolu göleti gördü. Taşlara basarak onları yok etmek istedi. Ama tam o anda tableti suya düştü. Çabucak tableti almak için elini suya soktu ama su buz gibiydi. Nefesi kesilmişti. Peki, şimdi tableti olmadan ne yapacaktı. Kendini fırtınaya yakalanmış küçük bir ağaç gibi hissetti.
İşte tam o sırada yanından geçen salyangozlar onu gülümsetti. Onları seyrederken yerdeki küçük renkli taşlar dikkatini çekti. Taşlardan birini alıp içinden etrafı seyretti. Çok hoşuna gitmişti. Bir sürü taş toplayıp cebine doldurdu ve kır evinin yolunu tuttu. Eve geldiğinde babasının da geldiğini görünce çok sevinmişti. Babasına başından geçenleri anlatarak topladığı taşları gösterdi. Taşları gören babasının aklına küçükken oynadığı mangala oyunu geldi. Elif merakla nasıl bir oyun olduğunu sordu. Babasını dinlerken gözüne boş yumurta kutusu takıldı. Babasına aklına bir fikir geldiğini ve anlattığı oyunu birlikte de yapabileceklerini söyledi. Babası şaşırarak “Nasıl olacak peki?” diye sordu. Elif “Yumurta kutusunu 12 kuyu oluşacak şekilde kesip iki kenarına karton bardaklar yapıştıracağız. Topladığım renkli taşları da kuyulara yerleştirerek oynayabiliriz” dedi. Babası “Bu çok güzel bir fikir” dedi.
Birlikte oyunu hazırladılar. Babası oyunun kurallarını anlattı. “Her kuyuda dört adet taş olacak. Hamle sıran geldiğinde kendi bölgende bulunan istediğin kuyudan taşları alacaksın, ilk taşı aldığın kuyuya bırakıp saatin tersi yönünde her kuyuya birer taş koyarak ilerleyeceksin. Bıraktığın son taş kendi haznene gelirse tekrar oynama hakkı kazanırsın. Yine bıraktığın son taş benim kuyumdaki taşları çift yaparsa tüm taşları alırsın. Son olarak yine bıraktığın son taş boş kuyuna gelirse boş kuyunun karşısındaki kuyuda taş varsa hem kendi taşını hem de benim taşlarımı alırsın. Kuyulardaki taşlarını ilk bitiren rakibinin taşlarını da alarak oyunu bitirir. En çok taş toplayan oyunu kazanır.”
Elif oyunu çok sevmişti. Saatlerce babasıyla mangala oynamışlardı. Annesi de onlara sıcacık çikolata yapmıştı. Çikolatalarını içerken anne ve babası çocukken oynadıkları oyunları, oynarken ne kadar çok eğlendiklerini anlatılar. Elif zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Bir an bütün gün başından geçenleri hatırladı. Sabah nasıl da canı sıkılıyordu. Tabletini suya düşürdüğünde çok üzülmüştü. Oysa şimdi iyi ki de düşürmüşüm diye düşündü. Tabletini kaybetmişti ama çok güzel bir oyun öğrenmiş, anne ve babasıyla çok eğlenmişti. Belki büyüdüğünde tıpkı anne babası gibi o da kendi çocuklarına yaşadığı bugünü anlatacaktı.
Mustafa MENTEŞ/50. Yıl Ahmet Merter İlkokulu
Yazar: 1-G sınıfı Elif
PANDEMİ SONRASI İLK TATİL
Uzun ve sıkıntılı bir pandemi döneminden sonra Eda ve Ailesi İzmir’deki yazlıklarına gidebilmişlerdi. Eda özellikle dedesi ile çok iyi anlaşıyor ve onunla oyunlar oynamayı vakit geçirmeyi çok seviyordu. Eda ile dedesi kazananın bir istekte bulunacağı bir oyun oynadılar ve Eda bu oyunu kazandı. Eda dedesinden annesini her sene yazlığa geldiklerinde götürdüğü Ekmeksiz plajına götürmesini istedi. Dedesi tamam Edacığım, yarın tüm aile dediğin plaja gideceğiz dedi. Ertesi sabah aile kahvaltıdan sonra güle oynaya son derece neşeli bir şekilde yola koyuldu ve bir süre sonra plaja geldiler.
Havlu, güneş yağı, şezlong, v.b malzemeleri kumsala taşıdıktan sonra Eda ve dedesi Eda’nın şişme yatağını şişirmeye başladılar. Fakat şişme yatağı şişirdikleri halde bir türlü tam olarak şişmediğini ve yatakta bir sıkıntı olduğunu fark ettiler. Bu duruma Eda’nın canı çok sıkıldı. Üstüne üstlük oyuncaklarını da getirmeyi unutmuşlardı. Bu durum Eda’nın üzüntüsünü ikiye katlamıştı. Dedesi Eda’nın bu durumuna üzülmüştü. Onu neşelendirmek için aklına çocukluğunda çok sevdiği bir oyunu oynamak geldi böylece Eda’nın bir nebze üzüntüsünü gidereceğini düşündü. Eda oyunun ne olduğunu merak edip heyecanla dedesinden anlatmasını istedi. Dede anlatmaya başladı.
– Oyuna başlayacak kişi kura ile belirlenir
– Oyunda amaç her oyuncu yatay veya dikey olarak 3 taşını yan yana getirmeye çalışır. Ayrıca rakibinin 3 taşı yan yana getirmesi engellenmelidir. Çapraz olarak yapılan üçlü sıralar geçersizdir. Kura sonunda kazanan oyuncu ilk taşı koyarak oyuna başlar. Sonra rakibi bir taş koyar. Her iki oyuncunun elindeki 3 taş bitinceye kadar sırası ile taşları oyun tahtası üzerine koyarlar.
– Oyuncular ellerindeki 3 taşı da oyun alanına bırakmadan oyun alanındaki hiçbir taşı oynatamazlar. Yani hamle yapamazlar.
– Oyuncular dokundukları taşı oynamak zorundadırlar.
– Aynı çizgi üzerinde ilk 3’ü yapan oyuncu oyunu kazanır.
Eda’nın oyun çok hoşuna gitti ve abisi ile deniz kenarında taş ve midye kabukları toplamaya gittiler. Geri döndüklerinde yüzlerce midye ve taş toplamışlardı.
Eda hepsi ile oynamak istediği için çok büyük bir oyun alanı gerekiyordu. Topladıkları taşlar ve midye kabukları ile ilk önce oyun alanını belirleyen çizgileri oluşturdular. Çizdikleri oyun alanı çok büyük fakat midye ve taşlar oyunda belli olmayacak kadar küçük kaldığı için daha büyük nesnelere ihtiyaçları vardı. Bunu da yanlarında getirdikleri içme suyu plastiklerini ve plastik yemek tabakları ile yaptılar. Oyun Eda ve abisinin o kadar hoşuna gitmişti ki saatin nasıl geçtiğini, havanın nasıl karardığını anlamamışlardı. Artık eve gitmeleri gerekiyordu fakat Eda bir türlü oyunu bırakmak istemiyordu. Dedesi ona sana söz eve gidip duş aldıktan sonra kağıt üstünde gazoz kapakları ile oynayacağız diyerek Eda’yı eve dönmeye ikna etti.
Mustafa MENTEŞ/50. Yıl Ahmet Merter İlkokulu/İSTANBUL
Yazar: 1-G sınıfı Eda Zeynep
CAN’IN TANGRAMI
Bir yaz akşamıydı. Can, annesi ve babası ile film izlemeye karar verdiler. Can derslerini bitirdikten sonra annesiyle filmin yanında atıştırmalık bir şeyler hazırlamaya gitti. Babası ise onlar için film seçiyordu. Can tabakları odaya götürürken kapının yanındaki masaya çarptı ve masanın üzerinde duran seramik tablo parçalara ayrılarak kırıldı.
Bu tabloyu babası annesine hediye almıştı. Annesi için çok değerliydi. Sesi duyan babası Can’ın yanına gelip kırılan tabloyu toplayıp başka bir odaya götürdü. Annesi o sırada mutfaktaki işleriyle ilgilendiği için tablonun kırıldığını duymamıştı.
Babası ‘’Filmi izleyelim, bittikten sonra tamir eder annene söyleriz.’’ Dedi. Can üzgün bir şekilde ‘’tamam babacığım’’ Dedi. Annesinin gelmesiyle atıştırmalıklar eşliğinde filmi izlediler.
Film sonrası annesi yapması gereken ev işlerini yaparken babası ve Can, kuvvetli bir yapıştırıcı alıp kırılan tablonun yanına gittiler. Baba oğul gelişi güzel parçalara ayrılmış tabloyu birleştirmeye başladılar. Fark ettikleri bir şey oldu, bu parçalar resmen geometrik şekiller biçiminde kırılmıştı. Hepsini birleştirdiklerinde kare tablo tamamlanmıştı. Can tamir olmasına çok sevindi. Eskisi gibi olmadı belki ama parçalar birleşmişti. Can ve babası, annesine durumu anlattılar. Annesi hiç kızmadı. ‘’tamir etmenize çok sevindim’’ dedi annesi.
Can’ın aklında tabloyu düzeltirken oluşan geometrik şekiller ve onların tekrar bir araya gelmesi vardı. Şaşkınlıkla bunu düşünüyordu. Anne ve babası ile konuşup bir oyun yapmak istediğini söyledi. Annesi ‘’nasıl bir oyun yapmak istiyorsun?’’ diye sordu.
‘’evdeki malzemelerimizi kullanarak geometrik şekiller oluşturup onları sonra bir kare alana yerleştireceğim’’ dedi Can. Annesi ve babası Can’a gerekli olan Mukavva, makas, yapıştırıcı renkli kağıt, pastel boya, cetvel verdi. Önce kare zemini yaptı can sonra bu kare zemin üzerine çerçeve oluşturdu. Sonra çerçevenin içinde kalan alana uygun geometrik şekilleri çizip kesti.
Öylesine hevesli yapıyordu ki zaman su gibi akıp gitti. Sonunda oyunu hazırdı. Uyku saati geçmek üzereydi. Dağıttığı masasını topladı. Kalan malzemeleri yerlerine yerleştirdi. Hevesle hazırladığı oyununu çantasının yanına koydu. Artık yatmaya hazırdı.
Sabah olmuş okul saati gelmişti. Can, oyunu elinde okula gelmiş, heyecanla Öğretmeni Mustafa Bey’e yaptığı oyunu anlatmış.Öğretmenine ‘’eğer izin verirseniz arkadaşlarıma bulduğum oyunu anlatmak istiyorum’’ dedi.
Can’ın hevesini kırmak istemeyen öğretmeni izin vermiş. Can ‘’ arkadaşlar ben bir oyun buldum ve bu oyuna ‘TANGRAM’ adını verdim. Oyunu anlatacağım şimdi sizlere. bu geometrik şekilleri masanın üzerine dağıtacağız ve karışmış şekilleri kare zeminin içine yerleştirmeye çalışacağız.’’ Dedi. Oyunu oynayan arkadaşları bu oyunu çok sever. Herkes evinde bu oyundan yapar ve aileleriyle oynarlar.
Büyüklere not, çocuklar bir şeyler kırdığında onlara kızmak yerine tamir etmeleri için fırsat verelim. Verelim ki, ileride kaşifler ortaya çıksın. Şunu bilelim ki; çocuk sözlerimizi değil, ayak izlerimizi takip eder. Bıraktığımız izlere dikkat edelim.
Mustafa MENTEŞ/50. Yıl Ahmet Merter İlkokulu/İSTANBUL
Yazar: 1-G sınıfı Can
ÜÇ TAŞ OYUNU
Benim ülkem çok uzak diyarlarda, iki dağın arasında, tüm vadinin yeşili ile yükselen, cennetten bir köşeydi. Babam her akşam tuttuğu balıklarla eve neşe dolu gelir annem onları pişirir ve hep beraber yerdik. Ben sabahları erken kalkar tavukları, kuzuları besler sonra diğer çocuklarla ve öğretmenimiz ile beraber ormana meyve toplamaya giderdim
Ormanda arkadaşlarımla hem oynar hem de birşeyler öğrenirdik. Günler bu şekilde sürerken birgün ormanda gizli bir geçit bulduk. Öğretmenimiz bize daha önce bu geçitten ve gizeminden bahsetmişti. Bu geçidin ormanın en ulu ağacı olan bir çınar ağacının kuzeye bakan yönünde, yüzyılda bir açıldığını, dikkatli olmamız gerektiğini ve kendisi olmadan asla herhangi birşey yapmamamız gerektiği konusunda bizi uyarmıştı.
Öğretmenimiz nehir kenarında diğer çocuklarla birlikteydi ve biz ise gruptan oldukça uzaklaşmıştık. Önce onu çağırmayı düşündük ama sonra çınarın bize açtığı gizemli kapının kapanacağından korktuk ve içeri girdik. İçeride çok bilge görünen bir adam bize el işareti ile oturmamızı söyledi. O kadar heyecanlıydık ki birbirimize çarparak oturduk.
Bilge adam elindeki baston ile yere büyük bir kare çizdi. Karenin içini 4 eşit parçaya böldü, elinde 3 altın ve 3 tohum vardı ve dediki:
“Bu karelerin birleştikleri noktalara 3 tohumu ve 3 altını yerleştireceksiniz”
“Sıra ile birbirinizi sıkıştırıp bu 3 tohumu veya 3 altını aynı sıraya sokmaya çalışacaksınız”
“Yenen çocuk ister altını ister tohumu, yenilen ise kalanı alır ve bu ağaç kavuğundan
çıkarsınız”
Ben ve arkadaşım oynamaya başladık, bu oyun çok güzeldi. Diğerlerine anlatmak için sabırsızlanıyorduk. 3 altını almayı çok istiyordum, düşünmeden hareket etmemeye çalışıyordum. Sonra öğretmenimizin bizi aradığını ve hemen çıkmamız gerektiğini düşündüm. Tam da bu sırada oyunu kaybettim. Arkadaşım altınları bende tohumları aldım ama bilge adam ve kapı yok olmuştu. Oyuna o kadar dalmıştık ki farketmedik bile. Sonra olanları öğretmenize ve arkadaşlarımıza anlatmak için nehire koştuk.
Yıllar sonra diktiğim tohumların biri elma, biri muz ve diğeri de kiraz ağacı oldular ve yıllarca tüm ailemize yiğecek sağladılar. Altınları kazanamadığım için önce çok üzülmüştüm ama sonra tohumların ne kadar kıymetli olduklarını anladım. Teşekkürler Çınar ağacı ve bilge adam…
HAMİDE KOCA/CENGİZ TOPEL İLKOKULU/ESKİŞEHİR
Yazar:Çınar
DOKUZ TAŞ
Oyuna kim hayır diyebilir ki? Özellikle de zeka ve renkli taş oyunlarına. Sizi yalnızlıktan kurtarıp bilgiye ve beceriye götürecek süper bir oyun. İşte bu dokuz taş oyunu… Bu taşlarla neler yapabileceğinizi zekanızın ne kadar güçlü olduğunu, zekanızı nasıl kullanabileceğinizi hatırlatan sihirli bir oyun. Öyleyse taş oyunlarının sihirli dünyasına girip oyunlar oynayalım. Şimdi ben size bu oyunu kısaca anlatmaya çalışacağım. Dokuz taşta iç içe girmiş kareler vardır. Bunları bağlayan 4 çizgi vardır. Bunların yeri nokta ile gösterilir. Bunu yaparken kafamıza göre yapamayız. Bunu çizgiye göre yaparız. Dokuztaş iki kişiyle oynanır. Her kişiye 9 taş düşer. Yani toplam 18 taş vardır. Bunların rengi siyah ve kırmızıdır. Dokuz taşta aynı taşlar çapraz dizim yapılamaz. Dokuz taşın amacı çizgiye Üç taşımızı koyup rakibin bir taşını oyun dışına almak. Ama bunu dikkatli bir şekilde yaparız. İki taş yan yana durursa dikkatli olmalıyız.
Eğer siz onu yerseniz, rakipte sizi yer. Oyun ne zaman biter? Oyun rakibin 2 taşı kaldığında biter. Ya iki taş her rakipte kalırsa nasıl olur? Rakibin kalan son iki taşından biri yenilince oyun biter. Sonra taşlarla ne yaparız? Tabiki oyun bittiğinde taşlar sayılır ve en çok taşı alan kişi oyunu kazanmış olur.
Arkadaşlar bu oyunu size en iyi bir şekilde anlatmaya çalıştım. Şimdi ben bu oyunu oynamak için kendime bir rakip seçmeye gidiyorum. Rakibim tabi ki babam. Babamla veya annemle bu oyunu oynadığımda kendimi çok iyi hissediyorum. Sanki kitap okursun ve seni alıp götürür ya ben de bu oyunu oynarken aynı duyguları hissediyorum.
HAMİDE KOCA/Cengiz Topel İlkokulu 4/C/ESKİŞEHİR
Yazar: Rüzgar Ege
LEVENT EFE’NİN MANGALA OYUNU
Sımsıcak bir yaz günüydü. Levent Efe ve ailesi bu güzel yaz sabahında denize gitmeye karar vermişlerdi. Levent Efe hemen denize götüreceği eşyalarını hazırlamaya başlamıştı. Hazırlandıktan sonra ailece deniz kenarına gittiler. Babası deniz şemsiyesini açarken, annesi de sandalyeleri ve plaj örtülerini hazırladı. Levent Efe ve ablası deniz gözlüklerini takarak hemen denize koştular. Levent Efe denizin altını incelemeyi çok seviyordu. Denizin altında ayrı bir dünya vardı. Yüzmekten daha çok bu dünyada dolaşmayı, keşfetmeyi seviyordu Levent Efe Deniz’in altına keşfe başlamıştı ki bir de ne görsün. Denizin dibinde aynı boylarda bir sürü taş. Sanki özellikle birisi dizmiş gibi yanyana duruyorlardı. Suyun altında parıl parıl parlıyordu bu taşlar. Hemen ablasıyla taşları topladılar ve deniz kenarına götürdüler. Ailesine gösterdi bu bulduğu muhteşem taşları. Levent Efe bu taşlara baktığı izlediği programdaki oyun geldi.
Aklına birden sevinçle ”mangala ”diye bağırdı. Hemen taşları yerleştireceği birşeyler aramaya başladı. Biraz ötede yumurta kolisi buldu. Annesi, babası ve ablası da heyecanla mangala oynamayı bekliyorlar ve Levent Efe’ye yardım ediyorlardı.
Levent Efe önce yumurta kolisini 12 oyuk olacak şekilde hazırladı. Annesi de koliyi kesmesine yardımcı oldu. Ablasıyla birlikte 24 tane taş hazırladılar. O taşları bir havlu ile iyice parlattılar. Taşlar ışıl ışıl parlıyordu. Etrafa bakınarak küçük iki tane kap buldu Levent Efe. Ve ailesine bu kaplara taşları koyacağız dedi. Hepsi heyecan içinde oyunu bekliyorlardı. Babası bu oyunu küçükken de oynamıştı. Ailesine küçükken bu oyunu nasıl oynadığını, anılarını anlattı. Neşe içinde sohbet ediyorlardı. Bu arada Levent Efe yumurta kolilerini, kapları ve taşları hazırlamıştı bile. Ailesine oyunu anlatmaya başladı. “ Mangala 2 kişi ile oynanır. Her oyuncu başlangıçta 24 taşa sahiptir. Mangalada bulunan tahtada toplamda 12 adet oyuk var.
Amaç, her oyuncu taşlarını bu hazine denen kısımlara toplayacaktır. Oyuncunun sağ tarafında yer alan oyuk o oyuncunun hazinesidir. Oyuna genellikle kura ile başlanır. İlk başlangıç aşamasında her oyukta oyuncunun 4 adet taşı vardır. Levent Efe Mangala oyununun kurallarını ailesine anlatmaya başladı. İlk oyuncu bir oyuk seçmelidir. Ardından 4 taşı alarak sol tarafa doğru oyuklara teker teker bırakmalıdır. Burada önemli olan kural; oyuncunun aldığı oyuğa da 4 taştan bir taşı bırakmasıdır. Ailesi kuralları duydukça oynamak için sabırsızlanmaya başlamışlardı. “Oyuncunun eğer bıraktığı son taş kendi hazinesine isabet ederse, hamle sırası yine aynı oyuncuya geçer.” dedi Levent Efe :Son taş rakip oyuncunun oyuklarına atıldığında o oyuğu çift yaparsa 2, 4, 6 ve 8 taş gibi oyuncu rakibinin oyuğunda bulunan tüm taşı kendi hazinesine atar.
Eğer oyuncunun kendi bölgesindeki bir boş oyuğa son taşını rakibin kuyusunda bulunan taşları kendi hazinesine atar. Bu oyun çok eski zamanlarda da oynanan harika, zeka geliştirici bir oyundu.
Oyunun yapılışından ve kuralların anlatımından sonra Levent Efe ve ailesi deniz kenarında mangala oyununu oynamaya başladılar. Oyun o kadar zevkliydi ki, denize girmeyi bile unuttular. Levent Efe oyunu satın almak yerine kendisinin yapmasından dolayı da ayrı bir gururluydu.
HAMİDE KOCA/CENGİZ TOPEL İLKOKULU/ESKİŞEHİR
Yazar:Levent- Mangala
RENKLİ BARDAKLAR
Bir hafta sonuydu. Ödevlerimi yapmış, kitabımı okumuştum. Kalan zamanımda resim çizmiş, bebeklerimle oynamıştım. Fakat bunlar pek eğlenceli gelmemişti. Düşünmeye başladım ama aklıma bir şey gelmiyordu. Ta ki susayıp su içene kadar. Birden daha önce internette gördüğüm renkli bardaklar oyunu aklıma geldi. Bunu evde yapabilirim diye düşündüm ve internetten gerekli malzemelerle oyun kurallarını araştırmaya başladım. Oyunu evdeki atık malzemelerden yapabilirdim. Hemen karton bardakları boyamaya başladım. Boyarken biraz üzerimi de boyadım. Bardaklar kururken oyun kartlarındaki şekilleri çizdim. Zili nasıl yapabileceğimi düşünürken annemden yardım aldım ve bir su şişesinin içine küçük boncuklar koyarak zili yaptım. Oyunu hazırladıktan sonra annem ve babamdan benimle oynamalarını istedim.
Onlara oyunun kurallarını anlattım ve oynamaya başladık.İlk zamanlarda babam kazanıyordu.Ama pes etmedim ve her gün onlardan gizli çalıştım ve onları artık yeniyordum. Çünkü bu oyun o kadar heyecanlı ve zevkli ki her akşam ailecek oynuyoruz.
Sizlere de tavsiye ederim arkadaşlar. Bu oyunu yapıp oynayın .Sizler de seveceksiniz…
HAMİDE KOCA/CENGİZ TOPEL İLKOKULU/ESKİŞEHİR
Yazar: Nehir- Renkli Bardaklar
YENİ OYUN
Akın o gün de hergün olduğu gibi okuldan gelmiş, bilgisayarın başına geçmiş oyun oynamaya başlamıştı. Öğle yemeğini yedikten sonra dersini yapmış, biraz kitap okumuş sonrasında tekrar bilgisayarın karşısına geçmişti. Annesi bukadar fazla bilgisayar oynamasını hiç istemiyordu. Yanına yaklaştı ve oynadığı oyunu izlemeye başladı. Akın da annesine oyunun ne kadar eğlenceli olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Oyunda geometrik şekillerden oluşan bloklar vardı. Bu bloklardan yeni şekiller yapılıyordu.
Annesi:
-İstersen bu oyunu beraber oynayabiliriz, dedi.
-Ama anne bu oyun tek kişilik, nasıl birlik- te oynayabiliriz?
-Bu oyunun adı ‘tangram’, bizde yok, ama renkli kağıtlardan kendimiz yaparak oynayabiliriz, dedi annesi.
Akın emin olamasa da annesini kırmadı.
Kağıtları farklı şekilde keserek oynamaya başladılar. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Aslında aynı oyundu. Fakat şekillere dokunmak annesiyle konuşarak bazen gülüşerek oynamak daha çok eğlendirmişti Akın’ı. Hatta kardeşine de öğret- miş,birlikte hergün oynamaya başlamışlardı.
İletişim kurularak oynanan oyunların aslında ne kadar da eğlenceli olduğunu bu oyunla anlamışlardı..
UTKU KUŞÇUOĞLU 75.YIL MESUT YILMAZ İLKOKULU
Yazar: Akın /TANGRAM
BİR BARDAĞIN ÖYKÜSÜ
Hikayem bir yaz gününde başladı. Bu sıcak günde ne yapılabilir diye düşünüyordum. Genelde vaktimi arkadaşlarımla geçirmekten keyif alıyordum. Günün yakıcı sıcaklığı geçtiğinde arkadaşlarımla haberleşerek sitenin parkında oynamaya çıkıyorduk. Her zamanki gibi haberleşerek parka gittik. Parka gelişi güzel yerlere atılmış plastik bardaklar gördük. Kafamı çevirmiştim ki gördüklerime inanamadım. Plastik bardağın içerisine kafası sıkışmış bir minik güvercin gördük. Muhtemelen nefes alamıyor ve doğayı plastik bardaklar ile kirleten kişiler yüzünden.. Arkadaşlarımla beraber hemen güvercini kurtardık. Gördüklerimiz bizi çok üzmüştü. Nasıl olur da bu plastik bardaklar buradalardı.. Ortalığa atılmaması gerektiğini bilmiyorlar mıydı?
İnsanların dikkatsizliği neredeyse bir kuşun ölümüne neden olacaktı. Arkadaşlarım ile beraber bu plastik bardakları toplamaya başladık. Bu davranışı sergileyen insanlara yanlış olduğunu anlatmak için pankartlar hazırladık.Pankartlarımıza büyük harflerle ‘’PLASTİK ATIKLARIMIZI GERİ DÖNÜŞÜM KUTULARINA ATALIM’’yazdık. Renkli kalemlerimizle hazırladığımız akartları sitenin belirli yerlerine astık. Çok yorulmuştuk ve oyuna zamanımız kalmamıştı. Önce evlerimize götürüm güzelce yıkayıp kurumasını bekledik. Annem bu kadar bardak ile oyunBirden topladığımız plastik bardaklarla oyun oynayabileceğimizi fark ettik. Bardaklar çok kirliydi ve kurabileceğimizi ve çok eğleneceğimizi anlattı.
Önce ardakları renkli boyalarımızla boyadık, sonra kartonlara aynı renklerden bardak resimleri çizip oyun kartları hazırladık. Bu kartlardaki renklere göre bardakları dizdik.Çok eğlenceli bir renkli bardak oyunu kurduk. Bu oyun benim ve arkadaşlarımın en sevdiği oyunlardan biri oldu. Artık kendi bulduğumuz plastik bardaklarla hem oyun oynayabiliyor, hem de çevremizdeki insanların daha bilinçli olmasını sağlayabiliyorduk.
UTKU KUŞÇUOĞLU /75.YIL MESUT YILMAZ İLKOKULU
Yazar : Elif Nil
TANGRAM
Bir gün annem, babam ve kardeşim ile birlikte parka gittik. Ben ve kardeşim annemden izin alarak oynamaya gittik. Çimenlerin üzerinde oynarken orada yerlere saçılmış ve çevreyi kirleten birçok kağıt bardak vardı. Annemden izin alarak onları kardeşimle topladık. Topladığımız bardakları eve getirdik ve güzelce temizledik. Sonra kurumaları için pencerenin yanına koyduk. Daha sonra hepsini farklı renklere boyadık. Babam oyun kartları hazırlamamız gerektiğini söyledi. Kartların bu oyunla birlikte olduğunu bilmiyordum. Ama babam bana oyunun kurallarını anlatınca kartları hazırladım ve şimdi boş zamanlarımızda ailece oynuyoruz.
Hasan Demir -Koç ilkokulu Elazığ
Yazar: Melis-Renkli Bardaklar
ÜÇ TAŞ
Öğretmenimiz , geri dönüşümden akıl zeka oyunları yapmamız için bize ödev verdi. Bende geri dönüşümden 3(üç) taş yapmak istedim. Bunun için gerekli malzemeleri bulmak için evimizin bahçesindeki atık malzemelerin olduğu depoya gittim. Orada kırılan eski beşiğimin tahtasını aldım ve bahçeden altı tane taş topladım. Önce üç taşı kırmızıya diğer üç taşı da sarıya boyadım. Babam, ”Galatasaraylı olduğunu belli ettin.” diye takıldı. Baba bu renkleri çok seviyorum dedim. Sonra tahtaya oyunun ebatlarını babamla çizdik. Çizerken babamla oldukça tartıştık. En sonunda oyunu yaptık. Oyunun kurallarını internetten araştırdım ve babamla ilk oyunu oynadık.
Oyunu önce babam kazandı. Biraz moralim bozuldu. Fakat sonra oyunu kazanmak için çok gayret gösterdim. Sonunda babamı yendim. Bu dönemde evde olmaktan çok sıkılıyordum. Geri dönüşümden böyle oyunlar tasarlamak bana büyük keyif veriyor. Şimdi yeni oyunlar tasarlamak için atık malzeme topluyorum.
Hasan Demir -Koç ilkokulu Elazığ
Yazar: Esat
TANGRAM
Bugün öğretmenimiz bizden “Tangram Oyunu” yapmamızı istedi. Ben düşündüm, acaba nasıl yapsam diye? Ama sonunda yolunu bulmuştum. Annem bana bir ayakkabı kutusu kapağı verdi ve beraber tangram oyununu ayakkabı kutusu kapağına eşit bir şekilde çizip kestik. Kestiğimiz parçaları gökkuşağının renklerine boyadım. Boyalı parçaları farklı şekillerde tasarlayarak yeni tangramlar oluşturduk.Bu hastalık döneminde atık malzemelerden akıl-zeka oyunları tasarlamak bana zevk veriyor ve boş vakitlerimi böyle değerlendiriyorum. Bu yüzden çok mutluyum.
Hasan Demir -Koç ilkokulu Elazığ
Yazar: Dicle
Published: Jan 16, 2021
Latest Revision: Jun 7, 2021
Ourboox Unique Identifier: OB-1006417
Copyright © 2021