Eğitim Teknolojisinde Yenilikler

by İsmail şan

Artwork: İsmail Şan

This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Eğitim Teknolojisinde Yenilikler

by

Artwork: İsmail Şan

  • Joined Jan 2021
  • Published Books 10
Büyük Yaratılış Zinciri

GİRİŞ

Kelime kökeni “eğmek” olan eğitim, dilimize Arapçadan geçmiştir. Dişil olarak “Tahsil”, eril olarak da “Tedris” kelimelerinin karşılığı olarak kullanılmaktadır. “Tahsil” olarak düşünüldüğünde “bir ürün veya gelir elde etme, mahsul alma”, “Tedris” manasıyla düşünüldüğünde ise “ders verme” anlamlarına gelmektedir. “Ders” kelimesi de dilimize yine Arapça’dan geçmiş olmakla birlikte “bir metni (özellikle Kur’anı) cümle cümle yorumlayarak öğretme, ders verme, vaaz verme” anlamına geldiği gibi Arapça’ya da  Aramice/Süryanice “yorumlama, tefsir etme” kökünden türetilmiştir. Kelimenin özel anlamları arasında yer alan “tepme, dövme, üstüne basma” mecazen yapılan işlemin şekil vermeye dönük olduğunu göstermektedir. Eğitim kelimesinin kökü olan “eğmek”, “bükmek, uygulamak, öğretmek, yetiştirmek, geliştirmek, alıştırmak, egemenlik altına almak, yenilgiye uğratmak, ezmek, kırmak, 

3

yönlendirmek” anlamlarını taşımaktadır (Eyüboğlu, 1993:76). Ancak bu anlam günümüzde büyük bir değişimle karşı karşıyadır. Mevcut anlamı yerine ikame edilmeye çabalanan Latince’deki Education sözcüğü ‘educare’ ve ‘educere’ yerine kullanılmaktadır. ‘Educare’ anlamıyla, yeni beceriler eklemek anlamına gelirken fiziksel becerilerdeki artışa işaret etmektedir. Diğer taraftan “educere” olarak yaklaşıldığında, “yetkinleşme; öğrencilerin hem dünyayı hem de kendilerini keşfetmelerine izin verme; herhangi bir pragmatik nedenle değil, kişi olarak fikirleri ve becerileri içkin olarak değerli olduklarından fikirleri izlemek ve becerileri geliştirmek” anlamı ön plana çıkmaktadır. Educere ile yetiştirilen öğrenciler özel alan uzmanı olarak değil, kişisel farkındalığı yüksek bireyler olarak yetişmiş olur.

 

4

“Yeni” kelimesi her yönüyle “eğitim sürecinden geçen insan”ı anlatmak için oldukça güçlü bir anlam ve yön içermektedir. İster “tedris” veya “tahsil” isterse de “educare” veya “educere” anlamlarıyla kullanılıyor olsun, devinim ve dönüşüm eğitimin nihai ürünlerinin ortak özelliğidir. Eğitim sürecinin en net göstergesi olan değişim ve doğal sonucu olan “Yenilik” bu bölümde ele alınmaktadır.

 

5

Eğitim ve Yenilik Kavramı

Eğitimle ilgili tanımlar incelendiğinde tanımların davranış değiştirmeye veya kendi olma konusunda geliştirmeye odaklandığı görülür. “Beşer olmaktan insan olmaya geçiş süreci” olarak ele alınabilecek olan eğitim hangi açıdan bakılırsa bakılsın bir değişim sürecini simgeler.  “Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla istendik değişme oluşturma sürecidir” (Sağlam, 2008) şeklinde bir tanım yapıldığında davranış değişikliği ön plana çıkarılırken var olan durumdan yeni bir duruma evrilme şeklinde bir süreç olarak yorumlanabilir. “Kültürel değerleri bireye kazandırma sürecidir” (Sönmez,2007: 2) şeklindeki tanım gereği bireyin toplumsallaştırılması yani mevcut durumdan yeni bir başka duruma dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. Başka bir tanımda öne sürülen “Fiziksel uyarımlar sonucu, beyinde istendik biyo-kimyasal değişiklikler oluşturma süreci” (Sönmez, 2007: 5)

6

açıklaması da beyindeki değişiklikleri önceler.

İstendik davranışları oluşturma mühendisliğidir” (Senemoğlu, 2002: 7) şeklindeki tanım istendik olma özelliğini ve bu özelliğin mevcutla yetinmediğini savunur. “Bireyin yaşadığı toplumda yeteneğini, tutumlarını ve olumlu değerdeki diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçler toplamı” (Tezcan, 1985: 4) şeklinde bir tanım yapıldığında doğası gereği bilişsel duyuşsal ve psikomotor özelliklerin değişimine atıf yapılmış olur. Benzer şekilde “Bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme süreci” (Ertürk, 1988: 13) şeklindeki bir tanımda da değişme ön plana çıkmaktadır.

 

7

Ne var ki dünya tarihi ayrıntılı bir şekilde incelendiğinde insanların 3 ana devrimden geçtiğini ve bu devrimlerin insanlığın bugünkü halini ortaya çıkardığı görülür. Devrimlerden ilki olan Bilişsel Devrim yaklaşık 70000 yıl önce; bu devrimi hızlandıran Tarım Devrimi 12000 yıl önce; günümüz insanının ortaya çıkma sürecini başlatan Bilim Devrimi sadece 5000 yıl önce başlamış görünmekte (Harari, 2014). Günümüz insanlığı bu devrimlerin etkisiyle başarılması çok zor görülen ve hala mücadele halinde olduğumuz hissiyle ümitsizliğe kapıldığınız kıtlık, salgın ve savaşlar gibi dünya insanlık tarihini en çok zorlayan problemlerin üstesinden gelmek üzeredir (Harari, 2016).

8

Önceleri mitoslarla açıklama eğiliminde olduğumuz birçok konu artık logos üzerinden açıklanmaya çalışılmaktadır. Mitoslarla örülmüş evren düzeniyle hesaplaşma çabasının meyveleri olan bilim dalları ve bilimsel gelişmeler günümüzü birçok yönden değiştirmektedir. İnsanlığın çok geç tarihlerde farkına vardığı dünyanın ve kanın deveranı mitoslar nedeniyle gecikme göstermiş olup bunların fark edilmesi ile büyük bir atılımın ortaya çıktığı görülmüştür. İnsanlık dairesel hareketin fiziksel dünyanın içinde yer alamayacağını çünkü fiziksel dünyanın tanrısal olan dairesel hareketler için değil insani olan doğrusal hareketler için uygun olduğunu düşünmekteydi. Zira fiziksel dünyada yer alan her şeyin bir başı olduğu gibi bir de sonu yani bitimi olmalıydı.

9

Zihinlerdeki bu büyük engelin kalkmasıyla yaşam ile zihin arasındaki lenslerden önemli biri ortadan kalkmış ve dünyaya bakış büyük oranda değişmiştir. Önceleri değişimin bir araz olduğu, tamamlanmamış şeylerin değişime uğradığı ve dolayısıyla yeniliklerin hoş karşılanmadığı düşüncesi hakimken eylemsizlik temel bir prensipti. Ayrıca klasik Aristotelesçi fiziğin, Parmenides’den esinlendiği değişmezlik ilkesinin temel savları değişim olgusunu duyularımızın bir yanılması olarak görmektir. Kusursuz olanın değişmezlik olduğu fikri, evrene duyularımızla yöneldiğimizde göreceğimiz değişimin aldatıcılığına işaret eder. Ancak duyularımızı aşıp aklımız ile evrene yönelebilirsek orada değişmeyen bir şeyi yani varlığı görürüz.

10

Evren denilen şey birçok farklı unsurdan oluşmaktaymış gibi görülse de bunun bir yanılgı olduğu; evrende tek bir varlık olduğu ve onun da değişmediği görüşü bir müddet sonra Heraclitus’un etkisi ile değişim karşısında direncini yitirmiştir. Evren’in tözü olarak değişmezliği ve eylemsizliği öneren görüş yerine değişim ve dönüşümü merkeze alan görüş geçmiştir. Buna göre değişmek ve gelişmek, sabitliği yerinden ederek, yeni töz halini almıştır. Günümüzde değişim kaçınılmaz olan olarak görülmektedir.  Çağa ayak uydurmak ve geleneksel olandan uzaklaşmak gibi kaygılarla kişinin takip etmesi gereken bir moda ile birlikte kendi özelliklerini ön plana çıkarmanın bir yolu olarak stil kavramlarının önemseniyor olduğunu görmekteyiz.

11

Eğitim kavramının da bu anlayıştan büyük oranda etkilendiği görülmektedir.  Çağın gereksinimlerini önceki çağlardaki gereksinimler ile karşılaştırıp çağa ayak uydurmak için yeni bir eğitim verilmesi gerektiği konusunda çok sayıda bilimsel ve/veya popüler kültüre yönelik yayınlar kaleme alınmaktadır.  Eğitim ortamlarının geleneksel olandan uzaklaşması adına geleneksel olanın sürekli dışlandığı ders içeriklerinin sunulduğu görülmektedir.  Geleneksel sınıf yönetimi, ölçme değerlendirme, öğretim yöntem ve teknikleri vb. anlayışlarının terk edilmesi gerektiği neredeyse tüm ders kitaplarında ve ders içeriklerinde ima etmenin ötesinde ön koşul olarak öne sürülmektedir.

12

Öyle ki ortaya atılan her yeni yöntem yeni araç ve yeni ölçme değerlendirme yaklaşımı ile “geleneksel” olanın karşılaştırılması ve tablonun sonunda yeni olanın geleneksel olandan daha değerli olduğunun vurgulanması ile değişim konusunda öğretmenlerin biçimlendirilmeye çalışıldığı görünmektedir.  Özü gereği eğitimin değişimi hedeflemesi ve bu değişim aracılığıyla gelişim sağlaması istendik olandır.  Bu yönüyle yeni olanın peşinden koşulması, eğitimin olmazsa olmazları arasında yer alır.

Eğitimin değişim ve yenilikle iç içe olması gerektiği konusunda mutabakat sağlanması gereken asıl sorun değişen dünya koşullarına ayak uydurmanın gerekliliği ile müşahhastır.

13

Bilimsel gelişmelerin toplumla teması sonucu toplumun iç içe olduğu koşulları anlamlandırmak gereksinimi eğitim aracılığıyla karşılanmak durumundadır.  Eğitimin bu uyumlaştırıcı rolünün ifası için günümüz insanının farklı alanlardaki özümleme ve düzenleme süreçlerini içermeyi zorunluluk haline getirmesi, kapsamın geçerli olmasına dikkat edildiği ölçüde önemlidir.  Tarihin her döneminde insan hayata ve mesleğe hazır hale gelmek ve nihayetinde enerjisinin yüzde 25’ini tüketme potansiyeline sahip olan beynini tatmin etmek beklentisiyle eğitime yönelmiştir.  Bir yönüyle “geçim sıkıntısı” anlamına gelebilecek olan temel gereksinimlerin karşılanması diğer bir yönüyle de “can sıkıntısı” anlamına gelebilecek olan üst düzey gereksinimlerin tatminine dönük bir içerik hazırlamak eğitimin olmazsa olmazı durumundadır.  Bununla beraber değişen dünya koşulları, teknoloji, sanat, bilim gibi alanlarla beraber eğitimin değişime ve yeniliğe sürekli maruz kalması kaçınılmazdır.

14

Heraclitus’un tabiriyle dünyayı ve zamanı bir ırmağa veya akarsuya benzetebiliriz.  Siz farkında olmadan yer değiştirme ile sonuçlanan hiç hareket etmeseniz bile yerinizde duramayacağınız ve ancak akıntıya karşı yüzerek değişimden uzak durabileceğiniz zaman denilen olgu doğru kullanıldığında ilerleten yanlış kullanıldığında ise yoran yönüyle değişimi takip etmeyi cazip ve anlamlı kılmaktadır.

15

Eğitim 5.0

İnsanlık, diğer birçok canlı gibi göçebelik dönemlerinde avcı ve toplayıcı olarak yaşamını sürdürmüştür. Avcılık sırasında genellikle harcadığı kadar enerji elde edebilirken, tükettiği enerjinin büyük bir kısmını ise genellikle toplayıcılık sayesinde temin edebilmiştir. Gelişen insanlık, “birlikte yaşama alışkanlığı”nı tarım toplumuna geçişle bir üst basamağa çıkarmayı başarabilmiştir. Tarım toplumunun alışkanlıkları ve davranışları avcı-toplayıcı toplumdakinden farklı olmakla birlikte insan davranışlarının asıl belirleyicisinin yüksek kalorili besinlere erişim olduğu tahmin edilmektedir. Bu minvalde göçebe hayattın getirdiği tehlikelerin yanı sıra kalori ihtiyacını karşılamanın daha az maliyetli yolunu da bulmuş olduk.

16

Her konuda uzman olmanın gerekmediği bu yeni dönemle birlikte, toplum içindeki yerimiz ölçüsünde değerli hale gelmeye başladık ki, bu durum üretici rolümüzün önemini artırmış oldu. Üretimde yer alan insanların, artan nüfusu doyurmak ve ihtiyacı karşılamak için daha fazla çalışması da benzer şekilde sonuçlandı ve üretimin her anında değil de belli dönemlerinde ve belli konularda ustalaşma ön plana çıkmaya başladı. Bu durum tarım merkezli olmakla beraber diğer alanlarda da etkisini göstermeye başladı. Tarımın daha iyi hale getirilmesi amacıyla yürütülen farklı faaliyetler yeni iş alanlarının oluşmasına vesile oldu. İnsanlığın ilk ortaya çıktığı dönemlerdeki avcı-toplayıcı toplumun ardından MÖ 13000 yıllarında ortaya çıkan tarım toplumu 18.yy sonlarında yerini endüstri toplumuna bırakmış oldu. Endüstri toplumu buharla çalışan makinelerin icadının ardından seri üretime geçilmesinin doğal ürünüydü.

17

Bununla birlikte makineleşme, su ve buhar gücünün etkisiyle toplumlar birbirinden ayrılmaya başladı. Seri üretimle beraber elektrik ve üretim bandı gibi endüstriyel hamleler ise buhar gücüne bağlı üretimin yerini kısa sürede almış oldu. Endüstri devriminin ortaya çıkışı ile dünyada güç dengeleri büyük oranda değişmiş olup, devrime ayak uydurabilenler ön plana çıkarken diğerleri bu devletlere bağımlı hale gelmiştir.

Devrimin ardından 20. yy’ın sonlarında ortaya çıkan bilgisayar ve otomasyon sistemleri ile birlikte toplumsal değişme yeni bir boyuta taşınmış olup, bilgi toplumu ortaya çıkmıştır.

18

Bilginin yayılmasına sebep olan bu gelişme, bilgi üretenler lehine iken bunu anlamak ve uyum sağlamakla geçen sürenin uzunluğuna göre diğer toplumların geride kalmasına neden olmuştur. Toplumun endüstri ile büyük oranda aynı zamanlarda çağ atladığı göz önüne alınırsa, günümüz endüstrisinin uyum sağlamaya çalıştığı siber fiziksel sistemlerinin öncülük ettiği süper akıllı toplumun ortaya çıkmaya başladığı görülmüş olur. Toplum 5.0 “insan merkezli bir toplumdur. Siber ve fiziksel alanı yüksek oranda bütünleştiren bir sistem aracılığıyla ekonomik gelişmeyi sosyal sorunların çözümü ile dengelemektedir”. İnsanların dijital olarak sunulan içerikleri seçtikleri bilgi toplumundan farklı olarak, dijital sistemlerle etkileşime girmek suretiyle geleceğin akıllı toplumu, makinelere ham verileri toplama, işleme koyma, ilgili bilgileri çıkarma ve kararları ve eylemleri kendi kendilerine oluşturma tam döngüsünü çalıştırma imkânı verecek.

19

Bu, AI (Yapay Zekâ)’nın, insanı aşan yetenek ve izinlere sahip olacağı anlamına gelir. Bu yolla İnsanlar verimlilik odaklı olmaktan kurtulacaklar. Bunun yerine, bireysel ihtiyaçları karşılama, sorunları çözme ve değer yaratma üzerinde durulacaktır. İnsanlar, cinsiyet ve ırk, milliyet vb. Ayrımcılığa maruz kalma, bireysellik üzerindeki baskılayıcı etkilerden arınmış, değer ve düşünce biçimlerinden dolayı yabancılaşma yaşayabilir, öğrenebilir ve çalışabilir. İnsanlar, zenginlik ve bilginin yoğunlaşmasından kaynaklanan eşitsizlikten kurtulacaklar ve herkes istediği zaman, istediği yerde istediği yerde oynama fırsatı bulabilecek. İnsanlar terörizm, afetler ve siber saldırılar konusundaki endişelerinden kurtulacak ve işsizlik ve yoksulluk için güçlendirilmiş güvenlik ağları ile güvenlikle yaşayacaklar. İnsanlar kaynaklardan ve çevresel kısıtlamalardan kurtulacak ve herhangi bir bölgede sürdürülebilir bir yaşam sürdürebilecekler.

20
Eğitim Teknolojisinde Yenilikler by İsmail şan - Illustrated by İsmail Şan - Ourboox.com

Toplum yapısı ile endüstri arasında süregelen değişim ve devrimler, toplumun diğer alanlarını da büyük oranda etkilemektedir. Toplum 5.0 ve Endüstri 4.0’da olduğu gibi Sağlık 5.0 ve WEB 4.0 gibi devrimler neticesinde toplumsal kurumların tamamına sirayet eden dönüşümler kaçınılmaz olarak zuhur edegelmektedir. Aile, Ekonomi, Siyaset, Hukuk ve Din kurumlarındaki dönüşümler toplumsal yapıyı şekillendiren maddi ve manevi kültür öğeleriyle doğrudan ilişki içinde olup, bir yönüyle toplumsallaşma aracı olan Eğitim kurumunda da dönüşümü kaçınılmaz hale getirmiştir. Eğitim kurumlarındaki dönüşüm yine endüstri devriminin etkisiyle diğer kurumlardaki dönüşüm gibi bağımlı olmaktan bağımsız olmaya, tek yönlü olmaktan çok yönlü olmaya doğru bir yol izlemektedir. Bu bağlamda eğitimin de dönüştüğü, yeniliklerden etkilendiği gibi, yeniliklere kapı açtığı söylenebilir. İnsanın temelde 2 önemli fonksiyonu vardır: üretim ve askeri fonksiyonlar.

22

İnsanı tarih boyunca diğer canlılardan ayıran bu iki fonksiyon son zamanlarda büyük oranda anlamını yitirmektedir. İnsanın bir şey üretmesi veya eline silah alıp bir yerleri fethetmesi mevcut teknolojilerin geldiği nokta düşünüldüğünde hem oldukça maliyetli hem de gerekliliği tartışılır durumdadır. Üretimi insanlar büyük oranda robotlara devretmiş olup işletmelerde daha az sayıda insan çalışmaktadır. Kurumlar ve işletmeler insansızlaştırma ve kusursuzlaştırma üzerinde kafa yormaktalar. Otonom hale gelen sistemler aracılığıyla en az sayıda insanın çalıştığı kurumlar ve işletmeler daha yüksek nicelik ve nitelikte üretim sağlayabildiği için talebi karşılama potansiyelleri yükselmekte ve bu durum albenisini artırmaktadır. Toplumun beğenisi ile kâr arasındaki regresyonel ilişki birçok firmayı bu yönde adım atma konusunda teşvik etmektedir.

23

Savaş teknolojilerindeki gelişme ile birlikte ordudaki insan gücünden ziyade insansız araçları üretebilme ve kullanabilme becerisi ön plana çıkmış olup yine otonom olan silahlar insan faktöründen kaynaklanması muhtemel tahmin edilemezliği azaltmaktadır. Eğitim, insan yetiştirme işi olmakla beraber, eski becerilerin yerine geçen bu yeni becerileri hesaba katmanın zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Eskiden 3R’s (Reading, wRiting, aRithmetic) olarak bilinen okuma, yazma ve aritmetik becerilerinin yeni düzlemde okur-yazarlık olarak değiştiği ve yeni insan tipolojilerinin birçoğunda bu akademik becerilerin yerini sosyal, dijital  ve kültürel becerilere bıraktığı görülmektedir.

24

OECD geleceğin meslekleri ile ilgili işlerin yüzde 14’ünün tamamen otomatikleşeceği, yüzde 32’sinin belirgin bir şekilde değişiklik göstereceği; üretim sektöründe çalışmakta olan insan sermayesinin yüzde 20 azalacağı, hizmet sektöründe çalışanların sayısının yüzde 27 artacağı; hizmet satın almaya dayalı ekonomi (GIG) gibi yeni çalışma modellerinin gündeme gelmesinden ötürü sosyal koruma kapsamlarının gözden geçirerek geleceğin işlerine göre yeniden tasarlanması gerekliliğinin yanı sıra  2050 yılında OECD ülkeleri içerisinde her 100 kişiden 53’ünün 65 yaş üstü olacağının tahmin edilmesinden ötürü yaşam boyu eğitimin önem kazanacağı ön görülmekte olup bu yeni durumlar yeni insan özelliklerine geçişi de zorunlu kılmaktadır.

25

Yeni insan özellikleri için 21.yy becerileri olarak adlandırılan, yeni mesleklere uyumu ve bu mesleklerde başarıyı kolaylaştıracağı düşünülen becerileri ön plana çıkarmaktadır. Öğrenme ve Yenilik (eleştirel (critical) ve yaratıcı (creative) düşünme, iletişim (communication), iş birliği (cooperation)), Bilgi, Medya & Teknoloji Okuryazarlığı (bilgi, medya, teknoloji okuyazarlığı) ve Yaşam-Kariyer Becerileri (esneklik, liderlik, üretkenlik, girişimcilik ve sosyallik) becerileri öğrenmenin ve dolayısıyla da eğitimin önemini nazara sunmaktadır.

26
Eğitim Teknolojisinde Yenilikler by İsmail şan - Illustrated by İsmail Şan - Ourboox.com

Eğitim doğası gereği değişimin içinde yer alan ve değişime yön vermeyi amaç edinen bir kavram olup diğer alanlardaki değişimle birlikte değişime uğramaktadır. Eğitim 1.0’dan Eğitim 4.0’a (bkz: Tablo 1) gelinceye kadar geçen süreç göz önüne alındığında değişime ayak uyduramayan toplumların geri kalmışlığına anlam yüklemek kolaylaşabilmektedir.

Aynı tarihsel süreçte birden fazla toplum tipinin yaşayabildiği gibi, aynı gün aynı ders saatinde yan yana iki farklı sınıfta iki farklı eğitim neslinin yaşandığı görülebilmektedir. Mesela bir yanda halen avcılık yapan toplumlar-insanlar varken diğer yanda başka bir toplumun süper akıllı toplum olduğu dolayısıyla da bu geçişin de diğer geçişler gibi başladığında birçok toplumun ilk yıllarda gereksiz göreceği öne sürülebilir.

28

Eğitim 5.0 için de aynı durumun yaşandığı görülebilir. Birçok öğretmenin halen öğrencilere Eğitim 1.0’ın gerektirdiği şekilde yaklaştığı ancak günümüz koşulları gereği bu aşamadan eğitimin diğer nesillerine geçişin, eğitimin yaşamla iç-içe olması nedeniyle bir tezat olduğu söylenebilir. Zira yeni eğitim nesillerince yetişen öğrencilerin avantajlı durumda olduğunun görülebilmesi, öğretmenlik mesleğini hakkıyla yerine getirmek isteyen her öğretmenin mevcut uygulamalarını gözden geçirmesini ve kendinde olmayan yetkinliklere adapte olabilmeyi kolaylaştırmak adına tercihlerinin bazılarını terk etmesi ve yenileriyle değiştirmesi gerekmektedir. Bu değişim öğretmenlik duygusunun beslediği kendini ve öğretimini güncelleme sürecinin bir parçasıdır.

29

Öğretmenin bilgi kaynağı olma rolünün yanı sıra danışman, rehber, işbirlikli bilgi üretimi lideri ve yapay zeka temelli öğrenme portalı desteğinin sunucusu olma görevlerine geçişi için gerekli olan donanım düşünüldüğünde Eğitim 4.0 günümüz öğretmenlerinin birçoğunun henüz geçiş yapamadığı bir rol olmakla beraber, sürecin başındaki iş yükünün fazlalığı ve eski dönemlerde mevcut yöntemlerle başarı elde eden öğrenciler nedeniyle oluşan eski öğretimin verimli olduğu inancına yenik düşülmesi gibi engeller nedeniyle isteksiz oldukları görülmektedir. Aynen Çin atasözünde de belirtildiği gibi, “Rüzgâr esmeye başladığında bazıları duvar örerken bazıları yel değirmeni yapmaya başlar” ve duvar örenler rüzgâr tarafından hırpalanmaktan kurtulamazlar.

30

Yel değirmeni yapmayı tercih ettiklerini belirten Malezya, Zimbabwe ve Filipinler gibi ülkelerin Eğitim 5.0 neslini zikretmeye başladıkları görülmektedir. Benzer şekilde Japonya da Toplum 5.0 için eğitimin yeniden yapılanması gerektiği konusunu dillendirmeye başlamış durumdadır. Bu yenilik arayışının tezahürü olarak yeni yönelimler ortaya çıkmıştır.

31
Eğitim Teknolojisinde Yenilikler by İsmail şan - Illustrated by İsmail Şan - Ourboox.com
  • Eğitimde Yeni Yönelimler

Eğitimde meydana gelen yenileşme hareketleri eskiyle yetinmeyi güçleştirmekte olup, yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunlardan bazıları Rizomatik öğrenme, Hetagoji, Farklılaştırılmış Öğretim, Bireyselleştirilmiş Öğretim, Allosterik Öğrenme Modeli, Argümantasyona Dayalı Öğrenme Modeli, Beyin Temelli Öğrenme, Derslik Dışı Öğrenme, Harmanlanmış Öğrenme Yaklaşımı, Kuantum Öğrenme Yaklaşımı, Yapılandırmacı Öğrenme Yaklaşımı, STEM+A olarak sıralanabilir.

Ortaya çıkan bu yeni yaklaşımlar, geleneksel olanlara göre birçok yeni fikir ve bakış açısı sunmaktadır.

33

Bu yaklaşımların ortak paydasına bakıldığında her şeyin birbiriyle ilişkili olduğunu ve herhangi bir şeyi yorumlarken diğer her şeyle irtibat kurmanın mümkün olabileceğini öne süren, aslında hiçbir şeyin başı boş olmadığı şeklinde özetlenebilecek olan Networkism insanların bilgiyi düzenleme ve görselleştirme şekillerini oldukça değiştirmiştir.

Son 10 yıldaki bu büyük değişim söz konusudur. Latincesi “Scala Naturae” olan Büyük Yaratılış Zinciri (Şekil 3) olarak da bilinen, en tepede Tanrı ile başlayıp, Melekler, soylular, halk, hayvanlar ve diğerleriyle devam eden yukarıdan aşağıya doğru uzanan bir yapı ile dünya açıklanmaya çalışıyordu.

34

Bu düşünce yapısı, Aristoteles’in insanın bildiği her şeyi karşılıklı kategorilere ayırarak sınıflandırdığı ontolojilerine dayanmaktaydı. Buradan oluşan “Porfir Ağacı” olarak bilinen ağaç metaforu ile bilginin aktarımına dönüşmeye başladı. Bu metafor günümüze kadar neredeyse tüm bilgileri görselleştirmek ve modellemek için tercih edilegeldi. Zira insandaki sıralama, birleştirme, simetri ve dengeleme eğilimlerinin bir ürünüydü. Günümüzde ağaç metaforu ile açıklanamayan yeni, karmaşık ve kaotik yapılarla karşılaşılmaktadır. Bu durum yeni bir metaforu ortaya çıkmaya zorlamıştır. “Ağ metaforu” olarak bilinen bu yeni anlayışı özellikle beyni anlamaya çalışırken görmekteyiz. Ağ metaforu gereği, her şey birbiriyle bağlantılı olup, hiyerarşi ve aristokrasi yerine birbirini etkileyen ve birbirinden etkilenen parçalar bütünü ortaya çıkmaktadır.

35
Büyük Yaratılış Zinciri

Bilim alanlarında üretilen çalışmaların birbiriyle etkileşimleri incelendiğinde, bazı bilimler arasında daha sık olmakla beraber neredeyse tüm bilimlerin birbiriyle doğrudan veya dolaylı etkileşim içinde olduğu gerçeğiyle karşılaşılmaktadır. Bu durumda, yani her şey başka şeylerle bağlantılı iken, her şey bir şekilde önemli olmaktadır.

Bağlantısal bütünselliğe vurgu yapan bu yeni bilim algısı, bilimlerdeki gelişmenin hızlanmasına ve tahmin edilmesi güç yeniliklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bilginin bu karmaşık yapısı, üretilen her bilginin diğerleriyle etkileşiminin önemi dolayısıyla disiplinler arası çalışmaların da önemini artırmış durumdadır. Bu durum Rizomatik Öğrenme anlayışının ortaya çıkmasına zemin oluşturmuştur.

37

Rizomatik Öğrenme: Ağsı yapının önerdiği yeni öğrenme modellerinden biri olan rizomatik öğrenme modeli, bir bilgi kategorisini tek başına öğrenmenin yerine birden fazla bilgi biriminin parça parça öğrenilmesinin kalıcılığına işaret etmektedir. Rizomlar, düzensiz ve organize olmayan yapıları ifade eder (Le Grange, 2007). Rizomatik yapıların parçaları birbirinden ayrıymış gibi görünür. Doğrudan olmayan öğrenmelerin sistematik olmamasına rağmen daha hızlı ve daha kalıcı olduğu gerçeği, öğrenmenin rizomatik yapısından ileri gelmektedir. Rizomatik Öğrenme, bu yönüyle öğrenen özerkliğinin ve olgunluğunun ön planda olduğu Hetagoji, Flipped Learning (Ters Yüz Öğrenme), Bireyselleştirilmiş öğretim, harmanlanmış, yapılandırmacı öğrenme, derslik dışı öğrenme gibi yeni anlayışlarda kendini göstermektedir.

 

38

Hetagoji: Denetim odağında öğrenenin olduğu, bağlama göre şekillenen öğrenme süreçleri şeklinde yürütülen bu öğrenme anlayışı Pedagoji ve Androgojinin ardından kişinin kendi kendini yetiştirmeye geçtiği aşamayı ifade eder.

Tablo 2. Pedagoji, Androgoji, Hetagoji Karşılaştırması (Luckin, et al., 2010, s:78)

  Pedagoji Andragoji Hetagoji
Denetim Odağı Öğretmen Öğrenen Öğrenen
Eğitim Kademesi Okullar Yetişkin Eğitimi Doktora Araştırması
Bilişsel Düzey Bilişsel Biliş-Ötesi Kavramaya
Bilgi Üretim Bağlamı Konu anlama Süreç müzakeresi Bağlama Göre Şekillenen

 

39

Hetagoji, öğrenme kararlarının öğrenen tarafından verildiği ve dışarıdan müdahale olmadan gelişen ve gerçekleşen süreçleri ifade etmektedir. Kişisel deneyimlerin bir sonucu olarak meydana gelen kendi öğrenmelerinde en önemli faktör kişinin kendisidir. Süreç boyunca kendi yeterliklerini artırmak için yine kendi yeterliklerinden yardım almayı öneren bütüncül bir yaklaşım olarak özetlenebilir.

40

Gelecek için 5 Zihin: Her yeni çağla birlikte gerekli olan insan tipleri de değişiklik göstermektedir. Türk eğitim tarihi boyunca İslamiyet öncesi dönemlerde ideal insan tipi olan Alp insan tipinin, İslamiyet’in kabulüyle beraber Veli ve Gazi insan tiplerine evrildiği ve günümüz için bu insan tiplerinin, yine çağın gereklerinden hareketle çok çeşitlilik gösterdiği; ancak problem çözebilen insan tipinin ideal tip olarak kabul edildiği söylenebilir. Gardner (2008), çağın problemleri göz önüne alındığında çağla beraber değişen problemlere hazırlık açısından gelecekte başarılı olacak zihin tiplerini belirlemeye çalışmıştır. Çalışmasında yeni problemlere uygun zihin tiplerini tanımlayan yazara göre gelecekte aşağıdaki zihin tipleri diğerlerine göre ön plana çıkacaktır:

41
This free e-book was created with
Ourboox.com

Create your own amazing e-book!
It's simple and free.

Start now

Ad Remove Ads [X]
Skip to content